PİRHA – Adana Çukurova’da Ayşe Atıl İlkokulu 4’üncü sınıf öğrencisi oğullarının zorunlu din dersinden muaf olabilmesi için hukuk mücadelesi başlatan Hülya-Mehmet Şahin çifti, “Dinsel inanışı her ne olursa olsun, tüm aileler de, çocuklarının zorunlu din dersine girmesine karşı çıkmalıdırlar. İnsanlar ruhsal ve zihinsel gelişimlerini tamamladıklarında diledikleri dinin öğretisini her türlü kaynaktan öğrenebilirler ve kendi iradi süzgeçlerinden geçirebilirler”dedi.
Adana’nın merkez Çukurova ilçesindeki Ayşe Atıl İlkokulu 4’üncü sınıf öğrencisi oğullarının zorunlu din dersine muaf tutulması için bir hukuk mücadelesi başlatan Hülya-Mehmet Şahin çifti, neden böyle bir yola başvurduklarını soL’a anlattılar.
Her ikisi de hekim olan ve uzun süredir de eğitim ve öğretim alanında çalışan çift, 2017-2018 eğitim öğretim yılı başında 4’üncü sınıfa başlayan oğullarının zorunlu din dersinden muaf tutulması için ilçe milli eğitim müdürlüğüne dilekçe verdiler. Dilekçeleri reddedilen Hülya-Mehmet Şahin çifti, bunun üzerine söz konusu ret işleminin iptali için Adana 1. İdare Mahkemesinde dava açtılar.
“ÇOCUKLARDA TRAVMALARA YOL AÇIYOR”
Oğlunuz 4’üncü sınıfa başladı ve küçük yaşında zorunlu din dersi uygulamasıyla karşı karşıya kaldı… Neden böyle bir muafiyet mücadelesi başlattınız?
Öncelikle oğlumuz zorunlu din dersine girmeyi kendisi kabul etmedi. İlk derse girdi ve eve geldiğinde “ben istemiyorum bunları dinlemeyi” dedi. Biz de bir dilekçe hazırlayıp milli eğitim müdürlüğüne verdik. Talebimiz reddedilince de avukatımız Derya Demir aracılığıyla mahkemeye başvurduk.
“YÜZLERCE BİNLERCE DİNSEL İNANIŞ VAR”
Sizce neden zorunlu olmamalı din dersi?
İnanç dünyası, kişisel özgürlük alanı olup yorumlara açık bir konudur. Yüzlerce, binlerce dinsel inanış, farklı yorum ve kişisel seçim var. Çocuğum din dersi almak istese bile, bunu kim öğretecek? Tek bir inanış ve yorum yok ki… Bunu kim öğretecek ve onun bildiği ne? Hangi yoruma göre öğretecek? Din, bilimsel bir bilgi olmadığı için, kime göre, neye göre, hangi yoruma göre öğretilecek? Doğrusu bu deyip her kesimin farklı kullandığı, sömürüye açık bir alan üstelik…
Henüz soyut-somut ayrımı tam oturmamış çocuklara bir takım dinsel yorumların, soyut hikayelerin anlatılması, o çocuklarda travmalara yol açıyor. Bu pedagojik bilimsel bir gerçek… Bir örnek vereyim: Daha ilk derste cennet-cehennem anlatılırken, cennette herkesi istediği her şeyi istediği kadar yiyebileceği ama kilo almayacağı söylenmiş. Bunu duyan çocuklar ölüp cennete gitme hayalleri kurmaya başlıyorlar. Bu sadece bir örnek. Buna benzer onlarca, yüzlerce hikaye, benzetme, argüman, yorum anlatılıyor… Çocuklara bunları anlatan da, karşılarındaki bir otorite yani öğretmen. Pek çok çocuk, buna o yaşta itiraz etmez, bilimsel bir doğruymuş gibi bunu kabul eder. Bu çok tehlikeli.
“ÇOCUKLARIMIZI KORUYUP KOLLAMAMIZ LAZIM”
Günümüzde, örneğin felsefe gruba derslerine Diyanet kökenli imamların girdiğini göz önünde bulundurursak, sadece din dersi değil diğer pek çok dersin öğretmenlerinin de buna benzer dinsel öğretiler anlatmaları mümkün, öyle değil mi?
Elbette. Bizim yaşadığımız bir örnek var. Bir sınıf öğretmeni, çocuklara “elektrik kablolarının içinde can alıcı meleklerin olduğunu” söylemiş. Çocuk eve gelip bunu söyleyince doğru okula gittim ve “Kabloların içinde can alıcı melekler mi var” dedim. Bana “Çocuklar elektrikten uzak dursunlar diye söyledim” dedi. Elektriğin zararı böyle öğretilmez. Mistik bir takım anlatılarla öğretilmez. Bir öğretmen bunu yapamaz, yapmamalı. Daha sonra o öğretmene şizofreni tanısı koyuldu. Yani aslında günümüzde tehlike sadece din dersinde değil, diğer derslerde de olabiliyor. Çocuklarımızı koruyup kollamamız lazım.
“TÜM AİLELER ZORUNLU DİN DERSİNE KARŞI ÇIKMALI”
“Şöyle bir argüman var: Bazı anne babalar “çocuğumuz dinini öğrensin” düşüncesiyle çocuklarının zorunlu din dersine girmesine ses çıkarmıyor… Bunun zararlarından söz edebilir misiniz?
Çocuklara o yaşlarda anlatılan mistik öğretiler, dinsel hikayeler, soyut kavramlar ne yazık ki ilerdeki yaşlarda çocuklarda halüsinatif ve psikotik bozukluklara yol açıyor. Çocukların, ilerdeki yaşlarda da bilimsel düşünceyle arasına mesafe koymasına neden oluyor.
O nedenle ben şunu söylüyorum: Dinsel inanışı her ne olursa olsun, tüm aileler de, çocuklarının zorunlu din dersine girmesine karşı çıkmalıdırlar. İnsanlar ruhsal ve zihinsel gelişimlerini tamamladıklarında diledikleri dinin öğretisini her türlü kaynaktan öğrenebilirler ve kendi iradi süzgeçlerinden geçirebilirler. Ama çocuk yaştaki bireylere bu zarar verilmemeli. Ben tüm ailelere bu konuda çağrıda bulunuyorum. Çocuklarınıza bu zararı vermeyin…
“ATEİST OLAN ANNE VE BABANIN İŞİDE ZOR”
Zorunlu din dersine itirazınızda bazı hukuki nedenler de var bildiğim kadarıyla, bunlardan söz eder misiniz?
Yasada, Hristiyan ve Musevi ailelerin, bu dinlere mensup olduklarını ibraz etmeleri halinde zorunlu din dersinden muaf tutulacakları söyleniyor. Bir kere bu düzenleme, “insanların dinsel inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağı” ilkesine aykırı. Yani çocuğuma zorunlu din dersi dayatılmasın diye ben niçin dinsel inanç ve kanaatimi açıklamak zorunda bırakılıyorum? Bu çok yanlış.
Ayrıca farklı inançları olan ya da ateist olan anne-babaların işi de zor. Çünkü ateizm bir dinsel inanç olarak kabul edilmediği, sadece felsefi bir kanaat olarak kabul edildiği için, ebeveynlerin “biz ateistiz” demeleri de çocuklarını zorunlu din dersinden kurtarmıyor. Deist aileler, başka inançlara sahip aileler ya da İslam dini yorumu ve yaşam biçimi farklı olan aileler için de böyle bir ders içeriği ve bu içeriğin zorunlu olarak veriliyor olması sorun teşkil etmektedir. Bu farklılıklar ve inanç özgürlüğü hakkı hiç hesaba katılmamakta ve hak gasbı oluşmaktadır.
“BELLİ BİR DİNİN VE MEZHEBİN YORUMU DAYATILIYOR”
Bir de din dersini bir “kültür dersi” olarak sunuyorlar: Din kültürü ve ahlak bilgisi diyorlar. Ve bu dersin bir kültür dersi olduğunu savunarak zorunlu kılıyorlar, bu konuda ne diyorsunuz?
Musevi ve Hristiyan vatandaşların istemedikleri taktirde çocuklarının bu derse girmek zorunda olmaması, bu dersin bir kültür dersi olmayıp din eğitimi içerdiğinin itirafıdır aslında… AİHM kararlarında var: Ülkemizde çoğulculuk anlayışı içerisinde, nesnel ve rasyonel bir şekilde din kültürü ve ahlak bilgisi öğretimin verilmediği çok açık. Kültür dersinde de çocuğun belli bir bilişsel seviyede olması lazım. Bilgi değil, bilişten söz ediyorum. Yani kendisine öğretilenleri tartışabilmeli çocuk, karşı argüman ileri sürebilmeli… Farklı bir görüş ileri sürdüğünden de bir zorbalıkla karşı karşıya kalmamalı. Din dersinde çocuğun bir karşı argüman sürme ihtimali yok ki… Kültür dersi olabilmesi için “İslam dini şunlara inanır, şu coğrafyada, şu koşullar altında çıkmıştır” şeklinde bir objektiflikle anlatılması lazım. Böyle bir ders içeriği yok ki ortada. Belli bir dinin belli bir mezhebinin belli bir yorumu dayatılıyor. Hem de bilimsel doğrularmış gibi sunuluyor çocuklara. Yani bir kültür dersi anlatılmıyor, din propagandası yapılıyor ve inanç özgürlüklerine aykırı bir tutum sergileniyor. (HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.