PİRHA-Alevi Bektaşi Kızılbaş inancındaki herkesin evinde duvara asılı mutlaka bir saz olduğunu belirten Gözü Kızıl Ocağı mensubu Zakir Yaprak Dengiz, saza olan tutkusunu günlük yaşamda ağaçla bütünleştiğinin altını çizerek, “Bu ağacı suya koyup bekletsek 40 gün sonra yeşerecek. Hala canlı ve hala onun bir ruhu var, ben onu duymasam bile o beni mutlaka duyuyor. Bunu biliyor hissedebiliyorum” diyerek sazıyla arasındaki ilişkiyi özetliyor.
Ardahan Damal’ lı olup İstanbul’da dünyaya gelen Gözü Kızıl Ocağı mensubu Zakir Yaprak Dengiz küçük yaştan itibaren saza olan tutkusunu PİRHA’ya anlattı
14 yaşından itibaren Alevi geleneğinin içerisinde yol yürümeye çalıştığını belirten Zakir Yaprak Dengiz‘e, Zakirlik gömleğini giymek hala ağır geldiğini dile getiriyor.
“SAZ ALEVİLER İÇİN KUTSALDIR”
Merkezi yerlerde bulunan cemevlerinde hizmet yürütmediğini söyleyen Dengiz, “Yöre cemevelerinde ve evlerde yapılan cem muhabbetlerine katlıyor daha çok buralarda hizmet yürütmeye çalışıyorum” diye belirtti.
Alevi Bektaşi Kızılbaş inancındaki herkesin evinde duvara asılı mutlaka bir saz olduğunun altını çizen Dengiz, “Çalınmasa bile hep o saz oradadır. 90’larda süslü vitrinler vardı. Bizim evimizde de bulunan o süslü vitrinin üzerinde bir sazımız vardı ve o saza hiç kimse dokunamıyordu. Saz bizim için çok kutsaldı ama aynı zamanda dokunması çok mümkün olmayan bir sazdı. Belli bir yaştan sonra ona hâkim olmayı istedim. Sanırım bu beni dürttüğü için bu yola girmemdeki en önemli etkenlerden bir tanesi o yasaklı olan sazdı. 90’lı yıllarda kadar dokunmamız mümkün olmadığı bir enstrümandı ve ben saza onunla birlikte başladım” şeklinde ifade etti.
” ZAKİRLİK GELENEĞİNİN İÇERİSİNE ÂŞIK CAFER AVALIR HOCAM SAYESİNDE GİRDİM”
İlk saza başladığında “Mercan ve Erdal Erzincan, Tolga Sağ ve Muharrem Temiz gibi sanatçılardan dersler aldığını, örnek aldığı sanatçının ise Âşık Cafer Avalır olduğunun özellikle altını çizen Dengiz, “Çocukluğumdan beri dizinin dibindeyimdir. Hala onunla devam ediyorum. Asıl beni yetiştiren Cafer ustamdır. O benim rol modelim yol arkadaşım. Bu zakirlik geleneğinin içerisine beni Âşık Cafer hocam soktu” diye belirtti.
Yaprak Dengiz Zakirlik hizmeti yürütmenin yanında aynı zamanda enstrüman imalatını yapıyor bağlama üretiyor. Kendisine ait İstanbul’da ‘Kapı’ saz isminde bir atölyesi olduğunu da aktardı.
“AĞAÇ BİR CANLI BEN ONU DUYMASAM DA O BENİ DUYUYOR BUNU HİSSEDİYORUM”
Saza olan tutkusunu günlük yaşamda ağaçla bütünleştiren Dengiz, “Bu ağacı suya koyup bekletsek 40 gün sonra yeşerecek. Hala canlı ve hala onun bir ruhu var, ben onu duymasam bile o beni mutlaka duyuyor. Bunu biliyor hissedebiliyorum” diyerek sazıyla arasındaki ilişkiyi özetliyor.
“CAN MECLİSİNDE SAZ OLMDAN BEN, BEN OLMADAN SAZ OLMAZ”
Zakir Yaprak Dengiz sözlerini şöyle sürdürdü:
“Alevi Bektaşi Kızılbaş geleneğinde saz Kuran’dır. Çünkü ayetler sazla aktarılır. Dünya kurulduktan bu zamana daha “Allah ile Cihan yok iken biz onu var edip ilan eyledik” bunlar bizim için kıymetli sözler. Ayet yerine geçen sözler. Bu ayetlere de sazımız bize telli Kur’an olarak eşlik ediyor aslında o olmadan ben olamıyorum bu mecliste, ben olmadan da o tek başına olamıyor. Bu yolculukta bu mecliste bu meydanda ikimizin de birbirine ihtiyacı var böyle bir manası var.”
“14 YAŞINDAN İTİBAREN CEMLERE KATILDIM”
14 yaşından itibaren cemlere katıldığını aktaran Dengiz, cemde yaşadığı ilk anısını şu sözlerle aktardı:
“İlk Abdal Musa Cemi’ne katılmıştım. O dönemlerde hiç kadın Zakir yoktu. Şu an günümüzde birkaç tane var ama 10-11 sene öncesinden bahsediyorum. Fazla kadın yoktu ben küçük bir kız çocuğuyum ceme girdiğim zaman insanların bakışlarından benden onur mu, gurur mu duyuyorlar? Yoksa iğreti mi bakıyorlar onu kesinlikle anlayamıyorum. Ama bir iki göz bana bir mana ile bakıyordu ve ben bundan utanıyordum ve mahcup hissediyordum kendimi o zamanlar.
ALEVLİĞİN TEMELİ CAN KAVRAMI ÜZERİNE KURULMUŞTUR
Alevliğinin temelinin “can” kavramı üzerinde kurulmuştur. Ama Alevilerin temelinde bu kavram çok yok. Çünkü feodal sistem hala Aleviliğin içerisinde ne yazık ki var. Buna devletin İslamlaştırma politikası diyebiliriz, erkek egemenliğinin baskın gelmesi diyebiliriz.
Kadın hizmet içerisinde de yalnızca 12 hizmette 1 veya 2 hizmette görüyoruz. Bunlardan saka ve süpürgesi bacı olarak nitelendirdiğimiz şeklinde görüyoruz ve kadınların da sindirildiğini görüyoruz.”
“YERELERDE OLMASA DA BÜYÜK KENTLERDE ALEVİ KURUMLARINDA CİNSİYETÇİ BAKIŞ AÇISI MEVCUT”
Şimdiye kadar kendi yaşadığı yöresinde hiç zaman cinsiyetçi tavırlarla karşılaşmadığını belirten Dengiz, ”Kadınlara yaklaşım konusunda Alevi canlar içerisinde de cinsiyetçi bir bakışın hala mevcut. Bu konuda ben kafamı duvara vurduğumda 17 yaşındaydım. İstanbul’da bir cemevindeydim. Zakir olarak posttun kenarında oturmuştum. Saz çalarken arkadan bir ses geldi, “Kadınlar posta oturamaz” dedi biri bana sonra bir sandalye getirdi ve ben o sandalye üzerinde deyiş okudum. O an kendimce yaptığım şeyin çok ayıp olduğunu ve sanki bunun affedilir bir yanı yokmuş gibi hissettim. Ben 17 yaşında postta bir daha oturmasaydım yüksek ihtimalle şu an sayılı kadınlardan bir tanesi eksik olacaktı” şeklinde ifade etti.
“ALEVİ KURUMLARINDA ERKEK EĞEMEN ANLAYIŞI SONUCU KADINLAR SİNDİRİLİYOR”
Alevi kurumlarında erkeklerin yönetim ve hiyerarşi egemenliğinden kaynaklı kadınların sindirildiğinin altını çizen Dengiz, “Ne yazık ki Alevilikte gerçekten şu anda teori ile uygulanan pratikler müthiş tezat durum var. Buna iktidarın İslamlaştırma politikası diyebilir, erkeklerin egemenliği ele almaları veya hiyerarşi kurma diyebiliriz. Hayat bizim için nötr bile değil. Hayatın biz tanıdığı imkânlarımız yaşantımız açısından tanınmayabiliyoruz. Ama biz kadınlar olarak yeterli kuvvetli güçlere sahibiz. Zeynep Ana’dan, Kadıncık Ana’dan bahsediyoruz. Güzide Anamız var hala beyitleri gizli tutulmuyor ancak aşina bir şekilde de icra edilmiyor” şeklinde ifade etti.
“KADIN ANA DA KADIN ZAKİR DE EŞİTSİZLİĞİ YAŞIYOR”
Cem yürüten Anaların da kadın Zâkirlerin de aynı durumu yaşadıklarını belirten Dengiz, “Kadınlar nasılsa ana da, Zakir kadınlar da aynı durumdalar. Analar da aynı şeye maruz kalıyorlar. Varız hayatın bize verdiği ancak yaşamın bize vermediği o her neyse onu tırnağımızı geçirerek alabilecek güçteyiz. Onun için mücadele etmemiz gerekiyorsa edeceğiz” dedi.
“BİR KADIN ZAKİR OLARAK KADINLARIN ELİNDEN TUTMAK ZORUNDAYIM YOKSA YÜRÜTECEĞİM HİZMETİN ANLAMI KALMAZ”
Zakirler olarak birbirimizin elinden tutmak zorunda olduklarını belirten Dengiz, “Ben bu geleneği sürdürüyorsam bunun için başka kadınların elinden tutmak zorundayım. Belki bu hayatta bunu için var oldum. Bunun için varım bunu sadece kendine saklarsam bu benim benciliğim olur. Yürüteceğim hizmetin hiçbir manası kalmaz” diye belirtti.
Zakir kadınların birbirleriyle iletişime geçmeleri gerektiğinin önemine vurgu yapan Dengiz, bir anayla cem erkânını birlikte yürütmenin kendisi için bir onur olduğunu belirtti.
Cebrail ARSLAN/ANTALYA
.
Yoruma kapalı.