Alevi Haber Ajansi

Dersimli yaylacılar dertli: Böyle giderse 10 yıl sonra bu dağlarda kimseyi göremezsiniz -VİDEO

PİRHA – Pülümür’ün 3000 rakımlı Hel Dağı’nda yaylacılara konuk olduk. PİRHA’ya konuşan yaylacılardan Zeki Çelebi, “Pertek’te 20’ye yakın aile hayvancılığı bıraktı. Bu iş gittikçe bitecek. Böyle giderse, emin olun ki 10 yıl sonra siz bu dağlarda hiç kimseyi göremeyeceksiniz. Kimse hayvancılık yapmayacak artık” dedi.

Mevsim ilkbaharı gösterdiğinde, ekserisi Çemişkezek’ten, az bir kısmı da Hozat’tan olmak üzere Dersim’deki yaylacılar, koyun sürüleriyle birlikte yollara düşerler. Uzun yolculuklardan sonra yüksek rakımlı yayla yerlerine ulaşırlar. Geçici evleri olan çadırlarını ve düzenlerini kurarak buralarda 4-5 ay konaklayıp sürülerine otlak ararlar. Ancak giderek zorlaşan hayat koşulları, verilen desteklerin azalması ve ürünlerini tüccarlara piyasa fiyatının çok altında bir değere satmak zorunda kalmaları Dersim dağlarında yaylacığın geleceğini tehdit ediyor.

Dersim’in yüksek rakımlı yaylalarından Hel Dağı’nda yaylacılara konuk olduk. Pülümür sınırları içinde bulunan ve Ovacık sınırına yakın bulunan 3000 rakımlı Hel Dağı’ndaki yaylacılardan 37 yaşındaki Zeki Çelebi, öğretmen ancak yaz aylarında ailesine yardım etmek için yaylaya geliyor.

ŞAVAKLI İSMİNİN HİKAYESİ

Dersim bölgesindeki tüm yaylalarda hayvancılık işiyle uğraşanların tamamına Şavaklı dendiğini ve bu sıfatın eskiden beri geldiğini belirten Zeki Çelebi, “Bu isim ilk zamanlarda belli bir gurubu temsil ediyordu. Sadece Sunni kesime verilen bir isimdi Şavaklı. Alevilerin tarihten gelen hem yoksulluk hem ezilmişlik hem de kimlik inanç meselesi var. Bu nedenlerle zaten Alevilerin ellerinde hiçbir zaman onlar kadar hayvan sayısı da olmamış geçmişten bugüne. Alevi kısma daha çok Koçer diyorlarmış. Siirt’teki Koçerlerle de bir ortaklık var. Onların da aynı yaşam kültürü var fakat siyasi nedenlerden dolayı devlet Koçer ismini çok kullanmayı tercih etmemiş ve bu işle uğraşan herkese Şavaklı demiş” değerlendirmesini yaptı.

“MEŞHUR TULUM PEYNİRİ BURALARDAN ÇIKIYOR”

Şavaklı’nın bir aşiret ismi olmadığını ekleyen Çelebi, “Bu işle yani hayvancılıkla uğraşan, yaylaya çıkan, yazın yaylada kalan kışın da kışla kendi köyüne geri dönen insanlara verilen bir sıfat. Bu insanların hayvancılıkla uğraşıyor olmaları, peynir üretiyor olmaları, et için de kuzu üretip ilkbahar ve sonbaharda satıyor olmaları ortak özellikleridir.  Bunun dışında Türkiye’de herkesin bildiği o meşhur tulum peyniri buralardan çıkıyor. Tulum peynirin belki de ham maddesinin üretildiği yer Munzur sıra dağlarının tamamıdır. Yalnız yine siyasi nedenlerle tulum peynirinin patenti Erzincan’a geçmiş durumda. Son yıllarda biraz da Elazığ’a dönmüş durumda peynir üretimi. İmalat kısmı, son tüketiciye ulaşan kısmı Elazığ üzerinden yürüyor.  Maalesef Dersim çok bunun ekmeğini yiyememiş” şeklinde konuştu.

“DEVLETTEN ALDIĞIMIZ DESTEK 200-300 KİLO PEYNİRE DENK GELİYOR”

Fakat Dersim’de hayvan sayısının da üretici sayısının da çok ciddi boyutlarda olduğunun altını çizen yaylacı Zeki Çelebi, yaşadıkları zorlukları ve yönetim erkinden beklentilerini şu şekilde dile getirdi:

“Dersim coğrafyasında çok tarım arazisi yok. Daha çok bozkır sarp bir arazi. Şu anda bulunduğumuz arazi de sarp. 3200 metredeyiz.  Yaklaşık Buyer Gölü seviyesindeyiz.  Hava çok soğuk. İnsanların şartları da ağır ama başka geçim kaynakları yok. Eskiden beri bu böyle gelmiş. Şartlarda çok bir iyileşme yok.  Tek iyileşme şöyle. Eskiden hayvanlarla at katır sırtında eşyalarını taşıyorlarmış. Şimdi daha çok traktörle ve arabayla. Fakat geldiğimiz yollar gene bozuk. Hayvancılığa destek anlamında da pek bir şey yok.  Devletten hayvancılık adına aldığımız tek bir çoban parası alıyoruz, bir de hayvanların kulaklarında bulunan sarı küpelerden dolayı bir sarı küpe parası alıyoruz. Yalnız o aldığımız miktarlar da bizim hayvanlara totalde alacağımız 3-5 ton yemin maliyetini ancak karşılıyor. Onun dışında çok bir katkısı yok bize. Hani olmasa da olur. Bize çobanlık ve küpe parasını ödemeseler biz çok bir şey kaybetmeyiz yani. 200-300 kilo peynir satmamış gibi hissederiz en fazla.

“BİRLİĞİMİZ VAR AMA TEMEL PROBLEMLERİMİZLE İLGİLENMİYOR”

Bu anlamda daha fazla destek bekliyoruz hem şehrin yerel yöneticilerinden hem de Tarım Bakanlığı’ndan. Tulum peynirinin üretimi zorlu, çok muazzam bir emek veriliyor ama ortada bir de muazzam bir emek sömürüsü var. Türkiye’nin tüm üreticileri gibi peynir üreticisi de bu şartlardan nasibini alıyor. Bu yıl mesela peynirin kilogram fiyatı daha belli değil. Peynir alan, ticaretiyle uğraşan insanlar var. Yalnız peynirin kilogram fiyatı belli değil. Fakat marketlerde gözlemlediğimiz kadarıyla peynir pazarlarında peynirin kilosu 300-600 lira arasında değişiyor mesela. Bu anlamda devletin fındık ve diğer ürünlerde belirlemeye çalıştığı taban fiyatı bura için de geçerli olabilir.

Buradaki üreticilerin üye olduğu bir Damızlık Koyun Keçi Birliği var ama bu birlik isim olarak var.  İnsanların belki belli problemleriyle ilgileniyor ama temel problemleriyle ilgilenmiyor. Bizim maliyetimiz, girdilerimiz belli. Bizim yem maliyetimiz var, ilaç maliyetimiz var, çoban maliyetimiz var. Köyümüzden yükleyip buraya gelirken kamyon maliyetimiz var. Ev eşyasını yüklerken kullandığımız küçük araçlar var. Onların maliyeti var.

“MALİYETLERİMİZ YÜZDE 100-200 ARTIYOR AMA AYNI ARTIŞ ÜRÜN FİYATINDA YOK”

Bizim her yıl, maliyetlerimiz bir önceki yıla göre yüzde 100-200 artıyor ama ürettiğimiz ürün aynı oranda artmıyor. Geçen yıl çobana 30 bin lira ödüyorduk. Yemesi içmesi artı bu da buna dahil ama sigortaları yok. Bu yıl minimum çoban maaşı 60 bin lira.  Tunceli bölgesindeki tüm yaylalarda benzer problemler var. Geçen yıl 85 liraya sattığımız yaş peyniri bu yıl 100 liraya satmada zorlanıyoruz.

Bu şehri yönetenler, özellikle belediye başkanından tutun da diğer STK’lara kadar insanların bu şehrin geçim kaynağı neyse onun üzerinden bir şeyler planlaması lazım. Bu şehirde sanayi yok. Fabrika yok.  Belki Ovacık bölgesinde bir yaz turizmi, bir de kayak merkezi var. Ama Pülümür bölgesinde hiçbir şey yok. Kışın burada 6-7 ay kış yaşanıyor ve insanların hiçbir geçim kaynağı yok.  Sadece hizmet sektörü, memur, asker, polis var. Market bir şey satabildiyse satar, onun dışında insanlar işsiz. Biz buraya gelince bu ilçenin ekonomisine katkı sunuyoruz.

“PANDEMİDE DURMAYAN TEK İŞ KOLU HAYVANCILIKTI”

Şunu görmüyorlar, biz yakın dönemde pandemi sürecinden geçtik. Fark ettiyseniz tüm meslek grupları neredeyse eve kapandı. Sokağa çıkma yasağı oldu. Ne için söylüyorum? Durmayan bir iş kolu vardı; hayvancılık. Hayvancılık dinamo demek ki ve şunu gördük. Siz muazzam teknolojiye sahip olabilirsiniz ama gıdı olmadığı zaman, gıda, su temel besin kaynaklarında kriz olduğu zaman o ülkenin teknolojisi çok da bir işe yaramıyor.”

“ÜRETİCİ ÜRETTİĞİ ÜRÜNÜN FİYATI KONUSUNDA SÖZ SAHİBİ DEĞİL”

Yaylacı Zeki Çelebi, şunları kaydetti:

“Bizim bir problemimiz var. Damızlık Koyun Keçi Birliği’ne üye insanların temel beklentisi, birlik yönetiminin peynirin fiyatına dair bir tavır ortaya koyması fakat o tavrı görmüyorlar. Herkes birbirini suçluyor. Çözüm odaklı değil. Herkes birbirinin penceresinden bakıyor.

Birlik yönetiminden temel beklentimiz şudur: Biz daha peynir sezonuna girmeden önce Türkiye’deki enflasyona, matematiksel verilere paralel bir ürün fiyat talep ediyoruz.

Burada peynir fiyat toplantısı oldu. Birlik yönetimi toplantıya, üreticiyi de çağırdı, tüccarı da çağırdı. Önceden üreticiye ‘sizin fiyat beklentiniz nedir’ diye sorulmadı. Üstelik birlik yönetimi de zaten temelde hayvanları olan, hayvancılıkla uğraşan insanlar.  Fiyat toplantısına tüccarı çağırıyorlar. Ürünün sahibinin ürününün fiyatını tüccar belirlemeye çalışıyor. Üretici kendi ürettiği ürünün fiyatı konusunda fikir hakkına sahip değil. Bir şey söyleyemiyor. Söylediği zaman da toplantı dağılıp gidiyor.  Bu hem ironidir hem de şapkayı önüne koyup ağlayacaksak buradan ağlamaya başlayacağız.

“GENÇLER ARTIK YAYLACILIK YAPMAK İSTEMİYOR”

Bakın bu ilkbahar Pertek ilçesinde 20’ye yakın aile hayvanlarını elinden çıkarmış. Bu iş gittikçe bitecek. Yaşlılardan geçtik artık gençler bu işi yapmamaya başladı.

Adam işsiz ama bu işi yapmak istemiyor. Onun için bu özellikle peynir fiyatına, yayla problemlerine dair hem devletin hem de şehir yönetiminin ciddi bir çalışma yapması gerekiyor. Şehrin belediye başkanı da, ki bizzat akrabaları bildiğim kadarıyla hayvancılıkla uğraşıyor. Şehrin belediye başkanının da buna dair çok ciddi katkı sunması gerekiyor. Buna değinmesi lazım. Çünkü bu şehirdeki temel geçim kaynağı hayvancılık. Bunun için ciddi bir şey yapmaları gerekiyor. Yapmazlarsa emin olun ki 10 yıl sonra siz bu dağlarda hiç kimseyi görmeyeceksiniz. Kimse hayvancılık yapmayacak artık.”

Nuray ATMACA/Eyüp HANOĞLU-DERSİM

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak