PİRHA- İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan protestolara dair Meclis’te konuşan DEM Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca, “Halkları birbirine kırdırmaya çalışanlara, iç savaştan medet umanlara karşı halkın kader birliğini, bir halk seferberliğini oluşturma vaktidir. Kürtlerle Türklerin, Alevilerle Sünnilerin, işçi sınıfıyla halkların kader birliği demokratik bir yaşam için onurlu bir barış için tek yoldur tek seçenektir” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mersin Milletvekili Perihan Koca, Meclis’te İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan protestolara dair konuştu.
Perihan Koca, “Ateşten Günleri yaşıyoruz ama biliyoruz ki; bu ‘Ateşten Günler’ gökten zembille inmedi” diyerek şunları ifade etti:
“23 yıllık suç iktidarının gerek siyasal olarak gerekse de ekonomik olarak inşa ettiği Faşist bir darbe süreci içerisindeyiz. Ve Öyle 19 Martla başlayan, İmamoğlu tutuklamasıyla başlamış bir darbe süreci değil bu. 2015 7 Haziran seçimlerinde iktidar ağır yenilgi yaşadı. Ve ardından kayyımlarla kumpas davalarıyla tutuklamalarla baskı şiddet politikalarıyla ilerletilen bir darbeler silsilesinin içerisine girdik. Bu anlamıyla karşımızda bir faşizm yürüyüşü var ve bu yürüyüşün son halkası Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanma süreci oldu. Bu saldırı hamlesiyle halkımızın birikmiş tüm sorunları patlak vererek sokakla bir halk isyanıyla buluştu.
Bu ülkede demokrasi hukuk bir yana bir anayasasızlık hali bir düşmanlık hukukuyla yönetme hali var. Başımızda hiçbir meşruiyeti olmayan bir suç çetesi var. Açıkça halkla savaş açan bu halk düşmanları sokaklarda demokratik haklarına sahip çıkan, bir yurttaş hakkı olan direnme hakkını kullanan halka karşı şiddet uyguluyor.
BU HALK BU OYUNU BOZAR
İktidar bir yandan halk iradesine darbe yaparak halkın sinir uçlarıyla oynuyor. Diğer yandan halkı yoksullaştıran ekonomik programını tam gaz uygulamaya devam ediyor. Ekonomik olarak çok ağır sonuçları olacağını bile bile zaten kırılgan olan ekonominin tamamen çökmesi için bilerek provokasyon örgütleniyor. Rejimi daha fazla otoriterleştirmek, halkın belini daha fazla bükmek, kurumları tamamen çökertmek, halkı açlık ve yoksullukla terbiye etmek gibi amaçlar güderek ekonomi çöktürülüyor. Bunun başka bir izahı yok.
Bir yılda halkın iliğini kemiğini sömüre sömüre biriktirilen döviz rezervleri Erdoğan’ın diktatörlük hevesleri için 6 günde eritildi. Bunun bedelini TÜSİAD, MÜSİAD, TUSKON ödemeyecek. Bunun bedelini sanayi ve ticaret erbabı ödemeyecek. Bunun bedelini bin odalı sarayda şatafatlı bir yaşam sürenler, ayrıcalıklı yaşamlarından tasarruf yapmayanlar ödemeyecek. Bunun bedelini işçilere, emekçilere, yoksullara ödetmeye çalışacaklar. Çünkü onlar için hava hoş. Onların cebinden bir şey çıkmayacağı gibi akıllarınca ekonomik olarak diz çöktürdükleri halkı kendilerine tabi kılacaklar. Ancak bu halk bu oyunu bozar. Sokaklara dökülen milyonlarca yurttaşımız ne Erdoğan’ın siyasal ihtiraslarının ne de ekonomik çöktürme planlarının kendilerine pay edilmesine rıza göstermiyorlar. İşte sokaklar bu yüzden dolu.
DEMOKRATİKLEŞME SORUNUDUR
İktidar ekonomide ve siyasette yürüttüğü şok darbeleriyle tam bir faşizm denemesi yapıyor. Artık yeni bir aşamadayız ve darbe pratiği ile halk direnişini bir arada gideceği özel bir mücadele sürecinin içine girmiş bulunuyoruz. Görüldüğü gibi halk güçleri sokaklarda Ekrem İmamoğlu ve CHP’yi aşan bir içerikle sokaklarda mücadele veriyor. Bu direniş dalgası hızla kendi içeriğini oluşturarak genel bir isyan halini almıştır. Mesele artık yalnızca seçme ve seçilme hakkı değil, bir demokratikleşme sorunudur. Mesele halkı koruyacak, haklarını güvence altına alacak bir anayasasızlık iklimidir. Bugün halkın İsyanı, rejime karşı topyekûn direniş boyutuna varmıştır. Çünkü bu rejimin halka verecek hiçbir şeyi yoktur.
TUTUKLAMALARLA BATAN GEMİNİZİ KURTARAMAYACAKSINIZ!
İktidar sokağa çıkan halkın direnişini cezalandırmak istiyor. Nitekim dünkü tutuklama furyasıyla bu adımlarını sert bir şekilde görmüş bulunmaktayız. An itibariyle yüzlerce kişi tutuklandı, yüzlercesi de saraydan gelecek talimatlara göre tutuklanmayı bekliyor. Ancak buradan ifade edelim halkın iradesini cadı avlarıyla bastıramayacaksınız. Tutuklamalarla batan geminizi kurtaramayacaksınız!
Öte yandan halkımızı halkın isyanına leke sürmek isteyen provakasyonlara karşı uyarmak istiyorum. İktidarın Goebbles çakması İletişim Daire Başkanlığı tarafından üretilen yalan ve manipülasyonlara karşı da halkımızı uyanık olmaya davet ediyorum.
KÜRT HALKININ DEĞERLERİNE VURARAK HALKLAR ARASINA NİFAK SOKUYORLAR
Aynı provakasyon zemini bugün AKP’nin ekmeğine yağ süren, AKP’ye baston değneği olan bir şekilde ZAFER Partisi ve türevleri gibi tetikçi aparatlar tarafından da tezgahlanıyor. Bakın aynı provakasyonlar bugün halkları birbirine kırdıtmaktan meden uman bir provakasyon zeminiyle devreye sokuluyor, bölücülük yapıyor. Özellikle Kürt halkının değerlerine vurarak halklar arasına nifak sokuyorlar, halk isyanını kirletiyorlar ve Erdoğan’a ve saraya hizmet ediyorlar. Aynı şekilde Kürt halkının renklerine kimliğine paçavra diyerek, dilinden şer akan dilinden nefret akan, kendi kişisel ikballeri için bu memlekette kumar oynayanlar. Kendi siyasi ikballeri halkın isyanına nifak sokan bu politikaların sökmeyeceğini buradan bir kez daha ifade edelim.
UMUT HALKIN MEŞRU VE HAKLI İSYANINDADIR
Bunca zulmün şiddetin yalanın dolanın içinde umut halkın meşru ve haklı isyanındadır. Karşımızdaki darbe mekaniğini parçalayacak tek güç halkın direnişinde, birlikte mücadelesindedir.
Biliyoruz ki; darbeler de faşizm de seçim aritmetiğine sığmaz. O yüzden kurtuluş sandıkta değil sokaktadır. Bugün o yüzden halkları birbirine kırdırmaya çalışanlara, iç savaştan medet umanlara karşı halkın kader birliğini, bir halk seferberliğini oluşturma vaktidir. Kürtlerle Türklerin, Alevilerle Sünnilerin, işçi sınıfıyla halkların kader birliği demokratik bir yaşam için nurlu bir barış için tek yoldur tek seçenektir.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.