PİRHA- Kuşadası’nda devam eden Alevi Muhabbet Buluşması 2. gün 2. oturumu ‘Alevi toplumunun aydınlanma, sanatta oynadığı rol ve geleceğe yönelik perspektifler’ konu başlığıyla devam ediyor.
Aydın Kuşadası’nda devam eden Alevi Canlar Muhabbet Buluşması 2. gün 2. oturumu sürüyor.
Oturumda, ‘Alevi toplumunun aydınlanma, sanatta oynadığı rol ve geleceğe yönelik perspektifler’ konu başlığı tartışılıyor.
Sendikacı-Yazar Yaşar Seyman’ın yürüttüğü 2. oturumda Sosyal Antropolog Hasan Harmancı, Engin Seyitalidedeoğlu, DSP 21. Dönem Milletvekili Ayşe Gürocak, Şair Hıdır Çam ve gazeteci Recai Aksu konuştu.
BU BÜYÜKLÜĞE SAHİP OLMAMIZA RAĞMEN HALLAC-I MANSUR’U BİR İNGİLİZ YAZDI”
“Açılış konuşmasını yapan Sendikacı- Yazar Yaşar Seyman, Yaşar Kemal’i andığı konuşmasında şunları söyledi:
“Bir Alevi anne babanın biçimlendirdiği bir kadın olarak emek mücadelesi verdim. Çatışmacı bir dil kullanmam ama ödün vermem. Sanat, bizim çok geride bıraktığımız, bireysel başarılara mal ettiğimiz bir alan. Yaşar Kemal bana Binboğalar kitabını Alevi dedelerinin yazdırdığını söyledi. Alevi inancı kadar kadına eşitlikçi bakan, değer veren bir inanç görmedim. Kırklar ceminde 17 kadının olması örnektir. Yaşar Kemal’in sözü benim kutup yıldızım oldu. Dedelerle sözlü tarih çalışması yapılması önerisi yaptım. Aleviler olarak kendimizi sanatla anlatmalıyız. Kadının türküsünde biz Alevi kadınını dünya kadınları ile anlattık. Biz Kadıncık Ana’ların devamını günümüzde yaşatmak zorundayız. Kadınlar değişim ve dönüşümün en dinamik rengi. Siyasette sanatın etkisi sıfır. Ama iktidar bu değerleri alıp fabrika ayarlarında kullanıyor. Bizim ozanlarımız müzikte çok büyük. Bu büyüklüğe sahip olmamıza rağmen Hallac-ı Mansur’u bir İngiliz yazıyor. Hala Maraş ve Sivas’ın filmi var mı? En kalıcı olan sanattır. Alevi örgütleri sanata sarılmalı. Kendi değerlerimize değer vermiyoruz. Kadınlar birbirine el verir, gönül verir okyanusa akarlar. Alevi örgütleri bu sanatçıları, ressamları bir türlü bir araya getiremiyorlar. Dedelerimizle birlikte sözlü tarihe bir an önce hız vermeliyiz. Bu inanç büyük baskı, zulüm altında birçok deyiş ve duaz-ı imamı buraya getirdi. Benlik duvarımızı sanat ile yıkabiliriz.”
“SÖZLÜ ÜRETİMİ YAPANLAR İNANÇ ORTAMINDAN ÇIKTI”
“Sözlü üretimi yapanlar bu inanç, muhabbet ortamından çıktı” diye konuşan Engin Seyitalidedeoğlu Aleviliğin artık üretemez hala geldiğini dile getirerek, “Aleviliğin içinde sanatın ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Yaşadığımız toprakları ve evrildiğimiz topraklara benzedik. Artık üretemeyip hazırdan yemeye başladık. Üretimde sıfırın altında bir durumdayız. Aleviliği yaşamsal olmaktan çıkarıp konuşulur hale getirdiğimiz zaman bitirmeye başladık. Sözlü üretimi yapanlar bu inanç, muhabbet ortamından çıktı. Muhabbet olmayınca yani muhabbet atölyemiz olmayınca üretkenliğimizi kaybediyoruz. Biz süreği ya doğru taşımalı ya da aldığımız yere bırakmalıyız” dedi.
“SANATIN, CUMARTESİ ANNELERİ İLE SEMBOLİZE EDİLDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM”
DSP 21. Dönem Miletvekili Ayşe Gürocak ise Alevilerin sanatı içselleştirmiş bir toplum olduğunun altını çizerek şunları belirtti:
“Ben Aleviliğin yaşam biçiminin tamamen bir sanat olduğunu düşünüyorum. Hisleri, buluşması ile büyük bir sanat. En büyük sanat eserini cemlerde, semahlarda görüyoruz. Aleviler sanatı içselleştirmiş bir toplum. İnancı ile bunu taşıyor. Sanat denince kadını bütünleştiriyorum. Bunun Cumartesi Anneleri ile sembolize edildiğini düşünüyorum. Fadime Ana ve bütün kadınlar düşüncelerine siper oldular.”
“KÜLTÜR-SANAT KOMİSYONLARI KURULMALI”
Gazeteci Recai Aksu, Alevi kurumlarında kültür-sanat komisyonlarının kurulması gerekliliğine değinerek, Alevi sanatçılar olmadan TRT gibi kurumun olamayacağını belirtti.
Son olarak söz alan Sosyal Antropolog Hasan Harmancı ise şunları vurguladı:
“Alevi örgütlerinde bulunan canlarımızın ocaklarından ikrar alarak hizmet etmesi lazım. Gezi bizim için zaman dönüşümünün kendisidir. En büyük kaybı beyin göçü anlamında Alevi gençler yaşıyor. Medya ayağımız çok güçsüz. Örgütlerimiz bu anlamda hiç bir şey yapmıyor. Alevi toplumundaki biçimsel kırılma yaşanıyor. Alevi örgütlerinin güçlendiği bir dönemde tekrar ocak sistemi oluşturulmadı. Alevi kurumları bu handikaptan kurtulmalı.”
PİRHA/KUŞADASI
Yoruma kapalı.