Türk Tabipler Birliği ve İstanbul Tabip Odası, ‘Bu suça ortak olmayacağız’ bildirisine imza attıkları için ceza alan Gençay Gürsoy ve 4 akademisyene sahip çıktı.
Türk Tabipler Birliği ve İstanbul Tabip Odası, ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı ‘barış bildirisi’ne imza attıkları için ‘Terör örgütü propagandası’ suçlamasıyla yargılanan ve ertelemesiz hapis cezası verilen eski İstanbul Tabip Odası ve Türk Tabipleri Birliği Başkanlarından Prof. Dr. Gençay Gürsoy ve Prof Dr. Özdemir Aktan ile cezaları ertelenen Prof. Dr. Şahika Yüksel ve Prof. Dr. Rezan Tunçay için basın toplantısı düzenledi.
İstanbul Tabip Odasında düzenlenen basın toplantısına, TTB Merkez Konsey Başkanı Dr. Raşit Yüksel, Dr. Rezan Tuncay, İstanbul Tabip Odası eski başkanı ve TTB Merkez Yürütme Konseyi eski başkanı Dr. Gencay Gürsoy, İstanbul Tabip Odası Başkanı Dr. Pınar Saip, TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Sinan Adıyaman, İstanbul Tabip Odası eski başkanı ve TTB Merkez Konseyi Başkanı Barış Akademisyeni Dr. Özdemir Aktan, Barış Akademisyeni Dr. Şahika Yüksel, TTB Merkez Konseyi eski başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu ve çok sayıda siyasi parti, demokratik kitle örgütü ve insan hakları örgütü temsilcisi katıldı.
Türk Tabipleri Birliği Başkanı Sinan Adıyaman da yargılamaları ve verilen cezaları eleştirdi. Şunları söyledi,
Barışı savunmanın suç olmadığını bir yurttaşlık görevi olduğunu hatırlatıp, Barış Akademisyenleri için “onurumuzdur” açıklaması yapan Türk Tabipleri Birliği Başkanı Sinan Adıyaman’ın okuduğu ‘Gerekçelere, hukuka bağlı adalet toplumların oksijenidir’ başlıklı ortak bildiride şu ifadelere yer verildi:
“HEKİMİN ÖNCELİKLİ GÖREVİ, İNSANIN YAŞAMINI VE SAĞLIĞINI KORUMAKTIR”
“İçlerinde Türk Tabipler Birliği, İstanbul Tabip Odası’nın başkanlığını, Yüksek Onur Kurulu ve Onur Kurulu üyeliklerini de yapmış olan 4 hekime hapis cezası verildi. Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Prof Dr. Özdemir Aktan, Prof. Dr. Şahika Yüksel ve Prof. Dr. Rezan Tunçay’ın mahkemeye göre suçları, binlerce akademisyenin imza attığı bir bildiriye imza atmak, bildiri içeriğiyle uyumlu görüşlere sahip olmak ve bu görüşlerde ısrar etmek. Her biri ayrı ayrı çok değerli meslektaşlarımızın ısrar ettiği görüş, Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 5’inci maddesine göre, ‘Hekimin öncelikli görevi, insanın yaşamını ve sağlığını korumaktır.’
4 meslektaşımız, Dünya Tabipler Birliği’nin 1947’deki kuruluşundan bu yana çaba harcadığı ‘hekimlerin Nazi Almanyası’ndaki ve başka yerlerdeki uygulamalarının tekrarlanmaması, iktidarların, güç odaklarının her türden silahlı gücün savaş politikalarına alet olmama, karşı durma duyarlılığıyla, çatışmasızlığı ve barışı talep etmişlerdir. Şiddeti reddeden düşüncelerini ifade etme haklarını kullanmışlardır. Bir başka ifadeyle bir insanın ve bir hekim olarak insan hakları zemininde hekimlik etiğine sadık kalarak özgür iradeleriyle bir tutum almışlardır. Dolayısıyla yaptıklarında insanlık yasalarının ve hukuklun üstünlüğünün geçerli olduğu koşullarda bir suç yoktur.
“CEZA GEREKÇELERİ HUKUKSUZLUĞA VE KURMACAYA DAYANIYOR”
Çatışmasızlık ve barış talebi, dün olduğu gibi bugün de, yarın da ısrarla ve barışçıl yol ve yöntemlerle sürdürülecek, bu gerekçelerle suçlananların yanında her zaman dayanışma içerisinde yer alan büyük insanlık olacaktır. İsimlerini övünçle tekrar söyleyerek Gençay Gürsoy, Özdemir Aktan, Rezan Tunçay ve Şahika Yüksel’e yürekten seslenerek diyoruz ki, bizler dayanışma için buradayız.”
Ceza alan hekimlerin ve Gençay Gürsoy’un cezası arttırılarak en üst sınırdan verildiğine göre, ortada çok ciddi bir suçun olması gerektiğine işaret eden açıklamada, ceza gerekçesinin kurmaca ve hukuksuzluğa dayandırıldığına da dikkat çekildi:
“Gençay Gürsoy’u yardılayıp, ceza veren İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Akın Gürlek, Erol Güngör, Ferhat Şahin’den oluşan heyeti, hapis cezasını alt sınır yerine artırımlı verirken gerekçesini kurmacaya ve hukuksuzluğa dayandırmıştır. Bir insan ve bir hekim olarak insan hakları zemininde, hekimlik etiğine sadık kalarak özgür iradeleriyle bir tutum almışlardır. Dolayısıyla yaptıklarında insanlık yasalarının ve hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu koşullarda bir suç yoktur. Çatışmasızlık ve barış talebi dün olduğu gibi bugün de yarın da ısrarla ve barışçıl yol ve yöntemlerle sürdürülecek, bu gerekçelerle suçlananların yanında her zaman dayanışma içerisinde yer alan büyük insanlık olacaktır. Biliyoruz ki, gerçeklere ve hukuka bağlı adalet mekanizmaları toplumlara nefes aldırır, hayatı yaşanılır kılar. Aksi ise toplumu oksijensiz bırakır, çürütür. Elbette yönelimi insanca yaşamdan yana olan toplumlar bu yolda soluğun kesilmesine izin vermez.”
“BİR YARGI SKANDALI ÜZERİNE KONUŞUYORUZ”
Açıklamanın ardından söz alan Prof. Dr. Gençay Gürsoy, yargılamanın başından bu yana hedef alındığını söyledi:
”Hukukun tedavülden kalktığı bir ortamda, bir yargı skandalı üzerine konuşuyoruz. Böylesi bir dönemin geçmişte yaşamadığımızı defalarca söyledim. Bu sadece ihlaller açısından değil, toplumun değer yargıları, reaksiyonları ve kabullenmeleri bakımından da öyle. Özel bir durum yaşıyoruz. Sıkı yönetim dönemleri geçirdik. Darbeler gelir, dağıtır ve sonrasında gider. Sıkı yönetim dönemlerindekinden çok daha farklı bir dönem yaşıyoruz. Akademisyenlerin üniversitelerden uzaklaştırıldığı, iyi yetişmiş genç öğretim üyelerinin de ülkeyi terkettiği bir dönemdeyiz ve bunun bedelinin ağır olduğunu anlatmaya çalıştık.
Bu tablo içinde benim özel muamele gördüğü doğru. Erteleme ve ceza arttırımındaki katı tavır, zannedersem baştan kararlaştırılmıştı. Neredeyse oğlum yaşındaki bir hakim beni yargılıyordu. Savunmamı yaparken, avukatım oturup oturamayacağımı sordu. Hakim, oturmama izin vermedi. Oğlum yaşındaki hakim bizi yargılarken ayakta bekletti. Baştan hedef alındığım belli oluyor. Mahkemede, ‘Savaş bir halk sağlığıdır’ görüşüne katılıyor musunuz diye sordular. Katılıyorum dedim. Bunun bedelini ödüyorum.”
“BİLDİRİYE İMZA ATTIĞIM İÇİN SUÇLULUK DUYMUYORUZ”
Gençay Gürsoy’un ardından ardında söz alan hakkında ertelemesiz ceza verilen Prof. Dr. Özdemir Aktan, Prof. Dr. Şahika Yüksel, TTB eski başkanlarından Eriş Bilaloğlu ve TTB eski başkanlarından Prof. Dr. Raşit Tükel, ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı barış bildirisine imza atmanın suç olmadığını savunduklarını belirterek, “Biz bu bildiriye imza attığımız için suçluluk duymuyoruz. Suçluluk duygusunu başkaları düşünsün” dedi. (ARTI GERÇEK)
Yoruma kapalı.