PİRHA- Bingöl’ün Cafran köyünde yaşayan Serkan ve Özgür Kişin, zorlu yaşamlarına nefes aldırmak için yüzde yüz doğal olan ağaç balının peşine düşmüşler. Ağaçların kovuklarına yuva yapmış arıların balını bulmak ve getirmek hayli zorlu bir serüven onlar için.
Bal bilindiği üzere en temel besinlerden biri. Ancak doğal bal bulmak veya doğal olanına yakın olanını bulmak günümüz koşullarında hayli zor. Kimi üreticiler ne kadar özen gösterse de gerek arıyı beslemek için verilen ürünler gerekse kovanda kullanılan endüstriyel ürünler sofralarımıza gelen balı gönül rahatlığıyla tüketmemize yol açmıyor.
Doğada ağaçların kovuğunda yuva yapan arıların ürettiği bal ise bilindiği gibi yüzde yüz doğal. Bu nedenle fiyatı yüksek olsa da sağlığına özen gösteren alıcılar her zaman bulunuyor.
YAŞAM MÜCADELESİ DOĞAYA YÖNELTMİŞ
Bingöl’ün Cafran (Dallıtepe) köyünde yaşayan Serkan ve Özgür Kişin geçinemeyince zorlu yaşamlarına nefes aldırmak için yüzde yüz doğal olan ağaç balının peşine düşmüşler. Birinin üç, diğerinin iki çocuğu var. Köyde okul olmadığı için kışı şehir merkezinde geçirmek zorunda kalıyorlar. Bu süre zarfında gündelik işler peşinde bedenlerini hırpalayarak yevmiye ile çalışıyorlar. Sabit bir işleri yok. Bahar olur olmaz köye geliyorlar. Ot biçiyor, bağ bahçe işleriyle uğraşıyorlar. Fakat bunlar geçinmelerine yetmiyor.
“MESLEK SIRRI SÖYLEYEMEYİZ”
Zorlu hayat koşulları onları doğaya yöneltmiş. Bal serüveni de böyle başlamış. Köyleri meşe ormanı ile kaplı. Tabi diğer birçok ağaç türü de var. Zaman zaman arılar onlara da bal yapıyorlar. Fakat meşe çok yaygın ve bal arısı da meşe ağacının kovuğunu seviyor. Yıllardır arı peşinde koşan Serkan ve Özgür bu işte epey ustalaşmış görünüyorlar.
Her işin bir sırrı var denir. Elbette bu işin de bir sırrı var. Zaten arının kendisi sır dolu bir canlı. Bazı detayları sorduğumuzda, gülümseyerek “Meslek sırrı söyleyemeyiz” diyorlar.
İLK İŞ ARILARIN YERLERİNİ TESPİT ETMEK
“Bir arıyı bulmak ve onun balını almak aylara yayılan bir süreç. Öyle bulur bulmaz hemen balını alayım diye bir şey yok” diyerek şöyle anlatıyorlar:
“İlkbaharla birlikte dağ taş demeden her ağacı kontrol ediyoruz. Arı çiçeğe ulaşmak için bahar aylarında çok hareketlidir ve kendisini gösterir. Mesela onu sonbaharda görmek imkansız gibi bir şeydir. Dolayısıyla ilkbahar başlar başlamaz bizim işimiz onun yerini tespit etmektir. Zaten ilkbahar ağacı açsan da içinde çok az bal olur. Çünkü kıştan çıkmış, çalışıp bal yapması lazım.
Tespit ettikten sonra işaretimizi koyuyoruz. İşareti bu işi yapan diğer arıcılar veya köylüler götürmesin, diye koyuyoruz. Başkasının koyduğu işarete de biz karışmıyoruz. Ağustos sonu, Eylül başı itibarıyla ağaçları açıp, balını alıyoruz.”
ARIYI HEBA ETMEDEN GETİRİP KOVANA KOYUYORLAR
Çıkardıkları balı dağıtmadan yanlarında götürdükleri kovalara koyuyorlar. İşin zor taraflarından biri de arıyı heba etmeden yakalamak ve götürüp kovana koymak oluyor. Bunun için de bir yöntem geliştirmişler. Yanlarında götürdükleri çuval bu iş için. Çuvalın ağzını açık bıraktıktan sonra Ana arıyı aramak oluyor işleri. Ana arıyı bulmak o kadar da kolay olmuyor. Çünkü bütün arılar ona zarar gelmesin diye onu kuşatarak saklıyor.
Ana arıyı bulur bulmaz zarar görmeyecek şekilde çuvalın içine bırakıyorlar. Ana arı yakalandıktan ve çuvala konulduktan sonra iş kolaylaşıyor. Çünkü diğer arılar adeta koyun sürüsü gibi peşi sıra çuvalın içine giriyor.
Bu işlem de bittikten sonra iş artık toparlanıp köyün yoluna koyulmak oluyor. Gelir gelmez de ilk iş getirdikleri arıyı kovana koymak oluyor.
PİRHA/BİNGÖL
Yoruma kapalı.