PİRHA – Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 11-13 Haziran’da toplanmıştı. Aleviler tarafından açılan davalara ilişkin alınan ara kararda Türkiyeli yetkililerin, zorunlu din eğitiminden vazgeçmeleri için uygun seçenekler sunması yönünde vurgu yapıldı. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Aralık 2024 sonuna kadar öngörülen tedbirler hakkında Türkiyeli yetkilileri bilgi vermeye de davet etti.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) önceki yıllarda aldığı kararlarının uygulanmasına dair 11-13 Haziran’da Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantısı yapıldı.
Alevi Düşünce Ocağı (ADO) Başkanı Doğan Bermek, bu toplantıya ilişkin hazırladığı ‘7. Nolu İzleme Raporu’nu paylaştı. Bermek, söz konusu toplantıya dair değerlendirmesinde “11-13 Haziran 2024 tarihlerinde toplanan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’nin Kültür Bakanlığı’na bağlı olarak oluşturmakta olduğu ‘Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevleri Başkanlığı’ ile ilgili olarak 26 Mart 2024 tarihli yol haritasında yaptığı açıklama ve savunmaları yeterli görerek AİHM Büyük Daire’nin 62649/10 sayılı ‘İzzettin Doğan ve Diğerleri’ dava dosyasını da kapatma kararı aldı. Oysa dava dosyasındaki kararların henüz uygulanmamış olduğu ADO Alevi Düşünce Ocağı, İÖG İnanç Özgürlükleri Girişimi raporları ve ABF Alevi Bektaşi Federasyonu, ADO Alevi Düşünce Ocağı, AVF Alevi Vakıfları Federasyonu, ESİT Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, İHGD İnsan Hakları Gündemi Derneği ve Norveç Helsinki Komitesi İnanç Özgürlüğü Girişimi’nin ortak imzalı Durum Raporu ile Bakanlar Komitesi’ne tekrar tekrar bildirilmiş idi” diye belirtti.
İzleme raporunda, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin son toplantısında aldığı karar ile Türkiye’den ‘Zorunlu din dersleri davası’ olarak bilinen 21163/11 sayılı “Mansur Yalçın ve Diğerleri” dosyası ile ilgili açıklamaların Aralık 2024 sonuna kadar istenildiği bilgisi verildi. Böylece 2005 yılında başlanan ve günümüze kadar süren ‘Alevi Davaları’ grubunda devam eden tek dosyanın ‘Zorunlu din dersleri’ dosyası olduğu bilgisi verildi.
RAPORDA ‘İNANÇLARA KARŞI TARAFSIZLIK’ VURGUSU!
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin toplantısında ‘Mansur Yalçın ve Diğerleri Davası’ konusunda da ara karar verildi. Zorunlu din dersleri konusunda Türkiye’ye uyarıda bulunan Avrupa Konseyi, Aralık 2024 sonuna kadar öngörülen tedbirler hakkında yetkilileri bilgi vermeye davet etti.
Toplantıya dair raporda şu vurgular öne çıktı:
“Mahkeme tarafından iletilen, Sünni İslam dışında bir dini veya felsefi inanca sahip ebeveynlerin çocuklarına uygun seçenekler sunmayan ilk ve orta dereceli okullardaki din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin zorunlu niteliği ve sadece sınırlı muafiyet olanakları nedeniyle Sözleşme’nin 1 No.lu Protokolünün 2. maddesinin ihlal edildiğine ilişkin nihai kararı göz önünde bulundurarak;
Bu konunun 2008’den bu yana Komite önünde beklemekte olduğunu hatırlatarak;
Mahkeme’nin açık tespitlerine ve Komite’nin tekrarlanan çağrılarına rağmen, din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin zorunlu olmaya devam ettiğini, muafiyet prosedürünün çok sınırlı olduğunu ve bu durumun öğrenci velilerini ağır bir külfete ve çocuklarını din dersinden muaf tutabilmek için dini veya felsefi kanaatlerini açıklama zorunluluğuna maruz bırakabileceğini derin bir üzüntüyle not ederek;
Zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersi müfredatının revize edilmesinin, Sünni İslam dışında bir dini veya felsefi inanca sahip ebeveynlerin çocuklarının, öğrencilerin ebeveynleri dini veya felsefi inançlarını açıklamak zorunda kalmadan, zorunlu din eğitiminden muaf tutulmaları için uygun seçeneklere duyulan ihtiyacı hafifletemeyeceğini hatırlatarak;
Sözleşme’nin 46. maddesinin 1. paragrafı uyarınca her Devletin, taraf olduğu Mahkeme’nin nihai kararlarına tam, etkili ve hızlı bir şekilde uyma yükümlülüğünün altını çizerek;
Yetkilileri, Türk eğitim sisteminin, çoğulculuk ve tarafsızlık ilkelerine saygı göstererek, Devletin çeşitli dinler, mezhepler ve inançlara karşı tarafsızlık ve yansızlık görevini yerine getirmesini sağlamak için gerekli önlemleri almaya ve Sünni İslam dışında bir dini veya felsefi inanca sahip ebeveynlerin çocuklarına, öğrencilerin ebeveynleri dini veya felsefi inançlarını açıklamak zorunda kalmadan, zorunlu din eğitiminden vazgeçmeleri için uygun seçenekler sunmaya ŞİDDETLE DAVET ETMİŞTİR;
Yetkilileri, Aralık 2024 sonuna kadar öngörülen tedbirler hakkında bilgi vermeye DAVET ETMİŞTİR.
1 NO’LU PROTOKOLÜN 2. MADDESİNİN İHLALİ!
Doğan Bermek, Hasan ve Eylem Zengin (9 Ekim 2007) kararındaki ihlalleri de aktararak şu bilgileri paylaştı:
“Mahkeme’nin muafiyet prosedürünün uygun bir yöntem olmadığını ve ebeveynlere yeterli koruma sağlamadığını değerlendirdiğinin altı çizilmelidir. Mahkeme’ye göre, bu tür bir muafiyet, ebeveynleri dini veya felsefi inançlarını okul yetkililerine bildirmeye zorlayabilir ve bu durum, inanç özgürlüklerine saygı gösterilmesini sağlamak için uygun olmayan bir araç haline getirir.
Mahkeme, Mansur Yalçın ve diğerleri davasında da bu tutumunu sürdürmüştür. Avrupa Mahkemesi, muafiyet prosedürünün öğrencilerin ebeveynlerini ağır bir külfete ve çocuklarının din dersinden muaf tutulması için dini veya felsefi kanaatlerini açıklama zorunluluğuna maruz bırakabileceğini tespit etmiştir. Bu temelde, Türk makamları, en uygun tedbirin, bu derslerden muafiyetin kapsamını genişletmek yerine, Din kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin içeriğinin yeniden gözden geçirilmesi olacağı görüşündedir. Bu bağlamda, yetkililer ayrıca Hasan ve Eylem Zengin davasında Mahkeme’nin, müfredatın belirlenmesi ve planlanmasının ilke olarak Sözleşmeci Devletlerin yetkisi dâhilinde olduğunu açıkça vurguladığını belirtmek isterler. Mahkeme, 1 No.lu Protokol’ün 2. maddesinin ikinci cümlesinin, Devletlerin, Devlet okullarında, verilen öğretim yoluyla, doğrudan veya dolaylı olarak dini veya felsefi türden nesnel bilgi veya bilgiyi yaymalarını engellemediğini belirtmiştir. Dahası, Mahkeme’ye göre, ebeveynlerin bu tür öğretim veya eğitimin okul müfredatına dahil edilmesine itiraz etmelerine bile izin vermemektedir, çünkü aksi takdirde kurumsallaşmış tüm öğretimler uygulanamaz hale gelme riskiyle karşı karşıya kalacaktır.
Görüldüğü üzere mahkeme, o dönemdeki durumun yol açtığı ihlali ortadan kaldıracak somut bir uygulamaya işaret etmemiştir. Aksine, konuyu Devletin takdir yetkisine bırakmıştır.
Mahkeme’nin “muafiyet usulü” hakkındaki görüşlerini dikkate alan yetkililer, ihlalin giderilmesi alanında çeşitli adımlar atmışlardır. İlk olarak, Türk makamları, zorunlu DKAB dersinin varlığının AİHM kararında başlı başına bir ihlal olarak değerlendirilmediğini açıklığa kavuşturmak istemektedir. Mahkeme, ihlal tespit ettiği kararında, DKAB dersi müfredatının içeriğinin altını çizmiştir.
Yetkililer, alınan bireysel tedbirlerin, söz konusu ihlallerin sona ermesini ve başvuranlara olumsuz sonuçların telafi edilmesini sağladığını düşünmektedir.
Mansur Yalçın ve Diğerleri ile ilgili olarak çözülmemiş konulara ilişkin olarak, Türk makamları Komite’yi bilgilendirecektir.”
“CEMEVİ BAŞKANLIĞI, EŞİTLİKÇİ OLMAKTAN UZAKTIR”
Doğan Bermek, hazırladığı raporda kimi öneriler de sunarak şöyle devam etti:
“İzzettin Doğan ve Diğerleri” davası oldukça karmaşık bir davadır. Farklı din ve inanç gruplarına farklı prosedürler ve meşruiyet uygulamaya çalışan bir ülkede kararın uygulanması uzun zaman alabilmektedir. İnançlara yönelik politikalar ülkedeki tüm inanç grupları için tek tip ve aynı olmalıdır.
“Zorunlu Din Dersi” davası ülkemizin önemli davalarından biridir. Çok dinli ve çok inançlı bir ülkede, bir inancın tek bir mezhebine dayalı zorunlu eğitim, sadece eğitim açısından değil, çoğulcu toplumsal yaşam açısından da büyük sorunlar yaratmaktadır ve bu sorunun bir an önce çözülmesinin ülkedeki siyasal ve toplumsal barışa büyük katkı sağlayacağına inanıyoruz.
Farklı dini grupların kendi din adamlarını yetiştirebilecekleri bir eğitim ortamının yaratılmasının ülkemizdeki en önemli ihtiyaçlardan biri olduğuna olan inancımızı da yinelemek isteriz.
“ÇOCUKLARIN DİN ÖZGÜRLÜĞÜ HAKLARINA MÜDAHALE EDİLMEKTE”
Doğan Bermek, AİHM’nin Alevi davalarına ilişkin kararlarının uygulanmaması neticesinde milyonlarca Alevinin din ve inanç özgürlüğü üzerinde olumsuz bir etki yarattığını vurguladı. Bermek, raporunda şu ifadelere yer verdi:
“Alevi inancı tanınmamakta, Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesine yönlendirilen vergileri ödemelerine rağmen kamu din hizmetlerinden yararlanamamakta, Alevilerin ibadet ettiği cemevleri ibadethane olarak tanınmamakta ve bu nedenle ayrıcalıklardan yararlanmakta, Alevi ebeveynler çocuklarını kendi dini görüşleri doğrultusunda yetiştirememekte ve çocukların düşünce, vicdan ve din özgürlüğü haklarına müdahale edilmektedir.
Mansur Yalçın ve Diğerleri/Türkiye davası ile ilgili olarak, kararın uygulanmasındaki gecikme, uyumsuzluğun sistematik niteliği ve kararın uygulanmamasından etkilenen çok sayıda öğrenci ve veli ışığında, Bakanlar Komitesi’nin Türk makamlarını AİHM kararlarına – özellikle de mevcut düzenlemelerdeki eksikliklerin giderilmesi suretiyle – uymaya çağıran bir ara karar kabul etmesini kuvvetle tavsiye ediyoruz.”
“MUAFİYET SİSTEMİ OLDUĞU GİBİ DURMAKTA”
Alevi Düşünce Ocağı Başkanı Doğan Bermek, raporunun sonunda Türkiye’deki zorunlu din derslerindeki artışa dikkat çekti. Bermek, “Tüm zorunlu Din Dersi saatleri, mevcut müfredatlara ek bir seçmeli din dersi eklenerek yeni müfredatla iki katına çıkarılmaktadır” diye belirtti.
Doğan Bermek, sonuç bölümünde ise “Mahkeme’nin hem Zengin hem de Yalçın kararlarında 1 No’lu Protokol’ün 2. maddesinin ihlal edildiğine dair verdiği kararların temel nedeni olan muafiyet uygulaması ve zorunluluk şartları olduğu gibi durmaktadır” dedi.
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.