PİRHA-İnsan Hakları Derneği İstanbul Eş Başkanı Gülseren Yoleri, seçim sürecinde kampanya konusu haline getirilen göçmenlerin yaşadıklarını PİRHA’ya anlattı. Göçmenlerin Türkiye’den gönderilmesinin anayasaya ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirten Yoleri, “Seçim öncesi ve sonrasında iktidar ile muhalefet ırkçılık, ayrımcılık ve insan haklarının ihlalini vadettiler” dedi.
Genel seçimler ve Cumhurbaşkanı seçimi sürecinde göçmenlerin hedef haline getirilmesi gündemdeki yerini koruyor.
İnsan Hakları Derneği (İHD)İstanbul Eş Başkanı Gülseren Yoleri, seçim sürecinde kampanya konusu haline getirilen göçmenlerin yaşadıklarını PİRHA’ya anlattı.
Gülseren Yoleri ,Türkiye’de göçmen düşmanlığının yükseldiğini belirterek, “Aslında göçmen düşmanlığı diye karşımıza çıkan düşüncenin seçimlerden önce de mevcut olduğunu biliyoruz. Özellikle mültecilere yönelik saldıraların olduğu belli mahallelerde onlara yaşam imkanı vermeyen bu saldıralar sırasında yaşam hakkı ihlalleri gerçekleştiği ya da tekil olaylarda bu yaşam hakkının ihlal edildiği pek çok olayla karşı karşıyayız. Mültecilere karşı işlenmiş bir suçun cezalandırılması istisna bir durum olarak çıkıyor karşımıza. Hem maruz kalanın hem avukatlar hem de bu alanda çalışan sivil örgütlerinin mücadelesi ile gerçekleşebiliyor eğer olay karşısında adalet sağlandıysa” dedi.
“MUHALEFET BUNU BİR SEÇİM ARACI OLARAK SAVUNDU”
Genel olarak var olan mülteci karşıtlığının özellikle seçim döneminde seçim malzemesi olarak kullanıldığını söyleyen Yoleri, “İktidar daha örtülü bir politika izledi ama onun politikasının da özellikle yabancı karşıtlığı boyutunu sahada çalışan sivil örgütler tespit edebildi. Muhalefet bize seçim sürecinde bütün mültecileri göndereceğiz dedi. Kendi vatanında yaşamadığı için gelmiş insanları savaş bölgelerine gönderebilmeniz için hukuku ihlal ediyor olmanız gerekiyor. Hem uluslararası hukuk hem Türkiye’nin iç hukuğundaki düzenlemeler diyor ki bu ülkede hiçkimse zulüm göreceği malum bir yere geri gönderilemez. Bütün bunları bilen iktidar geri gönderme yasağını ihlal ederek yüz binlerce mülteciyi ülkelerine geri gönderdi. Yüz binlerce mülteciyi iltica hakkını ihlal ederek sınırından geri itti. Muhalefet bunu bir seçim aracı olarak savundu” diye konuştu.
“BU İNSANLAR NEDEN BU YOLCULUĞA ÇIKMAK ZORUNDA KALDI”
Gülseren Yoleri “Kimse yurdunu keyfi olarak terk etmiyor. Savaş bölgelerinde, derin yoksulluğun yaşandığı yerlerde bunların sebepleri kimler diye bir sorgulamayı yapmak zorundayız” ifadeleriyle mülteciliği yaratan koşulların sorgulanması gerektiğini vurguladı.
Yoleri, şöyle devam etti:
“Mülteciler ile karşı karşıya geldiğimizde mutlaka neden geldiğini sorgulayalım. Gerekiyorsa araştıralım. Gerçekten benim işimi elimden mi alıyor yoksa onları benim yerime daha fazla sömüreceğinden emin sermaye, benim yerime onu mu tercih ediyor. Bu soruların sorulması önemli gerçekten. Burada en kritik noktalardan birisi şu; diyorlar ya Türkiye cennet, devlet bütün Suriyelileri, Afganistanlıları ülkeye doldurdu onlara imkanları verdi. Peki sınırlarda kim ölüyor? ‘Umut yolculuğu’ diyorlar, deniz ya da kara yolu ile Avrupa’ya geçmeye çalışan mültecilerin kadın, çocuk, yaşlı, engelli pek çok insanın buralarda öldüğünü biliyoruz. Aylan bebeği hepimiz hatırlıyoruzdur sanırım. Arkasından binlerce insan gözyaşı döktü ama kimse şunu sormadı: Bu insanlar neden bu yolcuğa çıkmak zorunda kaldı? Bu tür soruların cevaplanması empoze edilmeye çalışan ayrımcı ırkçı politikalara ilişkin çok daha sağlıklı bir tutum geliştirmemize imkan verir.
“BUGÜN MÜLTECİNİN HAKLARI, DAHA SONRA SİZİN HAKLARINIZ DA İHLAL EDİLECEK”
Bizim ülkemizin onu buraya getiren politikalar yönünden rolü neydi? Mesela sınır ötesi operasyonlara yetki verilerken, sınırlarımız namustur derken, oradaki okullarda Türkçe okutulurken, gidip başkasının ülkesinde kendi dilimizde eğitimi zorlarken, bunları sorgulamamız gerekiyor. Bizim sorumluluğumuz esas itibariyle mülteciliği yaratan koşulların engellenmesi. Gerek seçim öncesi ve sonrasında iktidar ile muhalefet ırkçılık, ayrımcılık ve insan haklarının ihlalini vadettiler. Bu vaatlerle parlementoya gelmiş ve bu ülkeyi yönetecek insanlardan söz ediyoruz. Buradan hak ve özgürlük çıkmasını beklemek imkansız. Oradan iyi bir şey çıkmasını bekleyemezsin ama oradan iyi bir şey çıkması için zorlayabilirsiniz. Bunu doğru bir mücadele hattı oluşturarak, toplumsal gücün ülkeyi yönetenler üstünde etkili olabilecekleri bir tabloyu çıkararak yapabilirsiniz. Onlar bizi düşmanlaştırmaya çalışırken biz haklarımızla özgür vatandaşlar olarak bir arada yaşamak istiyoruz diyebiliyor olmamız, elimizden gelen dayanışmayı gösterebiliyor olmamız lazım. Devleti yönetenlerin yarattığı güvensiz ortamı toplumsal muhalefetin daha güvenli bir alanla çevrelemeye ihtiyacı var. Bugün mültecinin hakkı ihlal ediliyorsa eğer daha sonra sizin haklarınız ihlal edilecek.”
Dilan ŞİMŞEK/ İSTANBUL
Yoruma kapalı.