PİRHA- Antalya Finike’nin Gökbük köyünde yaşayan 66 yaşındaki Gülşen Işık, Tahtacılara ait olan ve büyük dedesinden kalan yaklaşık 150 senelik malzemeleri evinin duvarında sergiliyor. Işık, “Bu malzemelerde dedem yaşıyor, teknolojimiz yaşıyor” diyor.
Haberin Videosu
Tahta kesme, harman savurma, hayvan yükü taşıma ve saman saklama için büyük emekler ve zahmetle yapılan bıçkı, yaba, hamit, kıl çuvalı ve girenisin gibi malzemelerin yapılışını gören ve kendisi de uzun yıllar kullanan Gülşen Işık bu kültürün yaşaması için 150 senelik malzemeleri duvarında sergiliyor.
“BU MALZEMELERDE DEDEM YAŞIYOR, TEKNOLOJİMİZ YAŞIYOR”
“Onlar bu malzemeleri atınca ben de kültürümdür dedim ve dedemin hatırasıdır diye buraya astım” diyen Gülşen Işık, bu işin çok zor olduğunu ve yapan kimsenin kalmadığını belirterek şöyle konuştu:
“Bu bıçkı, dedemin hızarı. Evlerin tabanı, tavanı ve saçakların yapımında kullanıyordu. Üst tarafından erkek, alt tarafından kadınlar tutularak kesilirdi. Büyük dedemden kaldı ve yaklaşık 150 senelik. Onlar atınca ben de kültürümdür ve dedemin hatırasıdır diye buraya astım. Babam ile annem bu bıçkıyı yaparken gördüm ama ben hiç yapmadım. 2 veya 3 santimetre enlerinde, 3 metre boylarında dört köşe ağaçlar çizilip kesilerek taban döşemeleri ve saçaklar yapılıyordu. Bu bizim 300 sene önceki teknolojimiz. Bunu şimdi yapacak hiç kimse yok. Bu malzemelerde dedem yaşıyor, teknolojimiz yaşıyor. Aklımız ile çalıştırdığımız fikrimiz yaşıyor. Bunu hızar ile bıçkı yapılırken tez kuruldu deniyordu. Önce yapılan bağlantının üzerine ağaç konularak altta iki kadın ve üstte bir erkek güç ve mantıkla bu iş yapılıyordu. Tahtanın doğru gitmesi gerekiyor, yan giderse kırılır. Bu da Tahtacılara ait. Yapabilecek bir insan olsa ben bunun düzenini kurabilirim. Tezini kurabilirim.”
“BU MALZEMELERİ BEN DE ÇOK KULLANDIM”
Yapılan çoğu malzemeyi kendisi de kullanan ve az da olsa bunları üretenin kaldığını belirten Gülşen Işık şunları belirtiyor:
“Bıçkı devletten aldığımız damgalı ağaçları tabanından kesmeye yarıyor. Bu ağaçlar metre ile boy boy kesiliyor. Bu malzemenin kestiği hızar biçiyor. Bu malzeme her zaman her yerde oluyor ve bu da yaklaşık 70 senelik. Bu malzemenin adı yaba. Samanların sapını kaldırmak için, harmanı yığmak için kullanıyordu. Ben de kullandım. Halen el ile bunu üretenler var. Dirgen ise çalı, çırpı ve ot toplamak için kullanıyordu” diye konuştu.
“ARTIK HAYVAN BESLENMEDİĞİ İÇİN KIL ÇUVALI ÜRETİLMİYOR”
Yüksek yaylara giderken bu malzemelerin büyük işe yaradığını belirten ve kıl çuvalının artık hayvancılık yapılmadığı için üretilmediğini söyleyen Işık şunları dile getirdi:
“Hayvanlara asılan ve yürütmek için kullanılan malzemeye hamit diyoruz. Yük çekmek için hayvanın boynuna atılıyor. Bunları ben yaptım. İki tane katırım vardı ve onlarda kullandık. Ayrıca kıl çuvalı da yapıyorduk. İçlerine arpa, saman koyarak hayvanlarımıza veriyorduk. Kıl çuvalının büyüğüne ise girenis deniyor. Yaylalara, dağlara giderken içlerine arpa, saman koyuluyordu. Bunlar da babaannemden kaldı. Artık hayvan beslenmediği için kıl yok ve üretilmiyor.”
Ersin ÖZGÜL / ANTALYA- FİNİKE
Yoruma kapalı.