PİRHA – Şah-ı Merdan Cemevi kurucusu Fevzi Soylu, okul öncesi sınıflar için verilmesi planlanan din dersi konusuna dair Anayasa’nın 10. Maddesini işaret ederek “Okullarda din dersi zorunlu olmamalı” dedi. Fevzi Soylu ayrıca iktidar tarafınca kimi cemevlerine maddi destek yapıldığı yönündeki iddialara ise “Bize gelmediler. 1500 kadar cemevini gezdiklerine de inanmıyorum. Gezselerdi eğer görür, duyardık” dedi.
20. Millî Eğitim Şûrası’nda gündeme gelen “okul öncesi çocuklar için din dersi” önerisine tepkiler sürüyor. Alevi toplumunun yanı sıra laik eğitim konusunda ısrarcı olan demokrasi güçleri 4-6 yaşındaki çocuklar için din derslerinin laik, bilimsel eğitime ve Pedagoji bilimine aykırı olduğuna dikkat çekiyor.
“İNANCIMI KİMSENİN ÖTELEMEYE HAKKI YOK”
Ankara’nın Mamak ilçesindeki Şah-ı Merdan Cemevi kurucusu Fevzi Soylu da okullardaki zorunlu din eğitimine karşı olduğunu ifade etti. Soylu, Türkiye’de birçok inanç topluluğunun yaşam sürdüğüne işaret ederek “Okullarda zorunlu din dersi olmasından yana değiliz. Anayasa’nın 10. maddesi uygulansın, her millet kendi ana dili ile konuşup ana dili ile ibadetini yapsın, ana dili ile de okullarda eğitimini görsün. Okullarda din dersi zorunlu olmasın” ifadelerini kullandı.
Fevzi Soylu, öğrenci olan torunlarının zorunlu din dersleri sebebiyle yaşadığı zorlukları da anlatarak şu yorumda bulundu:
“Torunlarım okuldan döndüklerinde bana soruyorlar; ‘Dede, siz böyle konuşuyorsunuz ama kitaplar ve hocalar, bize farklı anlatıyor’.
Örneğin torunum ‘Din dersi öğretmeni, kitaptaki Kabe-i Beytullah’ı eliyle gösteriyor ve ‘ben bunun içerisinde doğdum’ diyor ama Kabe’yi siz daha başka anlatıyorsunuz’ diyor.
Halbuki o Kabe’nin içinde biliyorsunuz, Şahı Merdan Ali dünyaya gelmiştir. Onun dışındaki hiçbir canlı o Kabe-i Beytullah’ın içinde ne doğmuştur ne de doğacaktır. Şimdi düşünün ki bir öğretmen, kendisinin Kabe’nin içerisinde doğduğunu söylüyor! Bizim çocuklarımız dahi bunun yanlış olduğunu biliyor ama zorunlu olarak bu dersleri görüyorlar.
Örneğin dört halifeyi torunlarıma soruyorlar. Torunum, 1. halife olarak ‘Ali’ dediğini belirtiyor ama öğretmeni, ‘yok kızım, Hz. Ali dördüncü halifedir’ diyormuş. Şimdi torunum Hz Ali’yi birinci halife olarak ifade ederse notunun düşük olacağını, zorunlu olarak Hz Ali’yi 4. halife olarak yazdığını söylüyor. Böylesi bir zorunlu din dersi olamaz. Beni, inancımdan dolayı hiç kimse yargılayıp sorgulayamaz. Bizim gittiğimiz yol, Alevi toplumu olarak, Allah’ı bir biliriz ve inanırız. Bana diyorlar ki ‘Sen Allah’ı gördün mü?’ Ben sizin cemalinizde Allah’ı görüyorum. ‘Neden?’ derseniz Cenab-ı Allah ne diyor ‘Ya Muhammed, sizi kendi nurumdan, kendim için yarattım. Kainatı da sizin için yarattım. Ama yarattığım kâinata da sığmadım. Mümin kulumun kalbindeyim. Size şah damarınızdan daha yakınım; karşınızla gözünüz arasındayım…’
Ben karşımda her gördüğüm insanın cemalinde Allah’ı görürüm. Benim inancımı kimsenin ötelemeye hakkı yok. Yani bu beyin yıkamaktır. Çocukların kafasını yıkayarak başka türlü yönlendirmek söz konusu. İsterse benim çocuğum Kur’an okusun. Biz hiçbir zaman Kur’an’a da karşı değiliz. Biz Kur’an’la ehlibeyti birbirinden ayıranlardan değiliz.”
“BİZE İÇİŞLERİ BAKANLIĞINDAN KİMSE GELMEDİ”
Aynı zamanda dedelik hizmeti de yapan Güvenç Abdal Ocağı evlatlarından Fevzi Soylu, iktidar yetkililerinin, cemevlerini dolaşarak ihtiyaç listesi topladıkları konusunda da görüş verdi. “Bize İçişleri Bakanlığı tarafından herhangi bir ziyaret gelmedi. 1 hafta önce ilahiyat fakültesinden 25 kız öğrencimiz, yanında hocaları ve AK Parti’den bir yetkili ile birlikte geldiler. Bizim kapımız herkese açıktır. Biz, Şah-ı Merdan Cemevi olarak böyle bir anlayışa sahibiz. Ama din derslerine geri dönecek olursak, benim çocuklarıma hiçbir ayrım yapmadan; ırk, mezhep, dil, renk ayrımı yapmadan Allah’ın doğrularını öğretseler ben hiçbir şeye karşı değilim. Ama dayatmaya karşıyım. O ders kitaplarında Alevilikle ilgili bir bölüm olsun isterim. Bakın Türkiye’de hep araştırılan Alevilik olmuştur. Bizim soyumuz, bizim Yol’umuz Muhammed Ali’nin yoluna dayanıyor. Bir de Sünni kardeşlerimizi araştıralım. Soyları nereye dayanıyor bir bakalım. Biz gocunmuyoruz. Birisi bana ‘Kızılbaş’ dediği zaman teşekkür ediyorum. Şaşırarak ‘başkasına söylediğimizde bize kızıp üstümüze yürüyorlar’ deniliyor. Kızılbaşlık Ali’den bize kaldı. Bizim yaşam şeklimiz din derslerinde, müfredatta yer alsın. Bütün bu ülkede sadece Sünni kardeşlerimiz yaşamıyor. Devlet ‘25-30 milyon arasında Alevi var’ diyor. Şimdi bir avuç Yahudi’nin havrası Hıristiyanların Kilisesi var ise bizim de cemevlerimiz var.”
“CUMHURBAŞKANI KHK İLE HER ŞEYİ HALLEDEBİLİYOR, BUNU DA İMZALAYABİLİR”
Fevzi Soylu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, iktidar olarak “1500’ün üzerinde cemevini ziyaret ettik” sözüne de değindi. Soylu, “Bize gelmediler ve o kadar cemevini gezdiklerine de inanmıyorum” dedi. Fevzi Soylu, zorunlu din dersleri ve cemevlerinin yasal statüye kavuşması için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Türkiye için vermiş olduğu kararlara da işaret ederek şunları kaydetti:
“İktidar, o kadar cemevini gezmiş olsaydı bizler de duyar ya da görürdük. Örnek veriyorum; ben bugün sayın cumhurbaşkanına bu şekilde devam ettiği sürece oy vermem. 20 yıl daha bu şekilde zoraki iktidarda kalsa dahi biz yine ona oy vermeyiz. Ama Anayasa’ya uymak zorunda. İnsan ayrımı yapmamak zorunda. Bir insanı ırkından, mezhebinden dolayı yargılamamak zorunda. Cumhurbaşkanı, Türkiye’de yaşayan herkesi kucaklamalı.
‘Cemevleri ibadethanedir’ diye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararı var. 10 yıl oldu. İzzettin Doğan, bunu Avrupa’da kabul ettirdi ve cemevlerinin ibadethane olduğunu kabul ettirerek sayın cumhurbaşkanına gönderdi. ‘Camiler, sinagoglar, kiliseler nasıl ayakta duruyorsa cemevlerine de o şekilde yardım edin’ dedi. Ama sayın cumhurbaşkanı halen daha bunu imzalamadı. Her şey elinde, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 2 dakikada her şeyi halledebiliyor bunu da imzalayabilirdi.”
EREN GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.