PİRHA-İnşaat işçisi Deniz Ayhan çocuk işçi olarak, sigortasız çalıştığı şantiyede geçirdiği iş kazası sonrası sakat kaldı. PİRHA’ya konuşan Ayhan, 10 yıldır hukuki mücadele verdiğini belirterek “O gün patronun sözüne inandım iş kazası olduğunu söylemedim, söyleseydim bugün bu durumda olmazdım” dedi.
Mersin’de yaşayan inşaat işçisi Deniz Ayhan, daha 18 yaşında bile değilken geçim sıkıntısı nedeniyle sigortasız çalışmak zorunda kaldığı inşaatta iş kazasına uğradı. Kaza sonrasını ‘tüm hayatım mahvoldu’ diye tanımlayan Ayhan, patronunun kendisini kandırdığını, iş kazası nedeniyle dava açtığını ancak 10 yılı aşkın süredir hala bir sonuç alamadığını belirterek yaşadıklarını PİRHA’ya anlattı.
“YILLARDIR SİGORTALI ÇALIŞTIĞIMI SANMIŞIM”
Yaşadıkları geçim sıkıntısı nedeniyle 9-10 yaşlarından bu yana inşaatlarda çalıştığını ancak sigorta girişinin kazadan sonraki yıl olan 2011’de yapıldığını aktaran Ayhan, “Yıl 2021 ve benim bir yıl sigortam bile yok. Sözde sigortalı çalışmışım. 2-3 gün sigortalı gösterip çıkarmışlar. Birçok yerde senelerce sigortalı çalıştığımı sanıp sigortasız çalışmışım aslında. Benim kendi adıma sigortadan bir beklentim yok. Başıma bir şey gelirse ailem için istiyorum.” diye konuştu.
PATRONUN ISRARI KAZAYA NEDEN OLDU
Lise döneminde ailesine destek olabilmek için aynı zamanda çalıştığını da ifade eden Ayhan, yaşadığı iş kazasını şöyle anlattı:
“Burada mahallemizde briket fabrikası vardı. Briket atölyesi, briket yapıyorduk. Ben de okuldan çıktığım zamanlar ya da okulun olmadığı günler orada çalışıyordum. Bir gün akşam üzeriydi, üstümü başımı değiştirmiş evime gidecektim. Oradan işverenimiz geldi. Yerde biraz briket kırıkları falan vardı. ‘Bunlar yarın sabaha kadar sertleşir, makine bunu kırmakta zorlanır. Al bunları da makineye at.’ dedi. Mecburen kabul ettim, dediğini yaptım. Attım makineye briketi. Briket içinde döndü döndü ama tam olarak içine girmedi. Normalde girmeyenleri kürekle falan itiyoruz içine. Bende çıkacağım için oradaki malzemeleri toplamıştım. Çocuk aklı işte ayağımla iterim gider diye düşündüm. Ayağımı dokundurmamla makine kendine çekti ayağımı. Ayağım içine girdi makinenin. Parmağım sıkıştı, başparmağımı iyice çiğnedi böyle. Kemikte durdu sıkıştı. Bağırmamla birlikte çevreden birkaç arkadaş gelip makineyi durdurup ayağımı içinden çıkardı.
“PATRON ‘İŞ KAZASI OLDUĞUNU SÖYLEMEYELİM’ DEDİ”
Ondan sonra işvereni çağırdılar, işveren geldi arabaya bindirdi. Yolda giderken bana dedi ki; ‘Deniz senin sigortan yok, söyleme iş kazası olduğunu, ben ne gerekiyorsa yaparım.’ Ben de dedim yani ne olacak, mahallenin insanı bana iş vermiş destek olmuş. Ben de ona bir iyilik yapayım, söylemeyeyim iş kazası olduğunu. Samimiyetine inandım, sözüne güvendim. Söylemedim iş kazası olduğunu. Hastaneye gittik. İş kazası olduğunu söylemeyince biraz önemsemediler. Kırık var dediler, bir de biraz yırtık var dikiş atılacak dediler. Alçıya aldılar kırıktan dolayı eve gönderdiler. O anda ağrı kesicinin etkisiyle uyudum, hiç fark etmedim. Sabah kalktım baktım ayağım kıpkırmızı. Direkt babam aldı beni apar topar hastaneye götürdü. Doktor alçıyı açtı baktılar baya bir kan gitmiş. Gün geçtiği için artık dikiş mikiş olmaz dediler. Zorla bir dikiş attırdık. Sonra parmak çürümeye başladı. Makinenin çiğnediğini doktorlar bilmediği için gerekli müdahaleyi yapamadılar. Biz ayağıma taş düştüğünü söyledik. Taş düşmüş deyince bir yırtık var dediler. Parmak çürümeye başlayınca parmağı keseceğiz dediler. Sonrasında başparmağımın olduğu yerin bir kısmını kestiler. Ondan sonra farklı bir tedavi sürecim başladı.
Ondan sonra babam tabii tedavim ayağım iyileşsin diye düzelsin diye hastanelerden hastanelere götürdü. Özel hastanelere gittik, devlet hastanelerine gittik. Bir sürü para gitti tabi. Öyle böyle 3- 5 doktor, hastane gezdik ondan sonra sağ olsun bir doktora denk geldik. Doktor dedi ki benim iki seçeneğim var; ya parmağı birleştireceğim ya keseceğim. Tedavimiz başladı, hastaneye yattım. Sol bacağımı yardılar sağ ayağımı oraya sabitlediler. O eti koparmadan o öbür parmağıma diktiler. İki bacağım bildiğin birbirine yapışıktı. Sırt üstü yatacaksın, 21 gün iki bacağın birbirine bağlı kalacak dediler. Sırt üstü 21 gün hastanede yattım ben, 21 gün. Uyuyamıyordum, yazın sıcağı. Yani bu zorluklardan geçtim.”
“PATRON MAHKEMEDE ‘BÖYLE BİR ÇALIŞANIM YOK’ DEDİ”
Durumu kötüye gidince patronun kendilerinden uzaklaşmaya başladığını ve verdiği sözleri tutmadığını belirten Ayhan sözlerine şöyle devam etti:
“Patron hastaneye yanıma geldi, birkaç sefer de eve geldi. Ondan sonra öyle olunca artık yolunu değiştirmeye başladı. Gelip gitmemeye başladı. Babam da bir gün kalkıp gidiyor yanına diyor ki; ‘Benim oğlumun sigortasını yap ben tedavisini yaptırayım. En azından masrafların bir kısmını sigorta karşılasın.’ Patronda kabul etmiyor, yapmıyor. Babam da işte ondan sonra kalktı gitti dava açtı. 2011’den bu yana halen davalıyız. Patron bu süreçte neler yapmadı ki. Patron benim orada olmadığımı bile inkâr etti. ‘Benim Deniz diye bir elemanım yok’ dedi. Şahit buldu, o yüzden mahkeme bu kadar uzun sürdü. Orada çalıştığım tespit edildi. Ondan sonra ‘Ben almadım kardeşim aldı’ dedi suçu kardeşine attı. Sürekli mahkeme ile oyaladılar beni. Neler yapmadılar ki…”
“ASKERE ALDILAR AMA BEKÇİ YAPMADILAR”
Yaşadığı tüm zorlukları ailesinin desteğiyle aşmaya çalıştığını ve patronunun bu süreçte kendisiyle hiç ilgilenmediğini vurgulayan Ayhan şunları aktardı:
“Tabii işverenin umurunda değil. Deniz ölmüş mü kalmış mı, sakat mı kalmış, ailesi ne durumda? O süre içinde babam hiç çalışmadı, hep bize baktı. Evin geçimini bir yana bırakmış oğlumu kurtarayım derdine düşmüştü. Her seferinde 3-4 ameliyat oldum. Bir ameliyatımı da askerdeyken oldum. Bot giyemiyordum. Rahatsız ediyordu beni. Uzun süre ayakta duramıyordum. Nöbette zorlanıyordum. Askere almamaları gerekiyordu o halimle ama aldılar. İşin trajikomik tarafı şu ki sonrasında bekçi olabilmek için başvurdum almadılar. Sağlık açısından uygun değilmişim. Ayağım sakat olduğu için bekçilik yapamazmışım. Eeee askerlik yaptım ama…”
“YAŞADIĞIM BU OLAYDAN SONRA HAYATIM MAHVOLDU”
Tedavisinin hala devam ettiğini ve asla eskisi gibi tam iyileşemeyeceğini ifade eden Ayhan son olarak şu şekilde konuştu:
“Başparmak yarım, sağ ayak başparmak dengeyi sağlıyor. Eskisi kadar koşamıyorum, eskisi kadar yürüyemiyorum. Yani her türlü hayatımı etkiledi bu. Benim zaten sigortam olmuş olsaydı ben o gün orada iş kazası olduğunu söylerdim. Tüm bunları yaşamak zorunda kalmazdım belki. Olan bana oldu üniversite okuyamadım. Lisedeyken oldu. Yani bu iş kazası beni hayatımdan etti diyebilirim. Hayatımın en güzel yerinde 18 yaşımdaydım. Şu an ben bu durumda olmayabilirdim bu iş kazasını geçirmemiş olsaydım.
Yaşadığım bu olaydan sonra hayatım mahvoldu. Dava hala sürüyor. Şu an ne durumda bilmiyorum. Çünkü anlamıyorum. Bir avukatımız var. Davayı takip ettiğini söylüyor. 2011’den bu yana sürüyor dava. Neden bu kadar uzadı bilmiyorum. Benim orada sigortasız çalıştığım kanıtlandı. Ancak patron hala hiçbir ceza almadı. Devlette, bu sistemde bizim gibilerin yanında değil.”
AVUKATI KONUŞMAK İSTEMEDİ
Deniz Ayhan’ın avukatı Abdullah Erkol ise konuya ilişkin konuşmak istemediğini ve davanın gündeme gelmesini istemediğini söyleyerek, “Davada gerekenleri yapıyorum. Hukuki olarak müvekkilimin mahremiyeti söz konusudur. O yüzden bilgi vermeyeceğim” dedi.
YAŞADIKLARI BELGESEL OLDU
Deniz Ayhan’ın yaşadığı bu iş kazası bir Youtube kanalında yayınlanan belgesel dizisine de konu oldu. ‘Parr News’ adlı kanalda yayınlanan belgeselde Deniz Ayhan’ın yaşadıkları üzerinden Türkiye’de ki işçilerin sorunlarına dikkat çekiliyor.
Melis CİDDİOĞLU/PİRHA
Yoruma kapalı.