Adına AİHM’de ilk zorunlu din dersi davası açıldığında ilkokul öğrencisi olan Eylem Z., geçen zamanda doktorasını bitirdi, ama zorunlu din dersi müfredatı değişmedi. Avukat Kazım Genç, devletin Sünni İslam bakışı değişmediği sürece Eylem Z.’nin çocuklarının da zorunlu din dersi görmeye devam edeceğini söyledi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması ve dersin müfredatının değiştirilmesi için aldığı kararların üzerinden yıllar geçti.
Gazete Duvar’dan Nergis Demirkaya’nın haberine göre, İlkokul 7’nci sınıftayken adına babasının dava açtığı Eylem Z. geçen 10 yılda üniversiteyi bitirdi, doktorasını tamamladı, şimdi evlenmeye hazırlanıyor. Ama Türkiye hala müfredatta istenen değişikliği yapmadı.
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi bugün, tüm ilk-ortaöğretim müfredatının değiştirilmesi kapsamında yeniden gündemde. Milli Eğitim Bakanlığı da çalışmayı yaparken Dışişleri Bakanlığı’ndan AİHM kararlarını istedi. Yeni müfredat henüz kamuoyuna açıklanmadı ama Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, dersin zorunlu olarak okutulmaya devam edeceğini, Müslüman olmayan vatandaşların muaf tutulacağını, Alevilere yönelik ise daha fazla bilgi yer alacağını söyledi.
Bu durum yıllardır zorunlu din dersinin kaldırılması için mücadele eden Alevileri memnun etmedi. Zorunlu din dersiyle ilgili Eylem Z. adına açtığı davada ilk mahkumiyet kararını aldıran avukat Kazım Genç, “Devletin Sünni İslam bakışı değişmediği sürece ne yazık ki bugün evlenmek üzere olan Eylem Z.’nin çocuğunun bile zorunlu din dersi görmeye devam edeceğini” söyledi.
Kazım Genç’in yaklaşık 10 yıl önce açtığı dava ve bugün gelinen süreçle ilgili Gazete Duvar’a açıklamaları şöyle oldu:
AİHM SÜRECİNDE NELER YAŞANDI?
AİHM, “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi bu haliyle eleştirel, objektif ve nesnel değil, zorunlu okutulamaz” dedi. Bu kararlar, AİHM’in yetkisini kabul etmiş Türkiye açısından bağlayıcıdır. Karar verildiğinde itiraz hakkı vardı. İtiraz edilmedi ve Ocak 2008’de karar kesinleşti. Ama kararın uygulanmasıyla ilgili hiçbir şey yapılmadı. Bunun üzerine Mayıs 2008’de Başbakanlığa başvurduk. Sonuç alamayınca bu kez Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne şikayet ettik. Komitenin bu davanın takipçisi olup “Uygulayın” demesi, uygulanmadığında kınama, uyarının ardından kimi müeyyidelere başvurması gerekiyordu. Ama onlar da yapmadı.
DİN KÜLTÜRÜ DEĞİL DİN EĞİTİMİ VERİLİYOR
AİHM kararı bu dersin eleştirel, objektif ve nesnel olmasını istiyor. “Dinimiz” yerine “İslam dini”, “peygamberimiz” yerine “Hz. Peygamber” denilerek bu nesnellik, objektiflik sağlanamaz. Şimdi bu Din Kültürü Ahlak Bilgisi dersi ise İslamiyet, Hristiyanlık, Musevilik gibi 5 temel dine eşit sayfa ayıracaksın. Bunları eşit düzeyde anlattıktan sonra “Türkiye’de ayrıca şu inançlar var” diyecek yine “Bunlar batıl” demeden, objektif şekilde o inançları anlatacaksın. Namazı, abdesti öğretiyorsan, ayini, vaftizi de öğreteceksin. Alevilik için cemi, cemevini anlatacaksın. Gerçek anlamda Din Kültürü dersi vereceksin, din eğitimi vermeyeceksin. Ama bizim dersimiz din eğitimi veriyor. O nedenle bir bütün olarak ortadan kalkması gerekir.
“DERS KİTAPLARINDAKİ ALEVİLİK GÖZ BOYAMA”
AİHM kararı sonrası Alevilik adına ders kitaplarına bazı bölümler eklendi. Bu yanlış ve göz boyama. Buna da karşı çıktık. Çünkü bizim temel amacımız “devlet Alevilik öğretsin” değil. Biz “devlet din öğretmesin” diyoruz. Laik devlet din öğretmez. Devlet din eğitimi yapmaz, devlet dini finanse etmez, devlet dini şekillendirmez. Ama bizde bunların hepsi var. İnanç işi sivil alana bırakılmalı. Devletin işi de denetlemek olmalı.
“TÜRK, SÜNNİ, ERKEK DEVLET”
Devletin kırmızı çizgileri var ve o çizgilerden taviz vermiyor. Bizim devletimiz tekçi bir devlet. Dil olarak ırk olarak Türk, din olarak İslam ve Sünni, bir de koç gibi erkek. Şimdi bu Sünni İslam bakışını değiştirmediği sürece bu konuda adım atması mümkün değil. Öncelikle bu değişmeli.
“DEVLET GİDEREK GERİCİLEŞİYOR”
“Bu mücadeleyi başlatan çocuğun çocuğu görecek mi?” diye soruyorsunuz. Çok zayıf. Öyle bir umudum yok. Devlet giderek gericileşiyor. Bunun olması için devletin sosyalleşmesi daha kültürel noktaya gelmesi gerek. “Herkes inancında eşittir, özgürdür, devlet olarak ben bu alandan çekiliyorum, sadece denetleyeceğim” demeli ki bu sorun çözülsün. Ama böyle geriye giderken bu sorunun çözülmesi için 20-30 belki 50 yıl geçecek. Radikal bir zihniyet değişimine ihtiyaç var.
Yoruma kapalı.