PİRHA- Gazeteci-Yazar Ömer Ödemiş, Suriye’de cihatçı çetelerin yönetimi ele geçirmesini ve önceki süreci anlattı. Ödemiş, “Siyonizm ve Amerika’nın birlikte yürüttüğü, Türkiye’nin de buna lojistik sağladığı bir operasyonla Suriye’de devletin yıkıldı” dedi. Ödemiş, Suriye’de en büyük tehdidin Alevi halkının katledilmesi olduğunun altını çizdi. Ödemiş ekledi: Bu süreçte biz de elimizden geleni yaparak bu kesimin katledilmemesi, saldırıya uğramamasını ve en az zayiatla kurtulmasını sağlamamız gerekir.
Keçiören Cemevi’nde düzenlenen ‘Suriye’de ne oluyor?’ başlıklı panele konuşmacı olarak katılan Gazeteci-Yazar Ömer Ödemiş, Suriye’de yaşanan gelişmeleri ve bu gelişmelere neden olan süreci anlattı.
“13 YILLIK SÜREÇTE SURİYE DEVLETİ ÖNEMLİ BİR DİRENÇ GÖSTERDİ”
Dünyanın neredeyse 100’e yakın ülkesinden taşınan cihatçıların Suriye’ye Türkiye üzerinden girdiğini belirten Ömer Ödemiş, “Yaklaşık 100’e yakın cephede saldırı başlattılar. Suriye devleti bir direnç gösterdi ve tabii ittifaklarıyla birlikte o zaman Hizbullah’ın birkaç taburu oradaydı. İlk saldırılar savuşturuldu ama cephe genişti. Ve devlet şöyle bir şey yaptı. Belli kesimleri silahlandırdı. Hristiyanları silahlandırdı, Ermenileri silahlandırdı, Alevileri silahlandırdı. Berri aşireti gibi büyük aşiretleriyle devlete bağlı aşiretleri silahlandırdı ve PYD’yi silahlandırdı. Sonrasında bence önemli bir başarı gösterildi bu 13 yıllık süreçte. Birkaç mevzide kaldılar ve o mevzilerden toplananlar da İdlib’e taşındı. İdlib’de yaklaşık 50 bin civarı Nusracı, El Kaideci gibi birçok cihatçı örgüt kaldı bu beş yıl boyunca. Orası çatışmasızlık bölgesi ilan edildi” dedi.
“ALEVİ KÖYLERİNİ BASIP, İNSANLARI KATLETMİŞLERDİ”
Astana Anlaşması çerçevesinde Türkiye’nin Suriye’de 13 tane gözlem noktası kurduğunu ve oradan geçirmeyeceğine dair taahhütte bulunduğunu belirten Ödemiş, “Anlaşmada 100 asker bulundurma koşulu vardı ama Türkiye orada da 13 bin asker bulundurdu, geçirmeyeceğim diyerek. Sürekli geçip saldırılarda bulundular ama çok çaplı bir saldırıda bulunmadılar. 3 tarafı çevrilmişti, 4. tarafı Türkiye’ydi bu gücün. Ve bu güç tank elde etmiş, zırhlı araçlar elde etmiş, modernize silahlar elde etmiş, 200’e yakın drone elde etmiş ve drone eğitimleri almışlar. Saldırıda ortaya çıkıyor bunlar ve buradan saldırdılar zaten Suriye’ye. İkincisi ÖSO denilen bir yapı var. Daha sonra bunun adını saldırılarda deşifre olunca, katliamlarda deşifre olunca Suriye Milli Ordusu yaptılar. Bunlara eğitimin çoğu Serinyol’da Hatay’da verildi, MİT eğitti bunların çoğunu. Bir kısmı Türkmenlerden oluştu. Bunların maaşlarına kadar Türkiye’den ödendi. Eğitimleri Türkiye’de verildi. Şimdi sınır bölgesinde güvenlik denilen hattı da bunlar tutuyorlar. Lazkiye’ye saldıranlar da Türkiye cephesinden bunlar. Daha önce de rastgele çok katliamlar yapmıştı bunlar. Alevi köylerini basmışlardı ve birçok insanı katletmişlerdi. Şimdi yine o bölgedeler” diye konuştu.
“EN BÜYÜK TEHDİT ALEVİ HALKININ KATLEDİLMESİ”
Bugün gelinen noktada en büyük tehdidin Suriye’de Alevi halkının katledilmesi olduğunu belirten Ödemiş şunları söyledi:
“Yaklaşık 3,5 milyon civarı Alevi yaşıyor Suriye’de. 400-500 bin civarı gayri müslim yaşıyor. 70 bin civarında Ermeni yaşıyor. Belli bir hatta yaşıyorlar bunlar. Orada en son konuşmalarımda girmişler ve yağma yapıyorlardı, çok az insan öldürüyorlardı. Yani tek tük askerdi, işkenceci dedikleri kesimi öldürüyorlardı. Bunun dışında halka çok dokunmuyorlardı, yağma yapıyorlar, devleti soyuyorlardı. Halkın önündeki şeyleri almaya çalışıyorlardı. Şam’da da aynısını yapıyorlar şu sıralar, çok fazla insan katletmiyorlar, sadece yağma yapıyorlar, sokağa çıkma yasağı var dörtten sonra dörde kadar sokağa çıkabiliyor insanlar.”
ESAD DAVUTOĞLU’NA “SEN KİMİN DIŞİŞLERİ BAKANISIN? TÜRKİYE’NİN Mİ AMERİKA’NIN MI?
Beşar Esad’la son görüşen yabancı gazetecinin kendisi olduğu bilgisini veren Ömer Ödemiş, Esad ile arasında geçen diyologu da aktardı. Ödemiş, Esad’ın Ahmet Davutoğlu hakkında söylediklerini şöyle ifade etti:
“Röportajında şöyle bir şey söylemişti bana. Davutoğlu en son görüşen kişiymiş kendisiyle. ‘Amerika Dışişleri Bakanı’ndan sonra onunla görüştüm’ dedi. Davutoğlu’nun “Benden 14 maddelik bir isteği vardı. Bunları yaparsan burada kalırsın ve gitmezsin, savaş da olmaz” dediğini söylemişti. Davutoğlu, ‘Birincisi Hizbullah’a yardımı keseceksin. İkincisi İran’la imzaladığın güvenlik iş birliği anlaşmasına son vereceksin. Filistin davasına, Filistin halkına yardımı keseceksin. İran’la ilişkiyi keseceksin’ demiş. Esad bunları reddederek, Davutoğlu’na şunu söylemiş; ‘sen kimin dışişleri bakanısın Türkiye’nin mi? Amerika’nın mı?’ deyip göndermiş. Bu talepler üzerinden çıktı her şey zaten ve şu an bu taleplerin önemli bir kısmı yapılmış oldu.
“FİLİSTİN DAVASINA İSLAMCILAR DEĞİL, HEP DEVRİMCİLER SAHİP ÇIKMIŞTIR”
Filistin davası çöktü zaten, Filistin davasına sahip çıkanlar Ortadoğu’da yok. Filistin davası hiçbir zaman İslamcıların, radikal İslamcıların davası olmadı; hep devrimciler, solcular sahip çıkmıştır.”
“13 YILLIK SAVAŞ YORGUNLUK, VE TOPLUMDA ÇÜRÜME GETİRMİŞTİ”
Gelinen noktada siyonizm ve Amerika’nın birlikte yürüttüğü, Türkiye’nin de buna lojistik sağladığı bir operasyonla Suriye’de devletin yıkıldığının altını çizen Ödemiş, “Beş gün önceden birçok komutanın kafasına sıkılarak imha edildiği haberleri var. Özellikle 4. tümen çok önemliydi, sarayı koruyan ve çevresini koruyan. Onun komutanlarının öldürüldüğüne dair görüntüler var, yayınlanıyor. Bir siyonist MOSSAD operasyonu var orada. Çürümüş bir altyapı vardı, ben her gittiğimde görüyordum onu. Her geçerken rüşvet verdiğinizde anlıyordunuz bunu. 13 yıllık savaş yorgunluk ve çürüme getirmişti toplumda. Bunun sonucu olarak da zaten Rusya’nın ve İran’ın da çekilmesiyle birlikte Suriye direncini kaybetmiş” dedi.
“BU SÜREÇTE BİZLER DE ELİMİZDEN GELENİ YAPMALIYIZ”
Suriye’de bir Alevi kadınla arasında geçen konuşmayı anlatan Ödemiş, bu süreçte katliamların engellenmesi için Türkiye’de de tepkiler oluşması gerektiğini belirterek şunları kaydetti:
“Bana dedi ki, ‘Biz üç defa ölüyoruz burada. Birincisi kadın olarak ölüyoruz, ikincisi Alevi olarak ölüyoruz, üçüncüsü de Baas’çı olarak, Esad’çı olarak ölüyoruz.’ Ve çoğu çantalarında el bombası taşıyordu. Böyle bir şey olduğunda teslim olmamak, kendilerini teslim etmemek için kendilerini imha etmeyi seçiyorlardı. Böyle bir karanlık dönemdi Suriye’de yaşanan. ÖSO’cuların birçoğu o bölgenin yerli insanı ve aralarında kan davasına varmış bir sürü sıkıntı var. Bunlar çatışmaya dönüşen imhaya dönüyor. Daha taşlar yerine oturmuş değil, ne olacağı çok belli değil ama görünen fotoğrafta artık Suriye’de düşen bir iktidar var. İktidarı da tehdit altında olan belli kesimler var. Bu kesimlerin tehdidi savuşturabilmesi içerisinde uluslararası yapıların hareketlenmesi lazım. Az önce bana bir bildiri geldi, Avrupa’daki Arap Alevi halkı bir bildiri hazırlamışlar. Sonuna kadar yanlarında olacaklarını, destekleyeceklerini vesaire açıklıyorlar. Uluslararası kamuoyunu da bu yönde harekete geçireceklerini söylüyorlar. Bu süreçte biz de elimizden geleni yaparak bu kesimin katledilmemesi, saldırıya uğramamasını ve en az zayiatla kurtulmasını sağlamamız gerekir.”
Cebrail ARSLAN-Buse Nehir DEMİR/ANKARA
Yoruma kapalı.