Alevi Haber Ajansi

12 Mart 1995’te ne olmuştu?

1995 yılında, hatta 90’lı yılların tamamında pek çok olay yaşandı. Bugün, günün anlam ve önemini belirten bir olaydan bahsedelim. 12 Mart 1995 günü İstanbul’da Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Gazi Mahallesi‘nde bir taksiden üç kahvehaneye uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. O taksinin içindekiler kimdi bilinmiyor. Olayın sonunda bir Alevi dedesi ile birlikte iki kişi yaşamını yitirirken, 25 kişi yaralandı. Bu olayın sonucunda Gazi’de üç günlük bir ayaklanma başladı.

Katliamın olduğu gece binlerce insan sokaklara döküldü. Bu olay açıkça derin devletin işiydi, hatta yıllar sonra ortaya çıkan Ergenekon iddianamelerinde Gazi katliamının altından emekli Tuğgeneral Veli Küçük çıktı. Tabii katliamın olduğu gün, olay her zamanki gibi ilk olarak PKK’nin üstüne kaldı ama bu sefer halk yemedi.

Ertesi gün çevre ilçeler ve mahallelerden gelen halk, karakola doğru yürüyüşe geçti. İşte o andan itibaren devlet terörü en sert şeklini aldı. Direkt olarak insanların üzerine ateş edildi, onlarca insan sokak ortasında hunharca dövüldü. Öldü zannedilip çöpün yanına bırakılan Özlem Tunç’un görüntüleri hâlâ hafızalardadır. Devletin bu şiddetine rağmen polis halktan korktu ve kaçmaya başladı, ek olarak bölgeye özel tim, çevik kuvvet ve asker sevk edildi ve şiddet daha da sertleşti, sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

Daha sonra Cemevi önünde toplanan kitleden oluşan bir komite, 4 maddelik istekleri yerine gelmezse protestoları sürdüreceklerini açıkladılar. Bu istekler şu şekildeydi: cenazelerin verilmesi, sokağa çıkma yasağının iptal edilmesi, gözaltıların geri verilmesi ve asker ve polisin bölgeden çekilmesi. Bu istekler reddedildi ve yeni barikatlar oluşturuldu. Bunun üzerine sadece o gün 15 kişi öldürüldü. Direniş Gazi‘de kalmadı. İstanbul’da Nurtepe ve Ümraniye bölgelerine sıçradı. Ankara’da Kızılay meydanında binlerce kişilik bir yürüyüş gerçekleşti. Buralarda da polis, gösterilere vahşice saldırdı. Ümraniye‘de 4 kişi öldürüldü.

Üçüncü günün sonunda cenazeler teslim edildi, sokağa çıkma yasağı kaldırıldı. İsyan sona erdi, ancak 40’a yakın ölü ve yüzlerce yaralı insan vardı. Olaylar esnasında Emniyet Genel Müdürü’nün Mehmet Ağar olması herhalde bizi şaşırtmamıştır. Olayların sorumlusu sadece Gaziosmanpaşa Emniyet Müdürü Mehmet Han Tokuş ilan edildi ve açığa alındı. Ayrıca sonradan 20 polise açılan davada, polislerden sadece 1 (bir) tanesi ceza aldı, bu davalar ‘güvenlik’ gerekçesiyle Trabzon‘a alındı, yine bu davalarda Gazi’de öldürülmeye karşı meşru savunma hakkını kullanan 100’e yakın insan suçluymuş gibi yargılandı.

Dönemin İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu‘nun, Emniyet Amiri Necdet Menzir‘in, Mehmet Ağar’ın ve İçişleri Bakanı Nahit Menteşe’nin istifaları istendi. Ancak istifa yerine Kozakçıoğlu ve Menzir, bir sonraki dönemde DYP‘den milletvekili oldu. Menzir döneminde Türkiye’de yargısız infaz denilen katliamlar yaygınlaşmıştı, Kozakçıoğlu ise OHAL‘de bölge valisiydi, onun döneminde sayısız Kürt katledildi.

Türkiye tarihinde bu tip ayaklanmaları pek göremeyiz. Daha önce yine 2001 yılında esnaf ayaklanmalarında çeşitli eylemler düzenlenmiş ve orada polis barikatının üzerine kamyon sürülmüştü. Bu iki ayaklanmada da kitleler işçi sınıfının desteğini göremedi. Gördüğü an ise iş işten geçmişti. Oysa 90’lı yıllarda iki kere hükümet devirecek güçte yüzlerce kişilik eylemler yapan Türk-İş ve KESK‘in mücadeleleri oldukça dikkat çekici ve önemliydi, onların anında desteği bu direnişleri daha da büyütebilir ve farklı noktalara taşıyabilirdi.
/Sinan Canbay

https://www.youtube.com/watch?v=zMwNEDcigLM

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak