PİRHA- Kureyşan Ocağı pirlerinden Hamza Takmaz Alevi inancının Şialaştırılmaya çalışıldığını belirterek, “Alevileri Sünnileştirin, katledin talimatları veriliyor. Bu da olmayınca en azından Şiileştirip üç rekat namaza gönderelim diyorlar. Çünkü devlet ve diyanetin büyük katkısıyla bir asimilasyon başlıyor ve bizler yerimizde oturuyoruz” diyerek tepki gösterdi.
Kureyşan Ocağı Pirlerinden Hamza Takmaz, Alevi toplumu üzerinde büyük bir hızla Şialaştırma politikasının geliştiğine dikkat çekerek bu politikaya alet olanlara ise bir an önce vazgeçmeleri çağrısında bulundu.
Alevi kurumlarıınn ve genel başkanlarının ise bu Şialaştırma politikasına karşı hala tutum alamadığı, tarafını netleştiremediği eleştirisinde bulunan Takmaz, “Sistem Şialaştırmaya çalışıyor ama Alevi kurumları buna karşı ne tutum alıyor, ne geliştirebiliyor?” diye sordu.
“SÜNNİLEŞTİREMEDİK, ŞİİLEŞTİRELİM DİYORLAR”
1997 yılından bu yana büyük bir hızla Şiileştirme politikasının devam ettiğini hatırlatan Pir Takmaz, sistemin Alevileri Sünnileştirmenin zor olduğunu gördüğü anda Şiileştirme politikasına yöneldiğini söyledi. Takmaz, “Alevileri Sünnileştirin, katledin talimatları veriliyor. Bu da olmayınca en azından Şiileştirip üç rekat namaza gönderelim diyorlar. Çünkü devlet ve diyanetin büyük katkısıyla bir asimilasyon başlıyor ve bizler yerimizde oturuyoruz. Şialar, Caferiler dinli bir toplumdur. Bunu anlamak gerekiyor. Dersim’den tutun Avusturya’ya kadar Şia anlayışıyla hareket edilmeye çalışıyor” dedi.
“ALEVİ KURUMLARI TARAFINI BELİRLEMELİ”
“Cami-cemevi projeleri, cemlerde Mevlevi semahı yaratmaları ciddi anlamda Alevi-Kızılbaşlara karşı bir darbedir” diye konuşan Pir Takmaz, Alevi kurumlarının ise bu gidişata bir dur diyemediği eleştirisinde bulundu. Hala cemevlerinde hakka yürüme erkanlarının dahi farklı inançların ritüellerine göre yürütüldüğünü belirten Pir Takmaz, Alevi kurumlarının söylemde bu politikaya karşı olduklarını ama pratikte ise tam tersi tavır sergilediğine vurgu yaptı. Pir Takmaz şöyle konuştu:
“Çoğu cemevlerinde hakka yürüme erkanı farklı inancın figürleri ile donatılıyor. Çok azı ise özü olan ile bu erkanı kaldırabiliyor. Peki bu duruş nasıl sağlanacak? Genel merkezler, federasyon ve konfederasyonların tutumları çok önemli. Taraf belirlememiz gerekli. Avrupa’da Cem Vakfı ile sistemin ortak entegre edilen kurumları bilinmiyor mu? Gri pasaportlu dedelerin oraya gittikleri bilinmiyor mu? Peki Avrupa’daki kurumlar ne kadar üretebiliyor? Yani bir cem yapmak, saz çalmak Alevilik değildir. Eğer Alevilik olsaydı o cemevlerinin hepsi dolardı. Ama biz o ikrarlı toplumu bir türlü harekete geçiremedik. Artık kaçarı yok. Hırsızlık yapmıyoruz, kimsenin canında da malında da gözümüz yok. Bize verilen yol erkan gereği her şeyi uygulamaya hazırız. Düğünlerden tutun hakka yürüme erkanlarına kadar tavrımız nettir.”
“ÇARŞAF GİYME İLE HÜSEYİN’İ SEVMENİN ALAKASI YOK”
Aleviliğin bu tanımlar üzerinden yapılmasının Aleviliği bir yere götürmeyeceğine ve işlevsiz bırakacağına dikkat çeken Pir Takmaz, Alevi kadınların Kerbela’ya gidip çarşaf giymesinin Hüseyin’in direnişi ile alakası olmadığının altını çizdi. Pir Takmaz şunları vurguladı:
“Bunlar üzerine Alevilik işlemez. Aleviliğin tanımını bu şekilde yaparsanız 10 yıla kalmaz Şialık yüzde seksen artar. Çünkü tavrımız net değil. Dedelerin görevi din değil ahlak dağıtmaktır. Çarşaflara bürünüp Mekke’de , Kerbela’da ne işiniz var. Daha düne kadar Türkiye sınırlarında kadınlar, kız çocukları dolar bazında satıldı. Peki o zaman neredeydiniz? Hüseyin’i sevmenin anlamı bu mudur? Hüseyin’i sevmek ezilen toplumun yanında olmaktır. Hangi toplum haksızlığa uğruyorsa ve benim hakkımı saygıyla karşılıyor ise işte ben o an onu savunmak zorundayım. Aynı sorunlar İstanbul’da da oldu. Aşure etkinliklerinde çarşaflar ile boy boy resim çektiler. Hatta bazı dedeler ileri giderek Şiileşmeyi bizim önümüze koydular. Yol düşkünü bile diyemem çünkü yola girdiklerini bile bilmiyorum. Bunların bu kadar gelişmesinin nedeni kurumların sessiz kalmasından dolayıdır. Cemevlerimizdeki kararlarımız net olsa oraya çarşafla girilebilir mi? Aleviler başımız secdeye gelsin diyorlar. Bir insanın gönlü secdede, hakikat de değilse kalkıp inse ne olacak.”
“PİRİ PİR YAPAN DEVLET DEĞİL TALİBİDİR”
Alevi pirlerinin asıl görevinin düşen taliplerine ve onların sıkıntılarına sahip çıkmak olduğuna vurgu yapan Pir Takmaz, “Talip seni pir ediyor. Hiçbir devlet seni pir etmez” ifadelerini kullandı. Pir Takmaz şöyle devam etti:
“Taliplerimiz düşmüş, sıkıntılar var ve neden onlara sahip çıkmıyoruz. Talip seni pir ediyor. Hiçbir devlet seni pir etmez. Diyanet bizi kabul edecek diye uğraşmayız. Eğer bunu başarır, duruşları net olursa ve ikrarlı toplumu hayata geçirirlerse bunu başarabilirler. Diğer türlü böylesi yaklaşım toplumu bir yere götürmez. Bu girişimlere karşı yolun hizmetkarı kim varsa cemevlerimizi, derneklerimizi iyi eğitmeli, örgütlenmeliyiz. Çocuklarımız artık şeriatın dilinden pişmeye başlıyor. Bakın İŞİD’e katılan Alevi çocuklarının aileleri geçmişte solcu, devrimciydi. Bunu iyi görmek gerekiyor. Fidanı diker iken gübreyi verip, aşısını yapmak zorundasınız. Bu gidişat daha da zorlaşacak. Ama ne olursa olsun kurumlar da tutumunu netleştirecek.”
Ersin ÖZGÜL / İZMİR
Yoruma kapalı.