PİRHA – İzmir’deki Sevgi Yolu, ikinci el kitap severlerin uğrak yerlerinden biri. İnternet üzerinden kitap satışları sahafçıların işini bitirme noktasına getirse de buna direnen belli yerlerden biri de bu sokak.
Sevgi Yolu’nda yürürken yolun solunda ve sağında kitap sergileri ile bulunmaz bir kültürel ortam yaratıyor. İzmir’den hatta yakın illerden gelen lise ve üniversite öğrencileri için önemli bir mekan. Özellikle ikinci el kitapların satıldığı Sevgi Yolu, düzenli olarak öğrenciler tarafından ziyaret ediliyor.
52 yaşındaki Muharrem Adınur üniversiteden bu yana kitapçılık yapıyor. Üniversitede okurken başladığı kitapçılığa ticari bir amaç olarak hiç bakmadığını söyleyen Adınur, “O zamanki kültürde farklı bir anlamı vardı” diyor.
Kitapçılığın bir yaşam biçimi olduğunu söyleyen Adınur, kitap işinde artık teknolojiye doğru bir kayma yaşandığına dikkat çekiyor ve “Bu iş de yok olacak işlerden biri kısa zamanda” diye de serzenişte bulunuyor.
Sevgi Yolu’nu eski haliyle kıyaslıyor Adınur.
“Burası eskiden daha canlıydı, daha farklı bir kültürü vardı. Yaşam tarzları ticaretin kriterlerini de belirliyor. Tam ticari bir işe dönüştü. Buraya gelmek bir yaşam kültürüyle ilgili bir şey. İnsanlar buraya gelmiyor çünkü böyle bir şey yaşamıyorlar. Kapitalize oldu her şey.”
Adınur bunda teknolojinin de etkisinin büyük olduğunu düşünüyor ve “İnsanların yaşam kültürleri değişti. Mekanik yaşıyorlar. Hayatın geri kalanını da internet dolduruyor. Orada da sanal bir hayat yaşıyorlar. Ucube gibi bir tip çıkıyor ortaya. Eskiden o kültürü sokakta yaşıyordu insanlar. Şimdi evinde odasında yaşıyor. Ama sanal yaşıyor” ifadelerini kullanıyor.
Kitap fiyatlarının pahalılığından dert yanan Adınur, değişen müfredatın da halkın bütçesini etkilediğinden bahsediyor:
“Kitaplar iki katı gibi bir fiyata çıkıyor. Fiyatlar yükseldi. Yeni kitap çok pahalı. Ve sürekli değişen müfredat nedeniyle eski kitap da satılmıyor. Her şeyde olduğu gibi bu işte de kaos var yani. Eskiden 5 yıllık programlar dahilinde değişiyordu ve insanlar biliyordu ne aldıklarını. Alım gücü düşük oluyor. Zaten buraya yeni kitap almaya gelmiyorlar. Toplumun alt kesimlerindeki insanlar geliyor.”
“İNSANLAR ESKİ KİTAP KOKULARINI SEVİYOR”
Helin Arslan Dersimli de 8 yıldır kitapçılık yapıyor ve 4 yıldır Sevgi Yolu’nda.
33 yaşındaki Arslan, kitap satışlarındaki durumu dolardan önce ve dolardan sonra olarak değerlendiriyor:
“Dolar yükselmeden önce satışlarımız çok iyiydi. Her kesimden insan geliyordu. Şimdi sadece parası olan gelebiliyor. Ve insanlar artık elindeki kitapları satıyor. Sebebi alım gücünün düşmesi. Kağıttan sonra fiyatlarda çok fazla yükselme oldu. Verilen ödevleri bile çoğu insan alamıyor. Öğretmenler fiyatlara bakarak ödev vermiyorlar. İnsanlar önceden kitapları satmayı çok tercih etmiyordu. Herkes kütüphane kuruyordu. Kitap almak için para ile gelen çok az insan var. Genelde kitapları ile geliyorlar. Bu insanları da bizi de etkiledi. İnsanlar iyi kaynaklardan test çözemiyorlar şu an. En uygun kaynağı arıyorlar.”
Muhammer Adınur’un aksine herkesin kitap okuduğunu düşünüyor Arslan, “E-kitap satışlarımızı etkiledi. Ama insanlar buradan alışveriş yapmayı seviyorlar. Buranın kokusunu eski kitapları seviyorlar. İnsanlar ilgilerine göre farklı farklı kitaplar okuyor ama insanlar kitap okuyorlar” diyor.
“MALİYETLER FAZLA OLDUĞU İÇİN İKİNCİ EL ALIYORUM”
Raflardaki kitaplara göz gezdiren 21 yaşındaki Rümeysa Yıldırım, Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi’nde Peyzaj Mimarlığı okuyor.
İzmir’e geldikçe Sevgi Yolu’na uğrayan Yıldırım, “Öğrenci şehri olduğu için kitap fiyatları fazla oluyor. Burada en azından ikinci elini daha uyguna alabiliyorum. Bir de burada istediğim her türlü kitabı bulabiliyorum.” diyor.
Ekonomik krizin kitaplara da yansıdığını söyleyen Yıldırım, maliyeti yüksek olduğu için ikinci el kitap almak zorunda kalıyor.
Yıldırım, okuma oranının düşük olduğunu söylüyor ve nedenini eğitime bağlıyor:
“Eskiye nazaran okuyan var ama halen yetersiziz bence. Yanlış eğitim, yanlış bilinçlendirmeden kaynaklıyor. Her gün lisenin son senelerinde özellikle yarım saat bir kitap okuma süresi. Aslında bunu çocukluğumuzdan itibaren yapsalardı okuma oranı daha çok artabilirdi.”
Kitap okumanın azalmasında teknolojinin de etkisinin olduğunu söyleyen Yıldırım, “Neredeyse biz değil telefonlar bizi ele geçirmiş durumda. Sürekli insanlar sosyal medyada. Kitap okumuyorlar” diyor.
“KİTABA SOĞUK DAVRANIYORUZ”
Kitap ihtiyacını genelde buradan karşılayan Gülay Yıldırım da, şöyle konuşuyor:
“Şuradan içeri girdiğin anda etrafta her yerde bir tarih kokusu. Ellerinde hissederek almak başka bir duygu. İnternetten genelde alışveriş yapıyoruz ama kitap internetten alınmaması gereken bir şey. Eskiden aslında kitaba ulaşmak daha kolaydı ama bilinç daha azdı. Şu anda bilinç var ama kitaba ulaşmak biraz zorlaştı sanki. Tabi biraz teknolojinin de etkisi var. Şimdi e-kitapçılık da yaygın. Genelde internetten okumayı tercih ediyor herkes. Genelde kitaba soğuk davranıyoruz. Mesela çocuğumu düşünerek okuduğum her kitabı alıyorum. Bana verdiği zevki kızıma da verir mi diye düşünüyorum.”
“KİTAP TİCARETE DÖNÜŞMEMELİ”
2016 yılından bu yana Sevgi Yolu’nda kitapçılık yapan Zozan Çoban Dersimli. İşini severek yaptığını söyleyen Çoban, “Üniversite okumuş bitirmiş olsaydım. Bölümümle ilgili bir iş yapmış olsaydım kendimi bu kadar iyi hissedeceğimi düşünmüyorum. Gerçekten çok zevkli. Çok değişik insanlarla iletişime geçebilmek. İnsanlara okuduğum kitabı anlatabilmek. Onun üzerinden oturup yorum yapmak. Bu çok zevkli bir şey. Ticaretin dışında bu zevkli bir şey” ifadelerini kullanıyor.
Kitabın ticarete dönüşmemesi gerektiğini düşünen Çoban, “Her yerde kütüphaneler açılmalı” diyor.
Eskiden insanların kitap okuduklarını düşünen Çoban’ın buraya başladıktan sonra fikri değişmiş:
“Dershanedeyken Sevgi Yolu’na ilk geldiğimde kendimi o kadar ezik hissediyordum ki, buradaki herkesi okuryazar, entel biliyorduk. Buradan geçerken insanlara kitap sorarken kendimi ezik hissediyordum. Buraya başladıktan sonra kimsenin kitap okumadığını fark ettim. Ben kendimi de dahil ediyorum bunun içine. Kitap okumuyoruz sadece satıyoruz. İşin ticaretini yapıyoruz çünkü maalesef koşullar seni buna mecbur bırakıyor.”
TÜRKİYE’DEKİ BASKININ ETKİSİ
“Herkes kendi kabuğuna çekildi” diyen Çoban, Türkiye’deki baskının insanlar üzerindeki etkisinden bahsediyor:
“Kitabın okunmaması için elden gelen her şey yapılıyor. Bunun haricinde kimsenin bir şeyden beklentisi yok. Herkes çekildi kabuğuna. Kimse bir şey yapamıyor artık. Kimsenin bir şeyden beklentisi yok. Şurada 3 kişi beraber gezsen 10 tane polis arkandan gelecek. Bir kafeye bile 3 kişi beraber gidemiyorsunuz. Ortam böyle oldu yani. Yıldırma politikasını maalesef çok iyi becerdiler.”
Sevim KAHRAMAN/Semra ACAR
İZMİR
Yoruma kapalı.