PİRHA-TTB, İHD, KESK ve TİHV’in oluşturduğu heyet Konya’da Dedeoğlu ailesinin uğradığı ırkçı saldırıya ilişkin rapor hazırlayıp kamuoyuyla paylaşacak. Heyette yer alan İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, vahşi bir katliamın, ailenin etnik kimliği ile bağlantılı olduğu kanısı çok yaygın olduğunun altını çizerek, maddi olguların da ırkçı saldırı olduğunu gösterdiğine işaret etti.
Konya’da Dedeoğlu ailesinden 7 kişi ırkçı saldırı sonrası katledildi. Saldırıyı gerçekleştiren 33 yaşındaki Mehmet Altun olduğu ortaya çıkarken, yaşanan ırkçı saldırının ardından özellikle iktidar tarafından yaşanan katliamın ırkçılıkla ilgisi olmadığı, iki aile arasında yaşanan husumetten kaynaklandığı iddia edildi.
Katliamın ardından katliamda yaşamını yitirenler yan yana toprağa sırlanırken, Türk Tabipler Birliği (TTB), İnsan Hakları Derneği (İHD), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) oluşturdukları heyetle yaşanan ırkçı saldırıya ilişkin rapor hazırlama kararı aldı.
Hazırlayacakları rapor için Konya’da incelemeler ve görüşmeler yapan heyet olayın ırkçı saiklerle meydana geldiğine dair güçlü emareler olduğuna işaret etti.
Heyette yer alan İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan Konya’da yaptıkları inceleme ve görüşmelerin ardından hazırlayacakları rapora ilişkin PİRHA’ya bilgiler verdi.
“BU AİLE KÜRT OLMASAYDI BELKİ DE BAŞINA BUNLAR GELMEYEBİLİRDİ”
Türkdoğan olayla ilgili olarak aile bireylerinden, ailenin avukatından ve yine bu olayla ilgili ilgisi, bilgisi, görgüsü olan kişilerle görüştüklerini belirterek şunları dile getirdi:
“Tabii ki avukat arkadaşlarımızdan gerekli bilgileri aldık ve almaya da devam edeceğiz. Etraflıca bir araştırma ve inceleme yapıp bu ırkçı katliam olayı ile ilgili kamuoyuna daha sonra bir rapor açıklayacağız. Oldukça üzüntü verici bir durumla karşılaştık. Bugünkü görüşmelerimizin sonucunda çıkardığımız kanaat şuydu; birçok insan aynı şeyi söyledi ve çok üzüldük. Şunu dediler; ‘Bu aile Kürt olmasaydı belki de başına bunlar gelmeyebilirdi.’ Evet bir husumet varmış, evet tartışmalar, kavgalar yaşanmış. Ama bu denli vahşi bir katliam maalesef ailenin etnik kimliği ile bağlantılı. Bunun bağlantılı olduğu kanaati çok yaygın. Tabii iktidar mensuplarının yaptığı açıklamalara baktığımızda bunun aksine dair kesin kanaatler öne sürüyorlar. Oysaki soruşturma derinleşmeden, fail yakalanmadan, olay bütün açıklığıyla aydınlanmadan kesin kanaatler ileri sürmek doğru bir şey değil.”
“MADDİ OLGULAR IRKÇI SALDIRI OLDUĞUNU GÖSTERİYOR”
Türkiye’de ırkçılık sorunu ve nefret söylemiyle yüzleşilmesi gerektiğini ifade eden Türkdoğan sözlerine şu şekilde devam etti:
“Bu katliam buna vesile olabilir. Bir sorunla yüzleşerek ancak sorunun üstesinden gelebilirsiniz. Sorunu inkar ederek sorunu çözemezsiniz. Dolayısıyla iktidarın bu noktadaki inkârcı tavrından vazgeçmesi gerekiyor. Neyse onu olduğu gibi kabul etmek ve nefret söylemine karşı mücadele etmek gerekiyor. Burada görüştüğümüz kişiler bu cinayetin arkasında ırkçı sahiplerin olduğunu söylüyorlar. Bu konu çok yaygın. Şunu da hatırlatmak istiyorum. Biliyorsunuz 12 Mayıs’ta aile saldırıya uğradı. Bu olay basına Temmuz ayında yansıdı. Yaşamını yitiren aile bireylerinin bizzat Kürt medyasına verdiği beyanatlar var. O beyanatlar da Kürt oldukları için bu denli yoğun bir saldırıya maruz kaldıkları, saldırganların bunu sık sık ifade ettikleri, saldırgan grubun içinden bazılarının ‘Biz ülkücüyüz burada Kürt istemiyoruz’ sözlerini sık sık söyledikleri, defalarca oradan taşınmalarının istendiği şeklindeki ifadeleri var. Dolayısıyla bunları görmezden gelemeyiz. Tabii ki bu bir katliamdır ve bu aşamada taraflardan birisiyle ilgili kesin kanaat öne sürmememiz gerekir. Ama topluma olayın yansıma biçimi ve bilhassa görgü tanıklarının, olayla ilgili bilgisi olanların kanaati bu yönde. Yani bunun bir ırkçı saldırı olduğu yönünde. Elbette ki daha net bilgiler soruşturma derinleştirir, etkili bir yöntem izlenir ve faillerin hangi saiklerle bu katliamı işlediği ortaya çıkarsa o zaman net olarak öğrenmiş olacağız.”
“DAHA FAİL YAKALANMADAN IRKÇILIK YOK DİYORLAR”
Yaptıkları görüşmelerden sonra nefret söyleminin bu tip saldırılar da etkili olduğunun anlaşıldığını vurgulayan Türkdoğan şunları kaydetti:
“O halde de siyasi iktidarın nefret söyleminden uzak durması ve sık sık HDP üzerinden Kürtleri hedefe koyan açıklamalarından vazgeçmesi gerekiyor. Türkiye’de ne oluyorsa hemen bunu PKK üzerinden HDP’ye, HDP üzerinden Kürtlere bağlama alışkanlığından vazgeçmesi gerekiyor iktidarın. Ve tabii ki adliyenin de etkili soruşturma ve kovuşturma yöntemlerini uygulaması gerekiyor. Daha olay yeni olmuş, fail yakalanmadan bir olayı soruşturmak ile görevli Başsavcılık bu olayın ırkçı saikle işlenmediğini söylüyorsa zaten o Başsavcılık baştan hata yapıyor demektir. İçişleri Bakanlığı bu tip olaylarda her zaman adli kolluk görevi görür. Ama İçişleri Bakanı çıkıp ırkçı saldırı yoktur diyorsa bunu nasıl soruşturacaksınız? Bunları söyleyemezsiniz. Bunlar bir kere soruşturma usullerine aykırı. Ben o nedenle, belki biz de yanılıyor olabiliriz ama biz daha önceki husumetten kaynaklı saldırıdan sonra verilen bizzat mağdurların beyanı üzerine böyle konuşuyoruz. Yani bizim elimizde 12 Mayıs’taki saldırıdan sonra yaralı kurtulan mağdurların kendi beyanları var. Kendi ifadeleri var. Soruşturmaya dahil olan avukatların soruşturmadan elde ettikleri bulgular var. Bir maddi olguya dayalı olarak konuşuyoruz biz ama iktidar mensuplarının baştan reddedici tutumu soruşturmanın sağlıklı ve etkili yürümesi üzerine bir gölge düşürecektir. O yüzden bu nedenle diyoruz ki bundan vazgeçmeleri lazım.
“NEFRET SUÇLARINA KARŞI ÖZEL DÜZENLEMELER YAPILMASI GEREKİYOR”
‘Tabii şunu da ifade edeyim iktidar mensuplarının aileye taziyeye gelmesi, olayı kınamaları ve soruşturulacak açıklamaları yapmaları en üst düzeyde Cumhurbaşkanı’nın bu olayla ilgilenmesi elbette ki önemlidir’ diyen Türkdoğan son olarak şunları aktardı:
“Bu da aslında toplumsal barışımıza daha fazla zarar vermesini engelleyici bir tutumdur ama iktidarın bu tutumunun yanı sıra olayı tüm yönleriyle açığa çıkaracak şekilde soruşturmayı yürütmesi ve altından ırkçı saldırı çıkacaksa da bunu kabullenmesi ve bununla mücadele etmesi gerekir. Hazırladığımız raporu kamuoyuyla paylaşmamız biraz zaman alacak. Çünkü hala gözaltında olan şüpheliler var. Gerçek fail hala yakalanmadı. Dolayısıyla biraz zaman alabilir ve elbette ki bütün bulguların, bütün tespitlerin bir araya getirilmesi ve öyle hazırlanması gerekiyor. Sanırım görüşeceğimiz kişilerde tamamen bitince arkadaşlarımız önümüzdeki günlerde hazır edecekler. Biz de ağırlıklı olarak kendi kanaatlerimize dayalı kendi düşüncelerimize dayalı, maddi olgular neyse o olgulara dayalı raporumuzu kamuoyu ile paylaşacağız. Umarım Türkiye bundan ders çıkarır, ırkçılıkla yüzleşir ve bir daha nefret söylemine başvurmaz. Nefret suçlarına karşı özel düzenlemeler yapılması gerekiyor ve nefret söyleminin yasaklanması gerekiyor.”
Melis CİDDİOĞLU/ANKARA
Yoruma kapalı.