PİRHA- Gözaltında kaybedilen ağabeyi Hasan Ocak’ın faillerinin bulunması için mücadele eden Maside Ocak, Galatasaray Meydanı’nda geçirdiği ömrünü PİRHA’ya anlattı. Ocak, “İlk Galatasaray’a çıkışımız 27 Mayıs 1995’te ve sadece 4-5 kayıp yakını ve insan hakları savunucuları vardı. Toplam 20-25 civarı insandık. Galatasaray’da oturmalarımız devam ettikçe, diğer kayıp yakınları da duydukça, Galatasaray Meydanı kayıp yakınlarının buluşma yeri oldu” dedi.
Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak‘ın kardeşi Maside Ocak, 1990’lı yılların başından itibaren gözaltında kaybetme ve faillerin açıklanmamasına karşı 1995 yılından bugüne dek sürdürdüğü mücadeleyi PİRHA’ya anlattı.
“HASAN’IN CANSIZ BEDENİNE ALTINŞEHİR KİMSESİZLER MEZARLIĞINDA ULAŞTIK”
Türkiye’de gözaltında kayıp politikasını çok yakından bilen bir aile olduklarını belirten Maside Ocak, Hasan Ocak’ın gözaltında katledilmesini şöyle anlattı:
“Sadece 3-4 ay önce gözaltında kaybedilen İsmail Bahçeci ile aynı mahallede oturuyorduk. Basından ya da içinde olduğumuz çalışmalardan gözaltında kayıpların yaşandığını çok iyi biliyorduk. 21 Mart’ta ablamın doğum günü için Hasan abimi beklerken, eve gelmedi ve o günden itibaren biz yoğun bir arayışa başladık. Hasan’ın arkadaşları, Ocak ailesi ve İnsan Hakları Derneği olarak çok geniş bir kampanya yürüttük bu kampanyanın sonucunda 58 gün sonra Hasan’ın cansız bedenine Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda ulaştık.”
“ELLERİNDE PARMAK İZİ ALINIRKEN KULLANILAN MÜREKKEP LEKELERİ VARDI”
Gözaltına alındığı emniyet tarafından inkar edilse de, Maside Ocak, Hasan Ocak’ın katledilmesine ilişkin, “Hasan’ın ölüm nedeni tel veya iple boğulma olsa da, yoğun işkenceden geçirilmişti. Üzerinde ayakkabı bağcıkları, kemeri, kimliği, saati yoktu. Bunlar gözaltına alınan herkese uygulanan yöntemdir ve aynı zamanda yine olay yeri ve otopsi raporuna göre de ellerinde parmak izi alırken kullanılan mürekkep lekeleri vardı. Tabii uzun bir arayıştı, 58 gün sonra Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’ndan çıkardık ve kendi geleneklerimize göre Gazi Mahallesi’nde on binlerce insanın katıldığı bir cenaze töreni ile Hasan’ı defnettik” dedi.
“GALATASARAY MEYDANI KAYIP YAKINLARININ BULUŞMA YERİ OLDU”
Maside Ocak, ‘mezar yerimiz’ dedikleri Galatasaray Meydanı’na atılan ilk adımı şu sözlerle anlattı:
“Hemen arkasından kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları olarak İnsan Hakları Derneği’nde bir toplantı yaptık ve Arjantin’deki Plaza de Mayo Anneleri’nin mücadelesinden esinlenerek, onları örnek alarak her cumartesi saat 12:00’de Galatasaray Meydanı’nda buluşmaya karar verdik. İlk Galatasaray’a çıkışımız 27 Mayıs 1995’te ve sadece 4-5 kayıp yakını ve insan hakları savunucuları vardı. Toplam 20-25 civarı insandık. Tabi Galatasaray’da oturmalarımız devam ettikçe, diğer kayıp yakınları da duydukça Galatasaray Meydanı kayıp yakınlarının buluşma yeri oldu.”
“BİZİ AYAKTA TUTAN KAYIPLARIMIZA OLAN BAĞLILIĞIMIZ”
Ağabeyi için verdiği mücadelenin kendisini ayakta tuttuğunu belirten Maside Ocak, “28 yıldır aslında her cumartesi ben yüreğimde büyük bir ağrıyla uyanıyorum. Çünkü yaşadığımız bir travma var. Biz her cumartesi Galatasaray Meydanı’nda ya da bulunduğumuz her yerde gündeme getirdiğimiz kayıbın yakını oluyoruz. Her cumartesi buna pandemide evde yaptığımız dönem de dahil olmak üzere yüreğimde büyük bir ağrı ve boğazımda büyük bir düğümle uyanıyorum. Gece uyuyamıyorum ve bu hafta işleyeceğimiz kaybın yakını oluyorum. Belki travmalarımız büyüyor her seferinde ama bizi ayakta tutan kayıplarımıza olan bağlılığımız, özlemimiz ve kararlılığımızın verdiği güç” diye konuştu.
“ADALETSİZ, CEZASIZ, MEZARSIZ ORTAM”
Maside Ocak, sadece 28 yıllık mücadele hayatlarının değil cumhuriyet tarihinin bir katliam ve adaletsizlik tarihi olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:
“Bu ülkede bir 38 Katliamı yaşandı ve benim annem henüz bebekken bu katliamın ortasında kalmıştı. Katliamlar tarihi çok eski, kayıplar tarihi de çok eski. Biz cumhuriyet tarihinde şunu gördük: Maalesef ki her zaman büyük zulümler, katliamlar ve gelmeyen adalet… Aslında bizim için Cumhuriyet’in 100. yılında Galatasaray’da kayıplarımızı ararken geçirdiğimiz 28 yıl var ancak ve ancak gerçek adaletin sağlandığı koşullarda demokratik bir ortamda cumhuriyetin ikinci yüzyılına girişini umutla bekleyebiliriz. Biz kendi yasalarını dahi uygulamayan bir yönetimle karşı karşıyayız. Cumhuriyetin 100. yıl kutlamaları aslında bize maalesef ki bu içinde bulunduğumuz adaletsiz, cezasız, mezarsız ortamda kutlanacak ya da umut edecek bir yer bırakmıyor.”
Dilan ŞİMŞEK/ İSTANBUL
Yoruma kapalı.