PİRHA- Son haftalarda güvenlik güçlerinin yıktığı, kırıp döktüğü mezar taşlarına bir yenisi daha eklendi. Bingöl’ün Cafran köyünde bulunan Engin Kişin’in mezar taşı da asker ve korucular tarafından parçalandı. Mezar başındaki Anne Hamşiye Kişin “Şimdi mezar taşını değil neyi götürürlerse götürsünler. Yok edemezler. Bizim için çocuklarımızın güzelliği, şanı şerefi yok edilemez” diyerek tepkisini dile getirdi.
İçişleri Bakanlığının emriyle son haftalarda güvenlik güçlerinin yıktığı, kırıp döktüğü mezar taşlarına bir yenisi de Bingöl’ün Cafran (Dallıtepe) köyünde eklendi.
Çatışmalarda yaşamını yitiren ve kendi köyünde toprağa verilen Engin Kişin’in mezar taşı da asker ve korucular tarafından parçalandı.
Geçtiğimiz hafta köye Bingöl Ilıcalar karakolundan gelen asker ve korucular bazı köylüleri çağırarak mezar taşı üzerinde Zazaca yazılmış “İçimizin ışığı, Gözümüzün nuru” anlamına gelen “Çıla zere ma, Lilıka çımane ma” yazısını Türkçe’ye çevirmelerini istediler. Köylüler oradan ayrıldıktan bir süre sonra asker ve korucular mezar taşını kırıp gittiler.
MEZARLIĞA GİRİNCE MEZAR TAŞININ KIRILDIĞINI GÖRDÜ
Eşinin sağlık sorunlarından dolayı bu kışı şehir merkezinde geçiren anne Hamşiye Kişin, baharla birlikte köyüne dönünce ilk işi çatışmalarda yaşamını yitiren PKK militanı oğlu Engin Kişin’in mezarını ziyaret etmek oldu.
Üzülmesin diye köylüler olup biteni son güne kadar kendisine söylemedikleri belirtilirken, Anne Hamşiye Kişin her zaman yaptığı gibi lokmasını eline alıp kızı Nurten ile mezarlığa doğru gitti. Yol üzerinde hemen mezarlığın yanıbaşında olan Bel ziyaretini niyaz edip dualar okudu. Mezarlığa girince asker ve korucular tarafından yapılan mezar yıkımına tanıklık etti.
Başucu taşı kırılmış mezara sarılarak ağlayan ve ağıt yakan Anne Kişin lanetler yağdırdı. “Anası kurban olsun kim başını kopardı senin. Kimler başucundaki mezar taşını kırdıysa bu etrafımızdaki (ziyaretleri kastederek) gerçekler de onların ellerini ayaklarını kırsın. Gözlerini kör etsin. Bu nasıl vicdansızlıktır ve imansızlıktır böyle. Ciğer acısını bilmezliktir” diye ağıtlar yakarak ilk tepkisini gösterdi.
“BUNLAR YEZİT’TİR, BUNLAR MUAVİYE’DİR, MERVAN’DIR”
Anne Kişin ağıt yakarak şöyle devam etti:
“Ne yapayım oğlum, ciğerim ne yapayım. ‘Ey vicdansızlar, hiç mi insaf, hiç mi şeref yoktu sizde.’ Bunlar Yezit’tir, bunlar Muaviye’dir, bunlar Mervan’dır. Bu işi yapan timler korucular böyle dinsiz imansızdırlar. Ne diyeyim? Söyleyecek söz mü kalmış. Şu Gerçek (ziyaret) evladımın hakkını bunu yapanların burnundan getirsin. Taş olsunlar, kör olsunlar, bizim yaşadığımız acıyı onlar da yaşasınlar.”
“NE İSTİYORSUNUZ MEZARLARIMIZDAN EY ZALİMLER”
Mezarı işaret ederek bu işi yapanlara, “Taştır, sağ değil ki sen savaşıyorsun. Yaşayan biri değil ki sen saldırıyorsun. Zaten bombalayıp öldürmüşsün. Şimdi ne istiyorsun oğlumun mezar taşından? Hak da sizi yok etsin. Ne olmuş ne istiyorsunuz mezarlarımızdan. Bu nasıl bir vicdandır?” diyerek sorular yağdırdı.
“Ya Hızır sen ne yapıyorsun, neden sahip çıkmadın? Baksana başını kesmişler oğlumun, başını kesmişler” diye sitem etti inandığı kutsala.
“İŞTE BURADAYIZ, YOK EDEMEZSİNİZ!”
Mezar taşının kırıldığını ilk fark eden yaşlı köylü kadın, “Fark ettiğimde kızımı çağırdım. ‘Engin’in mezarının başı yerinde yok’ dedim. Onlar öyle gelip gidince tahmin etmiştim bir şey yaptıklarını” diyor.
Anne Kişin acı içinde haykırarak, “Şimdi mezar taşını, ağacını, neyi götürürlerse götürsünler. Yok edemezler. Bizim için çocuklarımızın güzelliği, şanı şerefi yok edilemez. Her zaman olduğu gibi biz işte yine mezarlarımızın başındayız. Onlar için kurban kesiyoruz, lokma veriyoruz. İster taşları kırsınlar isterlerse ne yaparlarsa yapsınlar onların yüceliğini, güzelliğini bozamazlar. Onlar her zaman yüreklerimizdeki yerini korurlar. Zor değil yeni bir taş yapar getirir koyarım. Ölülerle uğraşılır mı? Ne istiyorsunuz artık? Yetmiyor mu yaptıklarınız? Ölülerimizden de mi korkuyorsunuz? İnsanlara hakaret ediyorsunuz? Mezarları kazıyorsunuz, insanların cenazelerini derelere atıyorsunuz. Biraz elinizi vicdanınıza koyun. Yaptıklarınız yanınıza kalmaz, kimsenin hakkı kimseye kalmaz, er ya da geç burnunuzdan gelir. Umudum odur ki Hakk haksızın yanına bırakmasın. Sadece benim oğlum değil, hangi şehidin mezarını yıktılar ise, hangi şehidin gidip mezar taşını kırdılarsa, gidip hangi şehidin mezarına hakaret ettilerse; Hakk yapanların yanına bırakmasın. Biz analarız, babalarız, günahsızız bize bu zulmü reva görenlerde hakkımız kalmaz umudundayım” ifadelerini kullandı.
Mezar taşı kırılan Engin Kişin’in annesi yeniden mezar taşına sarılarak, “Kurban olurum oğluma, seni yok edemezler. İşte yüreğimizdesin, işte fotoğrafın evimizde asılı. İşte gece gündüz duacıyız size. İşte yine bizim şehitlerimizsiniz” dedikten sonra hemen arkasındaki dağa ve ziyarete dönerek, “Oğlumun mezarını yanınızda parçaladılar neden oğluma sahip çıkmadınız” deyip yine inandığı kutsallara sitem etti.
“BAŞINDAKİ TAŞ GİTTİ DİYE ÜZME KENDİNİ OĞLUM”
Yeniden mezara dönüp sarılan anne Kişin sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sadece benim oğlum değil nerede ne kadar şehidimiz varsa nur içinde olsunlar. Yerleri cennet olsun. Alemlerin Rabbi’nin rızasıyla inanıyorum ki yerleri cennettir. Onların işi yok taşları kırsınlar, mezarları yıksınlar. Anan mezarının üzerindeki çiçeklere kurban olsun. İsmine kurban olsun. Hakkın rızasıyla sen her zaman Cafran köyünün şehidisin ve herkes her zaman sana kıymet veriyor, değer veriyor. İnsanların içinde senin yerin ayrıdır. Hepimiz her zaman yılda onlarca defa senin yanına geliyoruz. Sen hiç kendini üzme, deme ki ‘başımdaki taşı götürdüler, güzelliğim bozuldu.’ Yenisini yapar yerine koyarım. Sen kendini üzme yeterki kurban olduğum” diyerek ağıtlar söyleyip acısını dile getirdi.
PİRHA/BİNGÖL
Yoruma kapalı.