PİRHA- Sinemilli Ocağı pirlerinden Süleyman Deprem, ‘Ocak sistemini’ günümüzde daha etkin işletebilmek adına “Yeniden inşa hareketi” başlattıklarını söyledi. Deprem, Alevi toplumunun bilinçli bir politika sonucu köylerinden uzaklaştırıldığına dikkat çekerek “Bir toplumun kültürünü yok edeceksen toprağından uzaklaştıracaksın. Bize bu dayatıldı. Bunu değerlendirerek arkadaşlarla birlikte yaşamı yerinde ve yeniden inşa hareketi başlattık.” dedi.
Sinemilli Ocağı pirlerinden Süleyman Deprem, Alevi toplumuna, bir bütün olarak sürgün politikası dayatıldığına işaret etti. Köylerin zorla boşaltılıp toplumun, köklerinden uzaklaştırıldığını söyleyen Deprem, “Yeniden inşa hareketi” başlattıklarını anlattı.
Pir Süleyman Deprem, Türkiye’nin “Darbeler ülkesi” olduğunu ifade ederek, özellikle 12 Eylül darbesinden sonra Alevi ve Kürt toplumuna hukuk dışı politikalar yöneltildiğini söyledi. Deprem, “O dönem, sözüm ona demokrasi darbeye rağmen biraz işliyordu, bugün ise hak getire. O günleri atar duruma düştük” diyerek 1980 yılından sonra uygulanan “gizli sürgün politikasını” anlattı.
Pir Süleyman Deprem, “Alevi ve Kürt toplumu, köy ve şehirlerde taciz edildi, her türlü zor ve zorbalık uygulandı. Ama asıl olan bir sürgün politikasıydı” diyerek şunları anlattı:
“Toplumların topraklarından uzaklaştırılması asıl önemli konuydu. Bunu önce fark etmedik. Ben gözaltında 26 günlük işkenceden sonra 1982 yılında çıktım ve 32 yaşında niyetim yokken askere gittim. Sonrasında ‘Yaşama şansın yok. Sen de Avrupa’ya git’ dediler. ‘Bu devlet, bu iktidar bana pasaport vermez’ dedim ama gidip bir şansımı denemek istedim. Başvurdum ve tabiri caizse ayağıma kırmızı halı sermedikleri kaldı. Anında pasaportumu hazırladılar.
Dedim ki ‘Düşmanın sana iyi davranıyorsa ya sende ya da onda bir numara var’. O gün pasaportu yırttım ve gitmedim. ‘Öleceksem ya da kalacaksam burada, ama gideceksem de elimi kolumu sallayarak gezmeye gideceğim’ dedim. ‘Neden?’ diye sordular. Ben de dedim ki ‘Oradaki yaşam riski buradaki ölüm riskinden daha ağır. Orada kişiliğimi kaybederim ama burada hayatımı. Ben kişiliğimi hayatıma tercih ediyorum’ dedim. Ama birçok insanımız, hatta devrimcilikle ilişkisi olmayanlar, bu gerekçelerle gidip bizden de referans istediler. Sonrasında o kişiler, para kazanıp geldiler ama kişiliklerini kaybettiler.
İkincisi; bir toplumun kültürünü yok edeceksen toprağından uzaklaştıracaksın. Bize bu dayatıldı. Şu anda Kürt Alevi köyleri, özellikle Maraş bölgesinde yazın köylere tatile gelirler ancak kışın o köylerde kimse kalmaz. Bunu değerlendirerek arkadaşlarla birlikte yaşamı yerinde ve yeniden inşa hareketi başlattık. Yaşam derken; kültürel, inançsal, tarımsal, hepsi var. İnsanları tekrar topraklarına dönmeye davet ettik. Ve bu konuda çok güzel gelişmeler oldu.”
“YAŞAM TOPRAKTADIR”
Süleyman Deprem, toprağı işleme konusunda alışılmış bir yönetim biçimi olduğunu söyleyerek tüm üretim biçimlerini değiştirme amacı taşıdıklarını anlattı. Yaşamın, toprağı işleyerek daha nitelikli hale gelebileceğine vurgu yapan Deprem, şöyle devam etti:
“Toprakta sulu ya da susuz hangi ürünler yetişir; sahlepten tutun cevizinden, bademine kadar şu anda herkes harıl harıl bu çalışmaların içerisinde. Sanayi bile ancak toprakla gelişir. Yaşam topraktadır. Alevilik felsefesinin temel anlayışıdır.
Bizler eskiden 70 kişilik bir aileydik ve hiçbirimizin ne bir emekli ne de çalışan bir maaşı vardı. Ama küçük bir tarlada hiçbir şeye ihtiyaç duymadan seneyi kurtarıyorduk. Toprak yoksa yurt yoktur. Toprak yoksa yaşam yoktur. Toprak yoksa beslenme yoktur. Bu anlamda hiç kimsenin topraklarını asla satmamasını öneriyoruz. İnsanlar, topraklarını yeniden üretime kazandırabilirler. Bizim de bu yönlü bir çabamız var.
Ürünü işlemek önemli. Çünkü bu işlem çeşitli ticari kurumların himayesinden kurtulmak anlamına gelir. İstedikleri gibi zam yapamazlar. Kooperatifleşerek sen yaparsın sen satarsın. Örneğin domatesi domates olarak satmayacaksın, onu salça yapacaksın.”
“DIŞARIDAN İNANCA SADECE FİNANSAL DESTEK VEREBİLİRSİN”
Pir Süleyman Deprem, son olarak ocaklar sisteminin yerinden yönetilip güncellenmesi gerektiğine vurgu yaparak şunları söyledi:
Yaşam felsefesi olarak Alevi yaşamımız toprağa, suya, havaya, ışığa bağlıdır. Kendi toprağı üzerinde yeşermeyen ağaç kurur. Bugün dışarıda olan bütün Alevi ve Kürtler mülteci konumdadır. Evet Fransa’da Fransız, Almanya’da Alman değilsin. Çünkü mültecisin. Şimdi Avrupa da yeni yeni yasalar çıkarmaya başlıyor. Eğer kendi ülkende malvarlığının var ise vatandaşlığını zora sokuyor.
Örneğin ben Sinemilli Ocağında bir pirin oğluyum. Sinemilli Ocağını Almanya’dan, Fransa’dan, Amerika’dan örgütleme şansın yok. Sinemilli Ocağı, merkezi olan Kantarma’da örgütlenir. Dışarıdan inanca kültürel ya da finansal destek verebilirsin ama eğer Kantarma’da bu ocağı yeniden güncelleyip oradan ses veremiyorsan geçmiş olsun.”
Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.