Alevi Haber Ajansi

Garip Dede Dergahı’nda ‘Barış’ temalı panel: Seçmen artık akıllandı; esasımız barıştır!-VİDEO

PİRHA – Sahi Gündem Toplantıları’nın ikinci panelinde ‘Barış’ kavramına dair değerlendirmeler yapıldı. Konuşmalarda “Kürtleri en iyi anlayabilecek Alevilerdir. Kürtlerin hakkını savunacak Türklerin, Alevilerin sorunlarını koruyan Sünnilerin sayısını arttırmalıyız. Ancak böyle sorunları aşabiliriz” görüşleri paylaşıldı.

‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ ardından yeni süreç gündemli programlar da sürüyor. Sosyal Adalet Hareketi tarafından organize edilen Sahi Gündem Toplantıları’nın ikinci ayağında “Barış” başlığı ele alındı.

Garip Dede Dergahı’nda yapılan panelin konuşmacıları arasında DEM Parti İstanbul Milletvekili Celal Fırat, Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan, Akademisyen Fatma Akdokur, CHP Ankara Milletvekili Okan Konuralp, DEM Parti Bitlis Milletvekili Hüseyin Olan yer aldı.

Panelin moderatörlüğünü ise Şefik Ok üstlendi.

“MAZLUMUN SAFINDA OLMAK TOPLUMSAL SORUMLULUĞUMUZDUR”

‘Sahi Gündem Toplantıları’ başlıklı dizi panelin ilk konuşmacısı DEM Parti Milletvekili Celal Fırat oldu. “Bu ülkenin en can alıcı sorunu Kürt sorunudur” diyen Fırat, şu konuşmayı yaptı:

“Acılarımızı hafifleten, bizi bir arada tutan, empatidir. En karanlık dönemlerde bile dilimizin inceliğini bu topraklara aktarmaya çalıştık. Adalet, eşitliğin ve erdemli bir toplumun değeridir. Barışa ve kardeşliğe ihtiyacımız var. Aç kal, alçalma der Hz. Hüseyin. Eşitlik, herkes için geçerli olan adaletle mümkündür. Mazlumun safında olmak, tarihsel sorumluluğumuzdur. Gelin, bütün halklar olarak el ele verip yeryüzünü cennete dönüştürelim. Demokratik toplumun inşası için her birey birbirinin elinden tutmalı. Her farklılık korunmalıdır. Eşitliğin hakim olduğu bir toplum yaratırsak yaraları sarabiliriz.

Tarih boyunca Aleviler çok acı yaşadı. Kürtleri en iyi anlayabilecek Alevilerdir. Devlet, laikliği yok saymaktadır. Biz çatışma değil barış istiyoruz, eşit yurttaşlık istiyoruz. Alevi toplumu bu ülkedeki her acıyı kendi acısı görüyor.

Bu topraklarda aslan ile ceylanı buluşturmuş gelenekleri yaşatmalıyız. Aleviler, barışa dair söz kurmalıdır. Bizler için barış, sadece silahların susması değil, hakların korunmasıdır. Barışı toplumsallaştırmak zorundayız.

Abdullah Öcalan’ın çağrısı tarihi öneme sahiptir. Barışa karşı çıkanlara sormak gerek; Alevilerin taleplerine karşı ne düşünüyorsunuz?

Demokratik bir düzende herkes özgürce nefes alacaktır. O yüzden bizler, bu süreci Kürtler ile iktidar arasındaki bir süreç olarak görmüyoruz. Herkesi kapsayan bir anayasa gereklidir. Barış olsun, her inanç, her dil kendini özgürce ifade etsin, savaş olmasın.”

“BARIŞ DİLİNE ULAŞMAK ÇOK DEĞERLİ”

Panelistlerden Akademisyen Fatma Akdokur da Kürt sorununa dair değerlendirmelerini paylaştı. Doksanlı yıllarla birlikte Kürt sorununun batı illerinde daha görünür olduğunu söyleyen Akdokur, şu konuşmayı yaptı:

“Bizler Berfo Anaya o barış günlerini yaşatamadık. 2015 sonrasında bedenleri çıplak halde gösterilen insankar gördük. Bu kadar kayıba rağmen yine de barış demek büyük bir fazilet. İnsanlar, düğünlerinde dahi Kürtçe şarkı çalamıyor. Sarı, kırmızı, yeşil renkler bile suç alameti olarak nitelendiriliyordu. Renkleri bile düşmanlaştıran bir düzeyden bugün barış diline ulaşmak çok kıymetlidir. Barışın esenliğini, adalet çerçevesinde bütün toplumda barışın yaygınlaşmasını umuyorum.”

“BİRBİRİMİZİ ANLAMAYA ÇALIŞIYORUZ”

CHP Ankara Milletvekili Okan Konuralp ise konuşmasına “Kürt sorununu, Kürtler kadar diğer toplumların da, Alevi sorununu, Alevi olmayanlar tarafından da konuşulup elimizi taşın altına koymak çok önemlidir” diyerek başladı. Konuralp, konuşmasında şunları aktardı:

“Çözüm sürecinin bir yasal zeminde ilerlemesi gerektiğini geçmiş deneyimlerden gördük. Elbetteki bu süreçler, toplumun tamamının içine sinmeyebilir ama toplumun önemli bir kesiminin bu süreci önemsediği çok kıymetli. Düşünsenize, bundan 6 ay öncesine kadar ‘yan yana gelmezler’ dediklerimiz şimdi birbirini anlamaya çalışıyor. Ortak bir cumhuriyeti kurup kuramayacağımızı konuşmak dahi çok değerli. Barışı konuşup, birbirimizi anlamaya çalışıyoruz. Toplumun önemli bir kesiminin içine sindiğinde bu süreç, Nusaybin’deki bir insan 15 dakikada Kamışlo’da olabilecek. Bir anlamda sınırlarla bilinçlerimize nakşedilmiş öteki kavramı ortadan kalkacak. Buradan inşa ettiğimizde Alevilerin, Kürtlerin, işçilerin sorunları daha hızlı çözülebilecek. Barışı çok kıymetli ve değerli görüyorum. Alevilerin sorunlarını koruyan Sünnilerin sayısını arttırmalıyız. Ancak böyle sorunları aşabiliriz.”

“BARIŞI YAPMAK ZORUNDAYIZ”

Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan da “barışın topsullaştırılması gerekir” vurgusunda bulunarak, şunları dile getirdi:

“Bu sorun, sadece siyasilere bırakılamaz. Bu sorunu topsullaştırmak gerekiyor. Sürecin artık başarıya ulaştırılması lazım. Kürt sorunu PKK ile başlamadı. Bu sorun, her ulus devletlerde olduğu gibi burada yaşandı. Eğer farklılıkları görmeyip ‘kardeşiz’ derseniz bir karşılığı yok. Dolayısıyla bu mesele geçmişten bu yana devam ediyordu ve artık çözmeliyiz. Kürt meselesinin çözülmemesi bunca acının, sorunun çözülmesine de engeldir. İnanılmaz bir eşitsizlik yaşıyoruz. Öncelikle eşitlenmemiz gerekiyor. Bunca acılar yaşadık ve artık bu sorunun çözülmesi gerekiyor.

Peki ölenlerin hesabını kim verecek? Bu insanlar boşa mı öldü? Bizler Irak ve İran savaşında gördük; eşit yaşamın koşullarını inşa etmezsek yaşam olmaz, yaşatmazlar.

Barışı yapmak zorundayız ama eşitlik temelinde birlikteliğimizi kurmalıyız. Yoksa birilerinin kölesi oluruz.

Türkiyede seçmen akıllandı. Kaldı ki bizim esasımız barıştır. Hükümetin devam edip etmeyeceğine de halk karar verecektir. ‘Onlar Türkiye’yi bölmek istiyorlar’ deniliyor. Bizim ise barış gücümüz var. Birlik ve dayanışma içerisinde olmalıyız.”

“HERŞEYE RAĞMEN BARIŞ İSTENİYOR”

DEM Parti Bitlis Milletvekili Hüseyin Olan da barışı oluşturmanın şartlarının oluştuğunu belirterek konuşmasına başladı. Hüseyin Olan, “Sorunu yaratanlar Kürtler ya da Aleviler değil, mevcut sistemler oldu” diyerek şöyle devam etti:

“Kendi aramızda eşitliği sağlayamazsak kardeşlik de gelişmez. Meseleyi et ve tırnağa getirip, tırnağı da daima kesersek kardeşlik olmaz. İnsanlar Amed’te Kürtçe konuştukları için para cezası ödemek zorunda kaldı. Bugün ise barışı konuşuyoruz. Beş evladını yitiren anne de, cezaevine düşen de barışı istiyor. Herşeye rağmen halen barış isteniyor.

Ortadoğu alev çemberi içerisinde. Kürtler ise kendilerini korumanın arayışı içerisinde. Peki bugün İsrail mi Kürtler mi tehdit? Ancak Türkiye’nin bütün derdi Rojava’daki sistemdir. Ancak herşeye rağmen barışta ısrar ediliyor. Sorun, kapitalizmin inkarcı sorunudur. Önce eşitlik hukukunu sağlamalıyız. Sonrasında kardeşlik hukuku da gelişir. Demokratik bir ulusla birlikte insanların eşit yaşayabileceğine inanıyoruz.”

Konuşmalar ardından panel, soru cevap formatıyla devam etti.

PİRHA/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.