PİRHA- Bugün Türkiye’de basına yönelik sansürün kaldırılışının 111. yıl dönümü. Muhalif gazetecilere gör Basın Bayramı olarak ilan edilen 24 Temmuz’dan gerçek bir bayrammış gibi bahsetmek oldukça güç.
Bugün 24 Temmuz Basın Bayramı. Türkiye’de basına yönelik sansürün kaldırılışının 111. yıl dönümü. Bundan 111 yıl önce 2. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte basına uygulanan sansür kaldırıldığı için her 24 Temmuz günü Basın Bayramı olarak kutlanıyor. Ancak basına yönelik baskı, gözaltı ve tutuklamanın devam ettiği günümüz Türkiye’sinde buna bayram demek çok da mümkün değil.
Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) verilerine göre Türkiye’de 134 gazeteci cezaevinde, Türkiye, dünya basın özgürlüğü sıralamasında 157. sırada, 10 bini aşkın gazeteci işsiz ve medyanın yüzde 95’i iktidarın kontrolünde.
Bianet’in hazırladığı Nisan-Mayıs-Haziran aylarının Medya Gözlem Raporuna göre ise son üç ayda 14 gazeteci gözaltına alındı, 213 gazeteci yargılandı, 70 gazeteci 493 yıl hapisle yargılandı, 6 gazeteci hakaretten yargılandı, 10 gazeteci saldırıya uğradı, 3 gazeteci ise ölümden döndü.
“Bu veriler göz önünde bulundurulduğu zaman 24 Temmuz’u Basın Bayramı olarak kutlamak mümkün mü?” diye sorduk.
“TÜRKİYE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KONUSUNDA KARİKATÜRLÜK DURUMDA”
Bugüne Türkiye’deki gazeteciler için bayram demenin komik olacağını söyleyen Bianet kadın haberleri editörlerinden Evrim Kepenek, “Cezaevindeki gazeteciler buna bayram demeye bence kahkaha atıyordur” dedi. Cezaevinde olan gazetecilerin cezaevlerinin kötü koşullarından dolayı hastalandıkları gerçeğine değinen Kepenek, cezaevinde olmayan gazetecilerin ise baskı, sansür, sarı basın kartı gibi sorunları olduğunu kaydetti.
Türkiye’nin basın özgürlüğü konusunda karikatürlük bir durumda olduğuna dikkat çeken Kepenek, “Basın özgürlüğü yok, gazeteciler işsiz ya da işsiz bırakılmakla tehdit ediliyorlar, onlarca gazeteci cezaevinde. Böyle bir durumda ‘basın bayramınız kutlu olsun’ demek absürt geliyor insana.
“KİMİN GAZETECİ OLDUĞUNA DEVLET KARAR VEREMEZ”
Baskıların ve tutuklamaların bu kadar yoğun olmadığı dönemde 24 Temmuz Basın Bayramı gününde çeşitli yürüyüşler yapılarak basın özgürlüğüne dair mesajlar verildiğini belirten Kepenek, bugün bunu yapmanın mümkün olmadığı koşulları ise şöyle özetledi:
“Bugün Türkiye’de gerçekten bir bayramdan söz etmek istiyorsak gazeteciler için öncelikle tutuklu gazeteci sorununu çözmek gerekiyor. Türkiye’de 100’ü aşkın gazeteci cezaevinde. Gazetecilerin bir an önce koşulsuz şartsız serbest bırakılması gerekiyor. Kapatılan basın kuruluşlarının ve engellenen sitelerin erişiminin yeniden sağlanması gerekiyor. Geçmiş yıllarda yaptığımız haberlerin hiç birini bulamıyorum çünkü hepsine erişim engellenmiş. Bunların ortadan kaldırılması gerekiyor. Onun dışında gazetecilerin özlük hakları, sendikalaşma gibi sorunları var. Bunların çözülmesi gerekiyor. Sarı basın kartı zaten başlı başına bir sorun. Maddi boyutunun dışında belli kurumlar alabiliyor belli kurumlar alamıyor, internet gazeteleri alamıyor gibi konular var. Kimin gazeteci olduğuna devlet karar veremez, meslek örgütlerinden oluşan bir kurulun bunu çözmesi gerekiyor. Gazetecilerin daha özgür haber yapabildikleri koşullar sağlanmalı. Bir tweet atarken bile gazeteciler düşünüyorlar. Gerçek anlamda bir düşünce ve ifade özgürlüğünün yaşandığı bir toplumun oluşması gerekiyor.”
“TÜRKİYE’DE HİÇBİR ŞEY DEĞİŞMEDİ”
Evrensel muhabiri Eylem Nazlıer ise basın tarihi açısından Türkiye’nin kapatmalar, yargılamalar ve katliamlarla dolu bir ülke olduğuna vurgu yaptı. Sansürün kaldırılışının 111. yıl dönümünde Türkiye’de hiçbir şeyin değişmediğine işaret eden Nazlıer, “Gerçekleri yazmanın suç olduğu bir dönem. Bugün hala gazetecilik mesleği davalar ve gözaltılarla baskı altında tutulmaya devam ediyor. Türkiye’de 134 gazeteci hapis, yüzlercesi yargı kıskacında. 10 bini aşkın işsiz gazeteci var, iş bulabilenlerin çoğu ise güvencesiz çalışmak zorunda. Şu an iktidar partisinin ve destekleyicilerin hoşuna gitmeyen her haber, her yazı soruşturma konusu oluyor. Neredeyse muhalif her gazeteci hakkında bir soruşturma açılmış durumda. Sokakta haber takibi yaparken devletin kolluk kuvvetleri tarafından darp ve tehdit ediliyor, işimizi yapmamız engelleniyor, görüntü almamıza izin verilmiyor. Gazetecilerin ekipmanlarına hukuksuz bir şekilde el konuluyor. Ancak muhalif gazeteciler her dönemde olduğu gibi bu zorlu günlerde de gerçekleri yazmaktan asla vazgeçmedi, dik durdu ve bedel ödemeyi göze aldı. Bunların yaşandığı bir ülkede ‘basın bayramı’ demek çok absürt.” diye ifade etti.
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.