PİRHA- Bursa’da yaşayan emekli öğretmen Sait Özdemir’in 12 Eylül askeri darbesinin ardından gözaltına alındıktan sonra ağır işkenceler gördüğü gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yaptığı başvuru “zamanaşımı” gerekçe gösterilerek reddedildi. Sait Özdemir’in avukatı Arif Ali Cangı, AİHM’in aldığı bu karara tepki göstererek, insanlığa karşı suçların zaman aşımı olmayacağını, AİHM’in bu kararından dönmesi gerektiğini belirtti.
12 Eylül Askeri Darbesi sırasında Ordu’da bulunan Sait Özdemir, Aybastı Karakolu’ndan işkence mağdurlarının seslerinin duyulması üzerine ‘Öğretmen Gözüyle’ adlı bir dilekçe hazırlayıp karakola teslim etti. Bu dilekçenin ardından Özdemir öğrencilerinin önünde gözaltına alındı. Gözaltında ağır işkenceler gören Özdemir hukuk mücadelesini başlattı.
Özdemir, 2012 yılında, 12 Eylül döneminde “sistematik işkenceye maruz kaldığı’ gerekçesiyle darbeciler Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında suç duyurusunda bulundu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da suç duyurusuna takipsizlik kararı verdi.
Kararın kesinleşmesinin ardından Özdemir avukatı Arif Ali Cangı aracılığıyla, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. AYM, zamanaşımı gerekçesiyle açılan davayı reddetti. Özdemir, daha sonra davasını AİHM’e taşıdı. Darbe mağdurları tarafından yakından takip edilen davada AİHM, “başvurucunun sözleşmenin 3. maddesi (işkence yasağı) çerçevesinde formüle ettiği şikâyeti, zamanaşımı gerekçesiyle incelemeye yetkili olmadığına” karar verdi.
Ancak 25 Mayıs’ta açıklanan AİHM kararında kanıtlanmış bir dosyada şimdiye kadar yapmadığı bir karara imza atarak kabul edilemezlik kararı verdi. Kabul edilemezlik kararı kesin kararlardır ve itiraz yolları kapalı.
Sait Özdemir’in avukatı Arif Ali Cangı, emekli öğretmen Sait Özdemir’in hukuk mücadelesi ve AİHM kararıyla ilgili PİRHA’ya açıklamalarda bulundu.
Cangı, “Sait hoca hak arama özgürlüğünde inatçı bir insan. Geçici 15. maddenin kaldırılması üzerine 12 Eylül darbecileri hakkında soruşturmaların başlatılmasıyla birlikte hiç birimizin yapmadığı bir başvuruda bulundu. Darbe başvurusunun yanı sıra; Milli Güvenlik Konseyi üyeleri hakkında işkenceye yol açmak, sistematik işkenceye göz yummak suç duyurusunda bulundu. Bütün işkence olayları hakkında ayrı ayrı suç duyurusunda bulundu. Bu suç duyurularının hepsi takipsizlikle sonuçlandı. Takipsizlikle sonuçlanmasının nedeni zaman aşımına uğramasıdır. Takipsizlik kararlarına itiraz da netice vermedi. Anayasa Mahkemesi kabul edilemezlik raporu verdi. Dosyalar AİHM’ye taşındı. Toplam 5 dosya oluştu. İlk iki dosyayı Evren ve Şahinkaya hakkında sistematik işkence suçlamasıyla, bu Aybastı’daki işkence hakkında AİHM bir dosya olarak birleştirdi” dedi.
AİHM’İN KABUL EDİLEMEZLİK KARARI KESİN KARARLARDIR, İTİRAZ EDİLEMEZ
Geçtiğimiz mayıs ayında AİHM, kanıtlanmış bir dosyada şimdiye kadar yapmadığı bir karara imza atarak kabul edilemezlik kararı verdi. Kabul edilemezlik kararının kesin kararlar olduğunu belirten Avukat Cangı, “Bu karar yüksek daireye itiraz edilemeyecek kararlardır. Oysa ihlal yok demiş olsaydı, onun tartışması yüksek daire de kabul ederdi. AİHM bu şekilde dosyayı kapattı” diyerek tepki gösterdi.
AİHM: İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELEYİ YASAKLAYAN 3. MADDE İHLAL EDİLMEDİ
Cangı, kararın gerekçesini de aktardı.
“Gerekçeli kararda Türkiye’nin, AİHM yargı yetkisine tanıdığı 1987 yılına vurgu yapıyor. Olayların o tarihten önce yapıldığını vurguluyor. O tarihten önce gerçekleşen olaylara ilişkin zaman aşımı kararlarında kendisine başvuru yapamayacağını söylüyor. Diğer yandan bu kadar uzun süre suç duyurusunda bulunmamasının kötü niyetli bir davranış olarak değerlendiriyor. İşkence ve kötü muameleyi yasaklayan 3. maddenin ihlal edilmediğini söylüyor. Adil yargılama hakkının ihlal edilmediğini söylüyor. Bunun anlamı şu: AİHM insanlığa karşı suçların başında gelen sözleşmenin 3. Maddesinde koruma altında olan zaman aşımını ciddiye almıştır. Bu şimdiye kadar vermiş olduğumuz insanlığa karşı suçların zaman aşımı olmayacağına dair kararından geri dönmek AİHM’in itibarının zedelenmesi anlamına gelir. Kendisine karşı olan güvenin ortadan kalkması anlamına gelir.”
Bu anlamda konunun sadece Sait Özdemir’in başvurusu veya Türkiye’den yapılması sorunu olmaktan çıktığını belirten Cangı, “Aslında AİHM yargı yetkisini tanımış tüm ülke vatandaşlarının üzerinde durması gereken bir durum bu. Mahkemenin itibarını korumak öncelikle başkanına ve burada çalışan yargıçlara aittir.”
“İNSANLIĞA KARŞI SUÇLARIN YARGILANMAMASI İLE BİR DURUM ORTAYA ÇIKIYOR”
AİHM’in bir anlamda şu anda bir sınamadan geçtiğinin altını çizen Cangı, şöyle devam etti:
“Eğer bunu yerleşik iştirak haline getirmeye kalkarsa artık insanlığa karşı suçlarda zaman aşımı olmaz ilkesini gevşetmesi söz konusu olacak. Türkiye’deki 12 Eylül gibi değişik yerlerdeki yaşanan darbelere ilişkin insanlığa karşı suçların yargılanmaması ile bir durum ortaya çıkıyor. Bu, çok vahim sonuçlar ortaya çıkarır ve mahkemenin güvenirliğini ortadan kaldırır. O nedenle biz bundan dönülmesini ve mahkemenin kendi ilkeleri, iştikaklarına dönmesini bekliyoruz. Zira eğer güvenilecek bir mahkeme olarak kalmak istiyorsa buna hepimizin ihtiyacı var. Bir daha insanlığa karşı suçların işlenmemesi açısından AİHM kendisine bir çeki düzen vermesi gerekiyor. Başka gerekçelere dayanarak karar vermesi kendi varlığını ortadan kaldıran kendi var olma amacını ortadan kaldıran bir durum olarak görüyoruz.”
Cangı, bunun bir umutsuzluğa yol açmaması gerektiğini, Sait Özdemir’in yapmış olduğu mücadelenin başlı başına bir kazanım olduğunu söyleyerek, “Sonuç böyle olmuş olsa bile, sonunda bir şekilde hakkı teslim edilecektir. Bu mücadelenin sonuna kadar sürdürülmesi gerekiyor” dedi.
NE OLMUŞTU?
Sait Özdemir, Ordu’nun Aybastı Karakolu’ndan işkence mağdurlarınin sesleri duyulması üzerine ‘Öğretmen Gözüyle’ diye bir dilekçe hazırlayıp 3. Ordu Komutanlığı’na, karakol komutanına bir dilekçe göndermiş bu dilekçenin ardından çalıştığı okul, askerlerce kuşatılarak, öğrencilerinin önünde gözaltına alınmıştır. 40 gün gözaltında tutulduğu Aybastı Jandarma Karakolu’nda, bileklerine kadar su dolu kömürlükte tutulmuş, ardından ayakları patlatılıncaya kadar falakaya yatırılmış, kaba dayak atılmıştır. Daha sonra kaldığı cezaevlerinde çok ağır işkencelere maruz kalmıştır.
Gözaltına alınmadan önce sağlam bir bedeni olan Özdemir, uygulanan işkencelerden dolayı yüzde 42 oranında engelli durumundadır.
Burcu ANIL/İsmail SİVASLI
Yoruma kapalı.