PİRHA-Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri’nin, 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle Ankara İnsan Hakları Derneği önünde gerçekleştirdiği basın açıklamasında, “Barışın ve insan haklarının değerini hep birlikte korumalıyız. Savaşın yarattığı acıları unutmamalı, daha iyi bir gelecek için savaşa karşı barışı savunmaya hep birlikte çalışmalıyız” mesajı verildi.
Emek ve Demokrasi Güçleri, Türkiye genelinde, 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle basın açıklamaları gerçekleştiriyor. Ankara’da İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Genel Merkezi önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında basın metnini İHD Ankara Şube Eş Başkanı Ömer Faruk Yazmacı okudu.
“KAPİTALİST SİSTEM SAVAŞIN VE ÇATIŞMALARIN KAYNAĞI OLMUŞTUR”
Barış hakkının bir insan hakkı olduğunu dile getiren İHD Ankara Şube Eş Genel Başkanı Ömer Faruk Yazmacı, şunları ifade etti:
“Dünyada bölgesel, yerel savaşlar ve çatışmalar devam etmekte ve insanlık için trajik sonuçlar doğmaktadır. Çatışma ve savaş ortamı devlet şiddetinin öne çıkmasına, nefret dilinin yayılmasına ve halkların yaşam haklarının ihlal edilmesine yol açmaktadır. Savaş ve çatışma koşullarından en fazla kadınlar ve çocuklar zarar görüyor. Suriye iç savaşında binlerce insan yerlerinden edildi, Ezidi kadınlar ve çocuklar kaçırıldı, hala binlercesi bulunabilmiş değil. Savaşlardan kaynaklı olarak göç etmek zorunda kalan binlerce insan göç yollarında yaşamlarını kaybediyor. Rusya-Ukrayna savaşı, Suriye, Irak ve Libya’da yaşanan çatışmalar nedeniyle yüz yüzbinlerce insan, evlerini terk etmek zorunda kaldı ve mülteci krizi dünyanın en büyük sorunlarından biri haline geldi. Suriye iç savaşından kaynaklı olarak Türkiye’ye gelen mültecilere dönük ırkçı ve nefret söylemleri ırkçı siyasetçiler aracılığıyla mültecilere yönelik saldırılara dönüşmektedir. Oysa ‘yaşam hakkı bir insan hakkıdır ve tüm insanlığın bu hakkı koruma altındadır ve devletlerin bu hakkı korumak için yükümlülükleri bulunmaktadır.’ Mülteci krizi, sadece acil bir insani yardım gereksinimi değil, aynı zamanda insan haklarının ve onurlarının korunması gerektiğini göstermektedir. Kapitalist sistem, çoğu zaman savaşın ve çatışmaların kaynağı olmuştur. Emperyalist güçler savaşları beslerken, masum insanların yaşamlarını yok etmeye devam ediyor.”
“TECRİT TOPLUMSAL BARIŞIN VE BÖLGESEL BARIŞIN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGELDİR”
İHD Ankara Şube Eş Genel Başkanı Ömer Faruk Yazmacı, yoksulluğun artışı ve derinleşmesinin, savaş politikalarının ekonomiye etkilerinin göstergesi olduğunun altını çizdi. Yazmacı, açıklamada şunlara değindi:
“AKP-MHP iktidarının savaşa yönelik politikalarının, ekonomik eşitsizlikleri daha da derinleştirdiği açıktır. Bir kurşunun kaç lira olduğunu sorarak hem militarist politikalarını meşrulaştırmak hem de çatışmanın maliyetini ve yükünü yoksul halkların sırtına yükleme amacındadır. Ülkemizde ve bölgemizde barışın sağlanması hayati öneme sahiptir. Kültürel, etnik ve inanç çeşitliliğimiz zenginliğimizdir. Tekçi politikalara karşı eşitliği, özgürlüğü, barışı ve adaleti savunmak, bu çeşitliliği kabullenmekten geçer. Kürt meselesi başta olmak üzere, tüm etnik ve kültürel grupların haklarının korunması, eşit bir şekilde temsil edilmesi için gereken yasal ve anayasal değişiklikler bir an önce yapılmalıdır. Kürt sorununda çözümsüzlük, Türkiye’de otoriter bir rejim anlayışı yaratmış ve sürekli bir baskı ortamı oluşturmuştur. Bunun sonucu olarak binlerce Kürt siyasetçi tutuklanmış, çözümsüzlük ve savaş genel bir politika haline getirilmiştir. Kürt karşıtlığı üzerinden geliştirilen bu politika ile Kürtlere yönelik nefret söylemi ve saldırılar giderek artmaktadır.
Başta İmralı daki tecrit olmak üzere toplumun küm kesimleri genel bir tecrit altına alınarak nefessiz ve hareketsiz bırakılmıştır. Tecrit ülkemizde ve bölgemizde toplumsal barışın ve bölgesel barışın önündeki en büyük engeldir. Tecritin bir an önce kaldırılması hem ekonomik hem sosyal sorunların çözümünün önünü açacaktır.”
“TOPLUMSAL MUHALEFET BARIŞIN TESİS EDİLMESİ İÇİN MÜCADELE ETMELİDİR”
1 Eylül Dünya Barış Günü’nün sadece savaş karşıtlığını değil, aynı zamanda insan haklarına dayalı bir dünya için mücadele etme sorumluluğunu hatırlatmakta olduğunun altını çizen Yazmacı, “Savaşın ve çatışmaların sona ermesi, her birimizin daha adil bir dünya için çabalamasıyla mümkündür. Barış, sadece savaşın sona ermesi değil, aynı zamanda insan haklarının korunması, yoksulluğun azaltılması, eşitsizliklerin giderilmesi anlamına da gelir. Bugün, geçmiş yıllarda yaşadığımız acı olayların ve hükümet politikalarının yarattığı derin etkileri anlamak ve bu gerçeklerle yüzleşmek zorundayız'” dedi.
10 EKİM ANKARA KATLİAMI VE SURUÇ KATLİAMI ANILDI
10 Ekim Ankara Katliamının üzerinden 8 yıldan fazla zaman geçtiğini hatırlatan Yazmacı, “Emek, barış ve demokrasi talebini yok etmeyi amaçlayan bu katliam, amacına ulaşamadı ama arkasında büyük bir acı bıraktı. Emekçiler, barış isteyenler, demokrasi isteyenler, adalet arayanlar hala buradayız. İnsan hakları, emek, barış ve demokrasi savunucuları olarak; katliamda kaybettiklerimizi sevgi ve saygıyla anıyoruz. Ve bir kez daha verdiğimiz sözü yineliyoruz; ‘İnsan hakları, emek, barış ve demokrasi için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz!’
20 Temmuz 2015 günü, Urfa’nın Suruç ilçesi Amara Kültür Merkezi’nde SGDF’ye üye 300 civarı sosyalist genç bir araya gelmiş, basın açıklaması yaptıkları sırada canlı bomba saldırısına uğradılar. Otuz üç düş yolcusu, yaşamını yitirdi, onlarcası yaralandı. Suruç’ta enternasyonalist dayanışma örneği göstererek Rojava kantonuna yardım etmek ve oradaki çocuklara oyuncak götürmek isteyen sosyalist gençlere yönelik IŞİD tarafından yapılan bu vahşice saldırının insanlığa karşı bir suç olduğu şüphesizdir. Türkiye’nin bu politikası maalesef IŞİD’in insanlık dışı saldırılarına sürekli zemin hazırlamıştır” diye ekledi.
“SAVAŞ VE ÇATIŞMALARIN SONUCUNDAN EN ÇOK ETKİLENEN KADINLARDIR”
“Tekçi zihniyetin kullandığı militarist bakış açısı başta LGTİ + lar olmak üzere toplumdaki tüm ötekileştirilenlere yönelik cinsiyetçi ve homofobik saldırılarına hız kesmeden devam etmektedir. Barış, aynı zamanda kadınların güvenliği ve eşit haklara sahip olması anlamına gelmelidir” diyen Yazmacı, şunları ekledi:
“Savaşın, çatışmaların, sömürünün, yoksulluğun arttığı bu dönemde eril anlayış, hayatın her alanında daha da derinleşerek sürmektedir. Savaş ve çatışmaların sonucundan en çok etkilenen kadınlardır. Savaşları ve çatışmaları durdurabilecek en önemli güç kadınların evrensel barış mücadelesidir. AKP-MHP ittifakı döneminde kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri, yaşam biçimine ve kılık kıyafetine müdahale ve tarihsel kazanımlarına yönelik saldırılar son hızla devam etmektedir. AKP-MHP zihniyetine karşı direnen, siyasetçisiyle, sanatçısıyla bütün kadınlar susturulmak istenmektedir. Kadınlar, İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere yüzyıllardır elde ettiği kazanımlardan da mücadelesinden de vazgeçmeyecektir.”
“AKP-MHP İTTİFAKI HER CANLIYA KARŞI SUÇ DÜZENİ OLUŞTURMUŞTUR”
Açıklamada savaşın, aynı zamanda doğa talanının da önünü açtığını belirten Yazmacı, açıklamayı şu sözlerle bitirdi:
“AKP-MHP ittifakı insanlığa, doğaya, topluma, her canlıya karşı suç düzeni oluşturmuştur. İktidarın ve destekçisi büyük şirketlerin yağma, talan ve rant politikalarına doğamızı kurban etmeyeceğiz. Şırnak’tan Muğla’ya, Cudi’den Akbelen’e kadar ağacımıza, toprağımıza, suyumuza birlikte sahip çıkacağız, barışımıza, kardeşliğimize onları da dahil edeceğiz.
Ülkemiz başta olmak üzere tüm dünyada onurlu bir barışın tesis edilmesi için barış mücadelemizde ısrar etmeye devam edeceğiz.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.