PİRHA – Yaklaşık 40 yıl önce Tercan’a bağlı Zağgeri (Büklümdere) Köyü’nden ayrılan Süreyya Sezgin, büyük şehir yaşamından kurtulmak adına köyüne geri döndü. Döndüğünde birçok kişinin göç etmiş olduğu gören Sezgin, göçüp gidenlere köylerine geri dönme çağrısı yapıyor.
Haberin Videosu
Süreyya Sezgin, yaklaşık 40 yıl önce yaptığı evlilikle beraber doğduğu köyden büyük şehre göçmek zorunda kalmış. Yıllarca yurt dışı ve büyük şehirlerde yaşam mücadelesi veren Sezgin, yıllar sonra hasretini çektiği köyü olan Erzincan’ın Tercan ilçesine bağlı Zağgeri Köyü’ne döndü.
Döndüğünde herkesin göçüp gitmiş olmasına üzülse de köy yaşamı ve doğanın verdiği güzellik Sezgin’in gam ve kederini biraz hafifletiyor. Bir zamanlar çocuk seslerinden koyun sesine, hasat zamanının tüm yorgunluğuna rağmen içilen ayrandan yılbaşının geleneksel ritüeli olan Gaxan’a en mutlu anlarını iç çekerek anlatması Mikail Aslan’ın ‘Felaket Bağı’ parçasını hatırlatıyor:
Kapılar kapanmış, bacalar tütmez
Kimse o çöllerde koyun bile gütmez
Ağaçlar kurumuş, bülbüller ötmez
Baykuşlarda bile figan kalmamış…
Bir kere insanın gönlüne Hak aşkı düşmeye dursun. Küçük yaşlarda girdiği cemlerde gönlüne düşen yol aşkı Avrupa’da da olsa metropollerde de olsa her Perşembe yaktığı çerağda hep diri kalıyor. Dar zamanların yetişeni Hızır, anadili olan Kırmancki dualarla bir o kadar kendisine yakın oluyor.
“ŞEHİR YAŞAMI ZOR GELİYOR”
Çetin geçen kış şartlarına kendi emeği ile topladığı doğal bitki ve meyvelerden hazırlık yapan Sezgin, ilk kışını köyde karşılamayı bekliyor. Toprak aşkının, ülke hasretinin en kavurucusunu yaşayan Sezgin, gencinden yaşlısına kadar tüm göçüp gidenleri köyde buluşmaya, hanelerini şen etmeye çağırıyor.
Sezgin, yaşamından şöyle bahsediyor:
“Ben köyde evlenip İstanbul’a oradan yurt dışına gittim. Daha sonra tekrar yurt dışından gelip İzmir’e yerleştim. Artık şehir yaşamı çok zor geliyor. Mecbur köylerimize geri döndük. Bir senedir burada yaşıyorum. Şehirden bıktım. Çocukluğum buralarda geçti, çok hasretini çektim. Annem daha önce burada yaşıyordu. Onu kaybettim. Şimdi tek başıma burada yaşam sürüyorum. Çocuklarım yanıma geliyor. Çocuklarım da burayı çok seviyor. Akrabalarımız kimse köyde kalmadı. Kimi göçtü gitti. Kimi öldü.”
KIŞ HAZIRLIKLARI
Dönüşüyle birlikte köydeki yaşama hemen sarılmak için hazırlıklar yapan Sezgin, kış için pestil, sirke, pekmez, meyve kurusu, turşu ve birçok ürün hazırlıyor.
Zorlukları olsa da köyde yapılan her işin mutluluk verdiğini aktaran Sezgin, “Kuşburnu (Şilan), topluyorum. Marmelatını yapacağım. Kışa hazırlık yapıyorum. Elma kurutuyorum kışın komposto yapmak için. Kaç gündür topluyorum zevkli oluyor. Zaman güzel geçiyor. Kadınlarla beraber şilan toplamaya geliyoruz. Birlikte toplayıp birlikte yapıyoruz. Elma toplayıp pestil yapıyoruz. Bu yıl kış için iyi hazırlık yaptık” diye belirtiyor.
Eskilerin söylediğine göre elma ve şilanın yani meyvenin çok olduğu zamanlarda kışın çetin geçtiğini söyleyen Sezgin, “Bu yıl elma çok, şilan, armut çok; kış çetin geçecek diyorlar. Umarım çok çetin geçmez. Köyde kışın yaşam zorlaşıyor” diyor.
“YOLUMUZU SÜRDÜRÜYORUZ”
Köylerinde Laz, Türk, Kürt her inançtan ve kimlikten insanın yaşamasına rağmen Alevi yolunu hiçbir zaman bırakmadıklarını dile getiren Sezgin, “Biz kendi dilimizi konuşuyoruz. Kimse bize ‘siz Kürtsünüz, Alevisiniz’ diye bir şey söylemiyor. Onlar da kendi dilini konuşuyor, biz de. Kimse kimseyi ötekileştirmiyor” diye konuşuyor.
Sezgin, şöyle devam ediyor sözlerine:
“İnancımızı yaşıyoruz. Lokmalarımızı yapıp ziyaretlerimize gidiyoruz. Mumlarımızı yakıyoruz. Pirlerimiz, rayberlerimiz gelmiyor ama biz yine itikadımızı yerine getiriyoruz. Burada yaşayan pirlerimiz yaşlıydı, kaybettik gençlerimiz de bilmiyor. Ama şehirlerde cemevlerimiz var. Herkes gidip ibadetini yapıyor.”
“DÖNÜN; TOPRAKLARINIZA, ZİYARETLERİNİZE SAHİP ÇIKIN”
Köyünden göçüp gittiği zamanlarda kalabalık bir yaşamın olduğunu ancak şimdi kimselerin kalmadığını belirten Sezgin, gencinden yaşlısına herkese köye dönme çağrısı yapıyor:
“Köyünüzü bırakmayın. Geri gelin. Buraların suyu havası temiz. Her şey sağlıklı, güzel. Ziyaretlerimizi, toprağımızı, analarımızın, dedelerimizin yaşadığı bu toprakları bir başına bırakmayalım. Ziyaretlerinize, suyunuza sahip çıkın. Gençler geri gelsin. Şehirlerde yaşam yok.”
Hüseyin YAŞAR/DERSİM
Yoruma kapalı.