PİRHA – Öğrenci Veli Derneği, 2024-2025 Eğitim-Öğretim Yılı 1. Dönem Raporunu açıkladı. Veli Der Başkanı Ömer Yılmaz, okul terklerinin en çok imam hatiplerde olduğu bilgisini paylaştı. Yılmaz, “Tasarruf gerekçesi” ile eğitim-öğretimde yaşanan aksaklıklara da değinerek “Kalabalık sınıflarla çocuklarımızın nitelikli eğitim hakkı ellerinden alındı” dedi.
Veli Der, eğitim-öğretim yılının 1. döneminin sona ermesinin ardından hazırladığı raporu kamuoyu ile paylaştı.
Kartal Meydan’da yapılan basın açıklamasında “Çocuklarımız kimsenin projesi değil, ülkenin geleceğidir. Laik, eşit ve parasız eğitim istiyoruz” pankartı açıldı.
Öğrenci Veli Derneği (Veli Der) Başkanı Ömer Yılmaz, yaptığı açıklamada laik, kamusal, bilimsel eğitim hakkının büyük tahribata uğradığını vurguladı.
2023-2024 eğitim-öğretim yılında örgün eğitim dışına çıkan öğrenci sayısına dikkat çeken Yılmaz, okul dışına çıkışın temel nedeninin ise artan yoksulluk sebebiyle olduğunu söyledi.
Yılmaz açıklamasında şunları söyledi:
“Eğitim dışındaki öğrenci sayısı son 3 yılın en yüksek seviyesine çıktı. Saha araştırmaları çocukların okul dışına çıkmasının temel nedenleri olarak ekonomik krizi, çocuk yaşta işçiliğin, çocuk yaşta evliliklerin yaygınlaşmasını, kamusal eğitim yokluğundan ve protokollerden kaynaklı çocukların tarikat gibi köktenci yapılara mecbur bırakılması, sosyal devletin sorumluluğu olan ancak karşılanmayan hizmetlerin (çocuk, yaşlı, engelli bakım merkezleri…) çocuklar eliyle gerçekleştirildiğini gösteriyor.
Zorunlu imam hatipleştirme politikalarına rağmen imam hatip ortaokul ve liselerinde öğrenci sayısı azlığı ikili eğitim verilerinde de karşımıza çıkmaktadır. Çocukların eşit ve nitelikli eğitim hakkı açısından yeterli okul inşası planlanmalı, hayata geçirilmeli, tercih edilmeyen okul türleri akademik eğitim veren okullara dönüştürülmelidir.”
EĞİTİMDE TASARRUFA İTİRAZ!
Ömer Yılmaz, eğitime yeterli bütçe ayrılmadığını da vurguladı. Çocukların eğitim hakkında “tasarruf gerekçesi olamayacağını” belirten Yılmaz, şu ifadelere yer verdi:
“Tasarruf gerekçesi ile okullarda temizlik, güvenlik gibi kamu hizmetlerine gerekli kadrolu, güvenceli atama yapılmadı, bu hizmetler İşgücü Uyum Programı kapsamına alınarak güvencesiz, asgari ücretin altında çalıştırma olağan hale getirildi. Okullarımızda başta temizlik olmak üzere temel ihtiyaçlar karşılanmıyor. Köy okulları kapatılan çocukların taşımalı eğitimle okula erişimine de tasarruf gerekçesi ile sınırlama getirildi. Tasarruf gerekçesi ile kademeli olarak tüm okullarda yaygınlaştırılacağı açıklanan okul yemeği uygulamasından vazgeçildiği açıklandı. Deprem bölgesinde okul öncesi çocuklarla sınırlı olan okul yemeği uygulamasına da tasarruf gerekçesi ile son verildi. Yaygın eğitimde tasarruf gerekçesi ile kurslar sınırlandırıldı. Özel eğitim gereksinimi olan çocuklarımızın kursları, okul dışına çıkarılmış öğrencilerin eğitime erişim hakları ellerinden alındı. Tasarruf gerekçesi ile eğitim-öğretim yılının başından itibaren yeterli öğretmen ataması yapmamak için sınıf birleştirmelere gidildi. Kalabalık sınıflarla çocuklarımızın nitelikli eğitim hakkı ellerinden alındı. Ücretsiz okul yemeği; salgın, artan yoksulluk ve depremle birlikte ülkemizin en temel ve en acil gündemlerinden biri haline gelmiş durumdadır.
“İMAM HATİPLEŞTİRME POLİTİKALARINA SON VERİLMELİDİR”
Ömer Yılmaz, imam hatip okul modelini de eleştirerek, “Okul tekrarının arttığı en yüksek ortaöğretim programı %30 ile din öğretimi oldu. İmam hatipler okul terkinin en çok arttığı yerler oldu. İmam hatiplerdeki 3 çocuktan biri zorunlu imam hatipleştirme politikası ve yoksulluk nedeniyle örgün eğitim dışına çıkıyor. Genel ortaöğretimde bu oran %18,5, mesleki ve teknik ortaöğretimde ise %28,5. MEB ve siyasi iktidar rejimin ve sermayenin ihtiyacı için çocukları imam hatip ve mesleki eğitime zorunlu bırakıyor. Çocuklar bu dayatmaya tepkisini okulları terk ederek gösteriyor. Çocuklar zorunlu imam hatip veya zorunlu meslek lisesi seçeneksizliğine ya da özel okula gitmeye mecbur bırakılıyor” dedi.
“EĞİTİM VAKIFLARA, DERNEKLERE, TARİKATLARA DEVREDİLEMEZ”
MEB ile dini vakıf ve derneklerle imzalanan protokoller de Veli Der raporunda yer aldı. Eğitimin tarikat ve ülkü ocaklarına devredildiğini ifade eden Yılmaz, şöyle devam etti:
“Bu protokoller sonucunda bu yapılar okullarda kurs, yarışma, seminer, kamp, sosyal sorumluluk programları adıyla siyasal, ideolojik çalışmaları veya çocuğun ihtiyacını esas alan değil sermayenin ihtiyacının esas olduğu her tür çalışmayı sürdürmektedir. Eğitimin bu yapılara devri ile okullar çocukların eğitim hakkı gaspı ile birlikte çocuk istismarının her geçen gün daha da yaygınlaştığı yerler haline gelmektedir. Bu protokoller eliyle eğitim her geçen gün daha da piyasalaştırılmakta, laik, bilimsel eğitim hakkı adım adım ortadan kaldırılmaktadır. MEB kamusal sorumluluğunu hiçbir isim adı altında hiçbir yapıya devredemez. İmzalanan tüm protokol ve iş birlikleri iptal edilmelidir.”
SEÇMELİ ADI ALTINDA DİN DERSLERİ!
Veli Der Başkanı Ömer Yılmaz, genel seçim sonrası çıkarılan yönetmelikle zorunlu dersler azaltılarak seçmeli derslerin arttırıldığına işaret etti. Yılmaz, “Zorunlu seçmeli dersler” uygulamasına son verilmesi gerektiğini söyleyerek şunları kaydetti:
“Ders seçim dönemleri vakıf, dernek adı altında tarikat yapılarının da müdahil olduğu bir dayatmaya dönüştürülmektedir. Bu dayatma öyle bir hale ulaşmıştır ki 2024 Eylül ayında yapılan değişiklikle dersler gruplandırılarak, öğrenciler ‘Din, Ahlak ve Değer’ adı verilen dini içerikli derslerden oluşan gruptan ders yazmak zorunda bırakılmaktadır. Her öğrencinin istediği dersi seçme özgürlüğü ellerinden alınmaktadır. Seçmeli ders süreci zorunlu din dersine ek olarak diğer dini içerikli derslerin de zorunlu hale getirildiği bir uygulamaya dönüştürülmektedir. Seçmeli adıyla zorunlu dini içerikli ders dayatmasına son verilmelidir.
ÇEDES UYGULAMALARI YAYGINLAŞTIRILIYOR!
Veli Der raporunda ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum’ projesinin yaygınlaştığına dikkat çekildi. Ömer Yılmaz, “ÇEDES ve benzer uygulamalar biz velilerin, öğretmenlerin eylemlerine, itirazlarına rağmen tüm eğitim kurumlarında çocuklarımızın laik, ilimsel eğitim hakkı hedef alınarak sürdürülmektedir” dedi.
Ömer Yılmaz, çocukların nitelikli eğitim hakkı için yeterli öğretmen ataması yapılması gerektiğini belirterek şunları belirtti:
“2023-2024 eğitim-öğretim yılında yalnızca 71 ilde ücretli öğretmen sayısı 66 bin 780’di. Norm kadro ihtiyacı ise 69 ilde 91 bin 484’tü. Emekli öğretmen sayısı ise 23 bin oldu. Yalnızca bu rakamlar üzerinden dahi en az yüz bin öğretmen ataması temel ihtiyaç iken yirmi bin atama yapacağı açıklandı. Çocuklarımız öğretmensiz bırakıldı.
Nitelikli eğitim hakkının temel ilkesi eğitimde süreklilik ilkesi iken ücretli, sözleşmeli güvencesiz çalışma olağan hale getirildi. Nitelikli kamu hizmeti ancak kamu emekçilerinin, öğretmenlerin insanca yaşanacak bir ücret ve güvenceli çalışma hakkı ile mümkün iken öğretmenler açıklanan rakamlarla yoksulluk hatta açlık sınırının altında yaşama koşulları ile baş başa bırakıldı. Kariyer basamakları ile eşit işe eşit ücret, öğretmenliğin bir uzmanlık alanı olduğu ilkesi yok sayıldı.
Biz veliler çok iyi biliyoruz ki öğretmenler kaybederse çocuklarımız kaybeder. Eşit, parasız, nitelikli, kamusal, bilimsel eğitim ancak öğretmenlerin haklarının, ekonomik koşullarının güçlendirilmesi ile mümkündür.”
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞINA KARNE
Basın açıklamasının ardından Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) karne verildi. Birçok derste “Başarısız” görülen MEB, “Okullarda tarikat/cemaat İşbirliği” ve “Eğitimde Özelleştirme Uygulamaları” derslerinde ise “Başarılı” bulundu.
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.