PİRHA-Yönetmen Caner Canerik, yok olma tehlikesi altındaki Dersim kültürünü gelecek kuşaklara taşıma mücadelesi veriyor. Dersim kültürünün merkezinde dil ve inanç olduğunu belirten Canerik, “Dil ve inanç aslında birbirinden ayrılmaz bir parça. Dersim kültürü çok zengin ancak bizim dilimizin ve kültürümüzün yok oluşunun önüne geçmemiz çok zor görünüyor” dedi.
İstanbul’daki aktif gazeteciliği bırakarak memleketi Dersim’e yerleşen Caner Canerik, fotoğrafçılığın yanı sıra belgesel ve film çalışmaları da yapıyor.
Caner Canerik, ‘Kamile Dersim’ projesiyle başlattığı kayıtlara 2011’de başladı ve 400’e yakın insanla görüşüp kayıt altına aldı. Kamile Dersim adıyla başlattığı çalışmasını Dersim Masalları adıyla kitaplaştırdı. Dersim’in tüm ilçelerini, köy köy gezerek yaşlılara anlattırdığı masalları kitapta toplayan Canerik, “Hangi fakirin evine girersen gir, sana verecek bir masalı vardır mutlaka” diyor.
“DİL VE KÜLTÜR BİRBİRİNDEN AYRILMAZ BİR PARÇA”
Dersim kültürünün merkezinde dil ve inanç olduğunu belirten Caner Canerik, “Dil ve inanç aslında birbirinden ayrılmaz bir parça. Bugün konuştuğumuz dil farklı şivelerle Bingöl’de, Palu’da, Amed’de ve birçok yerde konuşuluyor ama Dersim’de dili şekillendiren kültürel altyapıdır. Buradaki inanç, coğrafi özelikler ve yaşam tarzı bu dile kimliğini veren unsurlar. Dersim aslında dil, inanç ve coğrafyası ile diğer yerlerden ayrılıyor. Hepsini birleştiğimiz zaman eskilerin deyişiyle Kırmanciye yenilerin deyişiyle Dersim kültürü dediğimiz şey ortaya çıkıyor. Burada farklı olarak inancın, coğrafyanın ve kültürün şekillendirdiği ayrı bir karakter oluşmuş. O yüzden aslında kaybolmakta olan Dersim kültürü” diye ifade etti.
“ÇOCUĞUMUZA DİLİMİZİ ÖĞRETMİYORUZ”
Kırmancki’nin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasında birçok hata yaptıklarını ifade eden Caner Canerik, “‘Okullarda ders verilmiyor, devlet asimilasyon politikası uyguluyor’ deniliyor evet bunlar var ama bunlar çok küçük bir oranda. Biz kendi dilimizi bilmiyoruz, çocuğumuza da dilimizi öğretmiyoruz. Bu konuda asıl suçu kendimizde aramamız gerekiyor. Ben dil konusunda da çok karamsarım artık, ‘Kamile Dersim’ projesi çektiğimde şunu söyledim: 50 yıl sonra insanlar artık burada böyle bir dil ve kültür varmış diyecekler. Artık insanlara ulaşamıyorsun. İnsanlar ne Kırmancki konuşuyorlar ne de okuyorlar. O yüzden bizim dilin ve kültürün yok oluşunun önüne geçmemiz çok zor gözüküyor. Gençler burayı terk ediyor, çocuk doğum oranları çok düşük. Yeni insan olmadıktan sonra bunun önüne geçmek çok zor” dedi.
“MASALLARIN DEĞERİNİN FARKINDA DEĞİLİZ”
Çocukluğunda masalları çok fazla dinleyemediğini söyleyen Caner Canerik, “Asimilasyon süreci ve 1980’li yıllardaki baskı ortamı çok fazla olduğu için biz kendi kültürümüzden kopmuştuk. Daha sonraki süreçte masalları derlemeyi aslında kendim için yaptım. Çünkü masalları dinlemek hoşuma gidiyordu. Özellikle o fantezi dünyasını Kırmancki görmek anlamlıydı. Biz masalların değerinin farkında değiliz. Yani masal diye aşağıladığımız birçok kimlik bizim kendi kültürümüzün bir parçasıydı. Örneğin Dersim masallarındaki kadın olgusuna baktığımız zaman cesur, öz güvenli, kafası çalışan ve erkeğe yön veren bir karakter var. Çocuklara anlatılan masalların onların kişilik şekillenmesinde önemli etken olduğunu düşünüyorum. Çünkü çocuk bu masalı dinlediği zaman kendisi hayal kuracaktır ve onun gibi olmak isteyecektir” diye belirtti.
“MASALLARA ULAŞMA KONUSUNDA SIKINTI YAŞIYORUZ”
Son yıllarda masallara ulaşma konusunda sıkıntı yaşadıklarını ifade eden Canerik, şöyle devam etti:
“Çünkü kitlelere kendi dilimizle ulaşmada bir sorun yaşıyoruz, çünkü insanlar okumuyorlar. Ben topladığım kayıtların çoğunu Kırmancki alıyorum. Çünkü onun kendi özgü bir rengi, dinamiği ve bir sıcaklığı var. Bu yönüyle bence çok daha değerli. Farklı bir dile çevirince aynı anlamı katabilmek çok kolay değil. Ama insanlara ulaştırmak için hiç yoktansa bu da iyidir. Kırmancki olarak masal dinleyip büyümüş bir insanın kültürel olarak çok daha zengin olduğunu düşünüyorum. Kamile Dersim projesinde benim amacım, var olan, yaşayan insanlardan alabileceğimi almak ve daha sonra onları değerlendirmekti. Yaklaşık olarak şu an yedi yıldır bu işle uğraşıyorum. Ciddi anlamda zorluklar yaşadım 350-400 civarında kayıt aldım. Gittiğim bölgeyle ilgili, kişinin kendi yaşadığı deneyimler, rüyalar, masallar ve efsaneleri kayıt altına almaya çalışıyorum. Biz tarih olarak bakınca en fazla 1938’deki katliamı biliyoruz ama Dersim tarihi sadece orayla sınırlı değil” dedi.
“DERSİM KİŞİLİĞİNİ OLUŞTURAN UNSURLAR EFSANELER VE MASALLARDIR”
Dersim hafızasını iyi bilmeleri gerektiğini vurgulayan Canerik, “Kafanın içine girmemiz gerekiyor. Yani dışarıda insanların fiziki olarak yaptığı mücadele elbette ki değerli ama kafanın içi daha önemli. Dersim kişiliğini şekillendiren unsurlar efsaneler ve masallardır. Eğer bu unsurları bilirsek o zaman gerçek Dersim’i ortaya çıkartabiliriz. Biz uzun yıllar Rus edebiyatı ve mitoloji olarak da ben kişisel olarak Yunan mitolojisine çok meraklıydım. Son yıllarda kendi kültürümüzü yeniden bir araya getirmeye başladık. Ama bizim mitolojik anlatımlarımızın onlardan hiçbir farkı yok” diye konuştu.
“BİZİM KÜLTÜRÜMÜZ ÇOK ZENGİN”
Toplum olarak çok aşağılandıklarını dile getiren Canerik, konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Solcular geldi aşağıladı, sağcılar geldi aşağıladı. Herkes ‘burası geridir, modernize edilmeniz gerekir’ dedi. Ama bugün ben baktığım zaman diyorum ki hayır arkadaş bizim kültürümüz çok zengin. Medusa’nın hikayesi Kırmızıköprüde yaşanmış ama biz bunu bilmiyorduk. Medusa’yı okuyoruz ve ne güzel fantastik bir hikaye diyoruz ama Şehriban’ın hikayesi de var bunun farkında değiliz. Aynı hikayenin yansıması ve kadının mezarı var orada. Yani bu tür değerlerimizin farkında değiliz, bu durum bizi geçmişimizden kopartıyor ve sudan çıkmış balık gibi görünüyoruz. Ama gözlemlediğim kadarıyla Dersim kültürünü referans alarak yürüyen insanlar bence hep daha başarılı olmuştur, bundan sonra da başarılı olacaktır.”
PİRHA/DERSİM
Yoruma kapalı.