PİRHA – Türkiye’deki ekonomik krize dair PİRHA’ya konuşan Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Konukman, “Ciddi bir kriz sürecinden geçiyoruz ve krizin giderek derinleşeceği anlaşılıyor” dedi. Konukman, tüm emek cephesine DİSK’in belirlediği asgari ücretin arkasında durmaları çağrısı yaptı.
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Konukman, yaşanan ekonomik krize ilişkin PİRHA’ya konuştu.
“2019 CİDDİ BİR DARALMA YILI OLACAK”
“Ekonomi daralıyor, kapasiteler düşüyor hem de ciddi bir yatırımsızlık ortamı ortaya çıkıyor hem de çok ciddi bir enflasyonla karşı karşıyayız” diyen Konukman, “Çok ciddi kriz sürecinden geçiyoruz. 2018 yılı krizin başladığı yıl ve giderek derinleştireceği anlaşılıyor. Çünkü sadece programda değil FİTCH, BDYZ gibi uluslararası derecelendirme kuruluşları 2009 için çok ciddi aramaları öngörüyorum. Yani orta vadeli programda, 2.3’lük bir, 2.8-2.3lük bir büyüme oranı beklerken örneğin IMF, Dünya Bankası bindelerle rakamlardan bahsediyor. Biri 0.4 diyor, 0,5. Fakat bu kuruşlar ardından BDYZ eksi 2 bir küçülme beklerken FİTCHE eksi 1.9’luk bir küçülme bekliyor. Yani açıkçası 2019 ciddi bir daralma yılı olacak net bir şekilde ortaya çıkıyor” ifadelerini kullandı.
“HALK HEM ENFLASYONLA HEM DE YÜKSEK VERGİLERLE KARŞI KARŞIYA KALACAK”
Konukman, “Belki daralma bunun da ötesine geçebilir. Bu daralma konektörünün diğerlerinden çok önemli bir farkı var. Aynı 70’li yılların sonunda görülen petrol krizinden sonra biliyorsunuz OPEK fiyatları artırmıştı onun bir benzeri bir durumla karşı karşıyayız. Petrol fiyatları arttığı için değil, maliyetler giderek artıyor. Döviz de ithal girdiler malın alınmasında kullanıldığı için ve Türkiye’nin ihracatı ve üretimi büyük ölçüde ithal girdilere dayalı olduğu için kabaca bir rakam vereyim 100 dolarlık üretimin 60-65 $’ı ortalama ithal girdileri gidiyor. Bu ne demektir? Ürettikçe dışa bağımlılık nedeniyle dışarıya döviz transfer yapıyoruz demektir. Tabi döviz fiyatları yükselince ki bir ara 7 liraya ulaştı. şimdi 5.2 bandına indi. Bu tabi ciddi bir maliyet enflasyon anlamına geliyor. Yani hem ekonomi daralıyor, kapasiteler düşüyor hem de ciddi bir yatırımsızlık ortamı ortaya çıkıyor hem de çok ciddi bir enflasyonla karşı karşıyayız” diye konuştu.
Konukman, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Buna iktisat literatüründe stagflasyon deniyor. Yani durgunluk ve enflasyonun aynı anda yaşandığı bir sürece doğru Türkiye hızla yol alıyor. Bu ne açıdan kötü? Bu emekçiler açısından çok kötü bir tablo. Niye? Çünkü emekçilerin bir kısmı işini kaybedecek, işini kaybettiği yetmiyormuş gibi bir de satın alma gücü açısından müthiş bir daralmaya neden olacak. Bazı işçi sınıfı içinde bazı kesimler için sevindirici haber olabilir, nedir bu? İhracata dayalı üretim yapanlar tabii ki döviz cazip olduğundan onlar bir ölçüde çıkabilir ama Türkiye’nin ihracat lokomotifliğinde bir ekonomisi olmadığı için, bu işçi sınıfının sadece sınırlı bir kesim için geçerli olacak. Ama başta emekçiler olmak üzere geniş halk yığınlarını çok ciddi bir şekilde enflasyon süreci işsizlikle beraber bekliyor. Bunun dışında 2019 yılının hemen Ocak ayında %25’lere yakın yeniden değerleme oranı, vergilere ve cezalara zam geliyor maalesef. Hani enflasyonun dert olduğu gibi bir de vergilerin %25’e yakın artacak olması ikinci bir dert. Bu nereden geliyor? Yeniden değerlenme oranı dediğimiz şey Ekim ayında fiyatlar artınca üretici fiyatları 12 aylık ortalama sayısı hesaplanıyor sonra vergi ve cezaların ne kadar artacağı o hesaplanan oran kadar oluyor. Bu %25’e yakın olduğu için her şey zamlanacak. Pasaportlar, trafik cezaları aklınıza gelebilecek hemen hemen çöp vergisi bir tek emlak vergisi yeniden değerleme oranın altında artırılıyor.
Burada cumhurbaşkanı isteseydi bu sürece müdahale edip bir kararname ile yeniden değerleme oranını aşağı çekebilirdi. Fakat bunu tercih etmedi yani bu gerçekten vahim bir durum hem işsizlikle cebelleşecek, hem enflasyonla cebelleşecek geniş halk yığınları. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de yüksek vergilerle karşı karşıya olacak.”
“DİSK’İN SESLENDİRDİĞİ ASGARİ ÜCRET RAKAMININ ETRAFINDA KENETLENMEK GEREK”
Prof. Dr. Aziz Konukman, “Şimdi buradan bütün emek cephesinin, örgütlerinin sayın Maliye Bakanı’na bu çağırıyı yapması lazım. Yani bir analizde tutarlılık istiyorsanız bunu yapın. İkincisi kur 5.2 geldi hatırlayın bütün bu gaz zamları, elektrik zamları, kur yükselirken yapıldı. Şimdi geri alın lütfen. Bir kampanya başlatalım şimdi TUİK yayınladı %95’ler civarında. Düşünebiliyor musunuz geçen yılın kasım ayına göre gaz ve elektrik fiyatları %95 artmış el insaf. Diğeri 22’ye 23 yakın ya onu 4.5 katlıyor.
“EMEKÇİLER ÇAĞRI YAPSIN, DOĞALGAZ ZAMLARINI GERİ ALIN, DİYE”
Buradan emekçiler iki çağrı yapsın. Doğalgaz zamlarını geri alın, madem bir şişkinlik var, bu fiyat şişkinliğinİ atmak istiyorsunuz. Ha bunları yapmıyorsanız bilin ki siz bize Ocak ayında hem memurlara, hem emekçilere vereceğiniz zammı düşük tutma arayışındasınız. Bir taşla iki kuş vurmak demektir, böyle bir dönemde en azından işçi sınıfının asgari ücreti hiç değilse DİSK’in seslendirdiği sayın Çerkezoğlu’nun seslendirdiği rakamın etrafında kenetlenmesi lazım” dedi.
“TÜM EMEK CEPHESİNE ÇAĞRI YAPIYORUM”
Prof. Dr. Aziz Konukman, tüm emek çevresine çağrıda bulundu:
“Canım memurum ‘asgari ücretli değilim beni ne ilgilendiriyor’ demesin. Çünkü asgari ücret bir yerde tüm ücretlere, tüm maaşlara bir gösterge niteliğinde bir rakamdır. Eğer orada direnmezsek, ‘DİSK’in sorunudur TÜRK-İŞ’in sorunudur deyip onların arkasında durmazsak yanlış yapmış oluruz. Hemen bir nokta belikteyim TÜRK-İŞ yıllardır bu asgari ücrete muhalefet şerhi koyar. Şerhin esas maddesi şudur: Bir insanın beslenebilmesi için ne kadar gıda gereklidir, diye bir hesap yapıyorlar. Buradan TÜİK bir rakam çıkartıyor, asgari ücret bu olsun diyor. Fakat hep bunun altında tespitler ediyor.
Buradan bir çağrı yapalım. Türkiye İstatistik Kurumu’nda her türlü organizasyonu yaptınız, başkan yardımcısını değiştirdiğiniz. Yeni başkan da galiba belirlendi. Lütfen TÜİK şunu yapsın: Asgari ücret belirlenirken yaptığı o hesabı hükümete bir kez daha göndersin onlar da artık bu kez muhalefet şerhine neden olmamak için orada ne kadar artış olduysa, o sepet ne kadar arttıysa, asgari ücrete o kadar zam yapsınlar.
Lütfen asgari ücreti devletin resmi kurumunun belirlediği rakamın altına çekmesinler, bu bir testtir. Yani emekten yana olup olmadıklarının testidir. Burada sendikalar uyanık olmalıdır. Hepsi Türk İş’in ya da DİSK’in bu ücret talebinin arkasında durmalıdır, bunu yaptığımız zaman ve geniş halk yığınları da en az Fransa’daki kadar, sarı yelekliler kadar meselesine hakim olduğu sürece örgütlü gücünü, sokağı yansıttığı sürece iktidarlar o kadar eskisi gibi kolay hareket edemeyecektir. Ben buradan bu tüm emek cephesine bu çağrıyı yapıyorum.”
Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.