PİRHA- TİHV, TTB İnsan Hakları Kolu ile İHD İstanbul, Mersin ve Dersim şubeleri 26 Haziran İşkence Görenlerle Dayanışma Günü’ne ilişkin basın açıklaması yaptı. Açıklamada devletlere işkenceyi sonlandırma yükümlülüğü hatırlatılarak “Siyasal iktidar işkenceyi ve işkenceciyi öven, teşvik eden söylemlerden vazgeçmeli; uluslararası mekanizmaların tavsiyeleri doğrultusunda, işkence uygulamalarını kamuya açık bir şekilde kesin olarak kınanmalıdır” ifadelerine yer verildi.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Türk Tabipleri Birliği (TTB) İnsan Hakları Kolu, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul, Mersin ve Dersim Şubeleri 26 Haziran İşkence Görenlerle Dayanışma Günü dolayısıyla şube binalarında basın açıklaması yaptı.
MERSİN
İHD Mersin Şube binasında yapılan açıklamayı İHD MYK Üyesi Hakkı Demir okudu. Birleşmiş Milletler (BM) ‘İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme’nin 26 Haziran 1987 tarihinde yürürlüğe girdiğini hatırlatan Hakkı Demir, Türkiye’nin de bu sözleşmeye imza attığını belirtti. Ancak, buna rağmen dünyanın birçok ülkesinde devletlerin toplumu sindirmek amacıyla işkence yöntemlerine başvurduğuna işaret etti.
KAYYIM POLİTİKALARINA DİKKAT ÇEKİLDİ
Hakkı Demir, Türkiye’nin yakın tarihinde çok ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığını ve toplumun bazı kesimlerinin işkenceye maruz bırakıldığını söyledi. Demir, “Özellikle son dönemde Kürtlerin yoğun yaşadığı il ve ilçelerin belediyelerine çeşitli gerekçelerle, seçmen iradesinin gaspına dayalı, insan hakları ve demokrasi değerlerine aykırı bir şekilde kayyum atanmasını barışçıl toplantı ve gösteriler yaparak protesto etmek isteyen çok sayıda kişi, kolluk güçlerinin müdahalesi sonucu işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalarak gözaltına alındılar hatta yaralandılar. Zorla kaçırma/kaybetme vakalarında OHAL’in ilan edildiği 2016 yılından bu yana yeniden bir artış görülmesi son derece endişe vericidir. Türkiye’de hapishaneler, her dönem işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarının yoğun olarak yaşandığı mekânlar olmuştur. Özelliklede 2015 Temmuz’unda Türkiye’nin yeniden çatışma ortamına girmesiyle başlayan, ardından OHAL ilan edilmesiyle devam ederek günümüze varan süreçte hapishanelerde işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarında ileri düzeyde artışlar yaşanmaktadır” dedi.
DERSİM
Dersim’deki açıklamayı okuyan Hıdır Alparslan, işkencenin önlenmesinin devlet yükümlülüğünde olduğunu dile getirerek, iktidara şu taleplerde bulundu:
“-İşkencenin ülkemizde bu boyutta olmasının en temel nedeni, işkence yasağının mutlak niteliği ile bağdaşmayan çok ciddi bir cezasızlık kültürünün varlığıdır. Her şeyden cezasızlık politikalarına derhal son verilmelidir.
– Her düzeyde yetkililer işkenceyi ve işkenceciyi öven, teşvik eden söylemlerden vazgeçmeli; uluslararası mekanizmaların tavsiyeleri doğrultusunda, işkence uygulamalarını kamuya açık bir şekilde kesin olarak kınanmalıdır.
– Gözaltı koşullarında usul güvenceleri eksiksiz olarak uygulanmalıdır.
– Gözaltı süreleri kısaltılmalıdır.
– Mevcut Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) kaldırılmalı, BM İşkenceye Karşı Sözleşmeye ek Protokol (OPCAT) ve BM Paris Prensiplerine uygun, tümüyle bağımsız yeni bir Ulusal Önleme Mekanizması (UÖM) oluşturulmalıdır.
– İşkencenin belgelenmesi ve raporlandırılması bir BM belgesi olan ‘İstanbul Protokolü’ ilkelerine göre yapılmalıdır.
– İşkenceye ilişkin iddialar İstanbul Protokolü ışığında hızlı, etkin ve tarafsız bir şekilde soruşturulmalı, bağımsız heyetlerce araştırılmalı, adli yargılama süreçlerinin her aşamasında uluslararası etik ve hukuk kurallarına uygun davranılmalıdır.
-Hapishaneler insan hakları, sağlık ve hukuk örgütlerinin bağımsız denetimine açılmalıdır.
-CPT raporlarının tümü açıklanmalı ve tüm tavsiyelere uyulmalıdır.
– Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları’nı yürütmeye doğrudan bağımlı kılan, bu kurulların adeta bir mahkeme gibi hareket ederek yargı yetkisi kullanmasına yol açan tüm düzenlemeler iptal edilmelidir.”
Ancak şunu da hatırlatmak isteriz ki; insanlık onuruna sahip çıkmak ve işkenceyi önlemek aynı zamanda tüm toplumun da sorumluluğudur. İnsan ve yurttaş olmak için, bizi toplum yapan müşterek bağı korumak için, işkencenin yol açtığı acıları görmek ve dayanışmayı büyütmek zorundayız.”
İSTANBUL
İnsan Hakları Derneği(İHD) İstanbul Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) İnsan Hakları Kolu İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü dolayısıyla yaptığı ortak açıklamada mutlak yasağa ve insanlığa karşı bir suç olma vasfına rağmen işkencenin Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu olduğuna dikkat çekti.
Ortak açıklamayı okuyan TİHV İstanbul Temsilcisi Ümit Efe, işkencesiz bir ülke için mücadele edeceklerinin altını çizerek, “İşkencesiz bir Türkiye ve dünyaya ulaşmayı amaçlayan kurumlar olarak, dün olduğu gibi bundan sonra da tüm örtbas etme, korkutma, susturma çabalarına karşın, başlarına geleni kader olarak kabul etmeyip, yüksek sesle haykırabilmeleri için işkence görenlerin her koşulda yanında olmaya; maruz kaldıkları işkenceyi belgeleyip raporlamaya; fiziksel ve ruhsal onarım süreçlerine destek vermeye; adalete erişimlerine yardımcı olmaya; yaşadıkları acıların bir daha asla tekrarlanmaması için cezasızlıkla mücadele etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.