PİRHA-Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Ataşehir Şubesi “Yolda birlik nasıl omalı?” forumunun sonuç bildirgesini yayınladı. Alevi hareketinin, çağın sorunlarına cevap verecek şekilde yenilenmesi gerektiğini vurgulandığı bildirgede, Alevi kurumlarında kadın eşitsizliği, Alevi kurumlarının siyasetle ilişkisi gibi önemli sorunlara dikkat çekildi.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSKAD) Ataşehir Şubesi’nde 27 Ocak günü “Yolda birlik nasıl olmalı?” konulu bir forum düzenlenmişti. Çeşitli konuşmaların ve tartışmaların yer aldığı forumun sonuç bildirgesi yayınlandı. İçinde bulunulan sıkıntılı sürece vurgu yapılan sonuç bildirgesinde, tarihin her döneminde çeşitli katliamlara uğratılan Alevilerin, yaşadığımız çağda daha büyük tehlikelerle karşı karşıya olduğu belirtildi.
Kadim bir inanç olan Aleviliğin her yönden kuşatma altına alınarak asimile edilmeye çalışıldığı belirtilen sonuç bildirgesinde şu ifadeler yer aldı:
ASİMİLASYON POLİTİKASININ SON HALKASI
Türk-İslam olmayanlara fazla yaşama hakkının tanınmadığı coğrafyamızda kadim kültürümüz Alevilik, her yönden kuşatma altına alınarak asimile edilmeye çalışılmaktadır. Siyasi iktidar, Aleviliği öldürmek için adeta bütün kurumlarını seferber etmiştir.
Toplumun her alanının İslam’ın kurallarına göre dizayn edilmeye çalışıldığı bir dönemde Aleviler okullarda, hastanelerde başta olmak üzere bütün kurumlarda; yaşadığımız mahallede, sokakta, apartmanda hatta medya yoluyla evlerde asimile edilmeye çalışılmaktadır. Tüm bunlar yetmedi, devletin asimilasyon mekanizmaları kutsal mekanlarımıza, derneklerimize, vakıflarımıza kadar uzandı. Artık öyle bir hale geldik ki kurumlarımızı, cemevlerimizi yönetenler, asimilasyon araçlarına kapılarını ardına kadar açtılar. Daha önce çocuklarımızı imam hatip liselerine zorunlu olarak yerleştiren, dedelerimizi hacca gönderen siyasi iktidar, şimdi Alevilere ait mekanları kuşatmak suretiyle asimilasyon politikalarının belki de en son halkasını oluşturmak istiyor.
“ALEVİ HAREKETİ ÇAĞIN İHTİYAÇLARINA CEVAP VERECEK ŞEKİLDE GÜNCELLENMELİ”
Yaşanan bu olumsuzluklar elbette ki Demokratik Alevi Hareketini sekteye uğratmıştır. Alevi hareketimizin eski ivmesini kaybettiği, ihtiyaca cevap vermediğimiz, hareketimizin rotasının değiştiği su götürmez bir gerçektir. Artık hareketimizin tepeden tırnağa yenilenerek çağımızın ihtiyacına cevap verecek şekilde taleplerimizin de güncellenerek kendi yolunu kendisinin çizmesi gerekiyor. Tarihimizden ders çıkararak pirlerimizin, ulularımızın, yol önderlerimizin bizlere bırakmış olduğu mirasla, eksik kalan yönlerimizden ders çıkarıp bu eksikleri gidermek, kendi örgütlülüğümüzü güçlendirmek bizim tarihi sorumluluğumuzdur.
Çözüm bekleyen sorunlarımızın çok olmasındandır ki Alevilik, Alevi örgütlenmesi ve Alevilerde birlik tarihte hiç olmadığı kadar çok tartışılıyor. Alevilik deyince akabinde örgütlülük ve birlik kavramı akla geliyor doğal olarak. Çünkü günümüz dünyasında ayakta kalma mücadelesi veren diğer kültür ve inançlar gibi Alevilerin de ayakta kalabilmek için örgütlü olmaya, örgütlülük gereği de bir olmaya ihtiyaç duymuştur.
Biz Aleviler son 70 yıllık süreçte göç ve kentleşmeyle birlikte büyük bir değişim, dönüşüm yaşadık. Bu süreçte geleneksel kurumlarımızı sürdürmekte büyük sorunlarla karşılaştık. Yaşadığımız en önemli sorun süreli ve çok yönlü yürütülen asimilasyon girişimleri ve baskılara maruz kalmamızdır.
“ALEVİ HAREKETİ DAĞILMA RİSKİ TAŞIYOR”
Son dönemlerde gerçek sorunlarını bir kenara bırakan, sosyal, siyasal, inançsal bağları kopma noktasına gelen, Alevileri unutup kendilerine göre Alevilik değerlerini değiştirip yeni bir Alevilik yaratılmaya çalışıldığının hepimiz farkındayız. Egemenler tarafından tarif edilmiş bir inanç dünyası ile devletin Alevisi yaklaşımının da olduğunu biliyoruz. Bu nedenle Aleviliğin tartışıldığı kadar Demokratik Alevi Hareketi içindeki tartışmalar da giderek artmaktadır. Bu tartışmalar, Alevi hareketi içinde örgütsel zayıflamaya neden olmaktadır. Bir yandan siyasi iktidarlar bir yandan yerel iktidarlar Alevi hareketini denetimleri altına almak istemektedir. Bu saldırılar karşısında Alevi hareketi, sürecin iç tehlike yönünü göz ardı etmiş, örgütlenme ve birlik konusu ihmal edilmiştir. Kurulma felsefesi ve amacından giderek uzaklaşan hareket, başta asimilasyon olmak üzere saldırılara karşı istenilen düzeyde cevap olamadığı gibi örgütü harekete geçiren yapılar olmaktan uzaklaştı. Bu nedenle bu dönem Alevi hareketi dağılma riski taşımaktadır. Bu sürecin toparlanması için kendi sorunlarımız ile yüzleşmeye ve daha derinlikli tartışma zeminlerinin hazırlanmasına ihtiyaç vardır.
– Alevi hareketinin ayağa kalkması için en başta içten kuşatmaların etkisiz hale getirilmesi gerekmektedir. Hareket içinde Alevi inanç ve kültürüne uygun davranılmasını bırakalım dernekler yasasındaki demokratik kuraldan uzaklaşılan bir süreci yaşamaktayız. Nereden başlanırsa başlansın başlangıç noktasını oluşturacak noktanın ayrışımdan uzak olması gerekmektedir. Tüm farklılıklarımızla birlikte bir arada konuşmayı cemal cemale konuşulacak hale getirecek bir tarz öncelikli olmalıdır. Hiçbir farklılık aykırı görülmeden bir arada tutmayı becerebildiğimiz oranda pirimizin söylediği gibi ‘bir olalım iri olalım diri olalım’ sonucunu yaratabiliriz. Örgütlerimiz de bu durumu yaratabilirsek kurumlarımız içinde farklılıkları zenginliğimiz olarak görebiliriz.
“SORUNLARIN EN BAŞINDA KADINLARI EŞİT OLMAMASI VAR”
– Alevi hareketinin yaşadığı sorunların başında kadının eşit olmaması yatmaktadır. Bu durum sorunların çözümünde eksiklikler ve yanlışlıklar oluşturmaktadır. Gerek inanç alanımızda gerekse kurumlarımızda kadınlara ve kadın yöneticilere dair yaklaşım inanılmaz düzeyde erkek iktidarı olarak işlemektedir. Hiçbir kurumumuzda kadınların eşitlendiğini söyleyemeyiz. Bunu gösterecek alanlarımız yok denecek kadar az. Hiçbir kurumumuzda, cemevimizde kadınların kendilerine dair bağımsız söz söyleyeceği bir alan bulunmamaktadır. Hareketimizin bugün bulunduğu bu temel soruna çözüm bulması gerekmektedir. Alevi kurumlarındaki ayrışmaların, restleşmelerin, bölünmelerin birçok nedenleri vardır fakat nedenlerden biri de kadının yaşanan sorunlar ve sürecin içinde olmamasıdır. Kadınlarımızın inancımızdaki yeri kapsamı düşünüldüğünde bu sorunların önemli kısmının yaşanmasının engellendiğini tarihimizde görmekteyiz. Yaşanan bu kapsamlı sorunun aşılması ancak bu yoldaki yaklaşımımızı düzeltmemizle mümkündür. Bu düzeltme bulunduğumuz yerlerde model oluşturmak ve başlamakla olacaktır. Bilindiği gibi kadın sorunu aynı zamanda erkek sorunu ise bu sorunun sadece kadınlar üzerinden çözülmesini beklemek durumun daha da olumsuzlaşmasına katkı sunacaktır.
“SÜRDÜRÜLEN FAALİYETLER VE MEVCUT KURUMLAR İHTİYACA CEVAP VERMİYOR”
– Bugün Alevi kültür ve inancının asimilasyona uğramasında bulunduğumuz kurumlar eliyle yapmasına fark etmeden neden olmaktayız. Cemevlerimiz sadece cenaze ve yemek verilen alanlar olmaya başladı. Üstelik bu hizmetin ne kadar Alevi inancına göre yapıldığı da ayrıca sorunumuz olarak durmaktadır. Cemevlerimizin inancımızın değerlerini kültürünü yerine getiremediği ortadadır. Alevilerin örgütlü olduğu cemevleri bugün dernekler yasasına göre faaliyet sürdürülmektedir. Sürdürülen bu faaliyetler ve mevcut kurumlarımız artık ihtiyaçlara cevap vermemektedir. Ortaya çıkan ve giderek yapısal hale gelen sorunlarımızın aşılmaması nedeniyle demokratik Alevi hareketi içinde de farklılıklar oluşmaya başladı.
“KURUM TEMSİLCİLERİ SİYASET İLE İLİŞKİ KURARKEN TOPLUMUN RIZALIĞINI ALMALI”
– Alevilerin içten yaşadıkları asimilasyonlardan biri de siyaset ilişkisinin ortaya çıkardığı sonuçlardır. Düne kadar Diyanet’ten yardım almayı reddeden Aleviler, geldiğimiz süreçte cemevlerinde yürütülen hizmetlerin finansmanında belediyeler ile yoğun ilişkiler yaşamaktadır. Cemevlerindeki yoğunlaşma da belediye ve siyasetçiler için önemli bir motivasyon kaynağı oldu. Her ne kadar kurum yöneticileri bu ilişkileri ‘biz de vatandaşız, nasıl camiye veriliyorsa cemevine de verecekler’ diyerek açıklamaya çalışsalar da bu onları siyasetçiler ve belediyeler karşısında edilgen kılıyor. Alevi kurum yöneticileri siyasetin sağladığı imkanlardan yararlanmak için kurumları bırakıp adeta koşarak siyasete atıldılar. Özellikle belediye başkanları ve siyasetçiler Alevi kurumları üzerinden yönlendirici olmaya başladılar. Bu hal kurumların ve yöneticilerin siyasi partiler nezdinde ciddi itibar kaybı yaşamasına neden oldu. Alevi kurumlarına getirilen en büyük eleştiri kurumları ele geçiren yöneticilerin bu kurumları kişisel menfaatleri için siyasete giden yolda sıçrama tahtası olarak kullanmasıdır. Alevi kurumlarının toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilir bir hale gelebilmesi için siyaset ilişkisinin Alevi inancına ve geleneklerine uygun bir yapılanmaya girmesi acil bir ihtiyaçtır. Siyaset kurumları ile ilişkilenirken daha ilkeli ve toplumsal temsiliyeti öne alan bir tutum içerisinde olmaları gerekmektedir. Bu ilişkiyi adaylık temelli değil, siyaset temelli kurmalıdır. Böylelikle partilerin kapısında bekleyen değil, partilerin kapısına geldiği, danıştığı kurumlar oluruz. Alevi kurum yöneticileri siyasetle ilişki kurarken toplumun ve kurumlarının rızalığı temelinde hareket etmelidir. Siyaset için Alevi olanlar ile Alevilik için siyaset yapanlar birbirinden ayrılmalıdır. Bireysel ve siyasal hırslar Alevilerin hak mağduriyetine uğramasına ve toplumsal anlamda güçsüzleşmesine neden olmaktadır. Bugün yaşanan dağınıklık her alanda teslim olma hali, yaşanan siyasi sürecin ve ülke siyasetinin kurumlarımızı kuşatmaya çalışmasının sonucudur.
“ALEVİ DERGAHLARI GERİ ALINMALI”
Sonuç olarak hareketimizin şimdiye kadar elde etiği kazanımların koruması ve yeni kazanımların elde etmemiz için öncelikle kendi içimizde eleştiri ve özeleştiri mekanizmalarımızı çalıştırmamız gerekiyor. Sorunlar yapısal bir hal almıştır ve çözümü için çok kapsamlı tartışmalara ve ciddi çalışmalara ihtiyaç vardır. Bu çalışmaları bölgelerden başlayarak tartışılan tüm tartışmalara en demokratik mekanizmalarımızı yaratarak oluşturulmalıyız.
Aksine bugün örgütlerimiz içinde her türlü demokratik mekanizmaları kapatan iç asimilasyona kapı aralayacak birlikler reddedilmelidir. Aslında asıl mesele niçin birlik olmadığımız ya da birlik oluyorsak neye göre birlik olmamız gerektiğidir. Biz Alevilerin birliği tarihimizde pirlerimizin gösterdiği yolda mevcuttur.
Bu yola başta Hünkar Hacı Bektaş Dergahı olmak üzere Pir Sultan vb bize ait tüm dergahların geri alınması ile başlanmalıdır. Alevi ocak merkezi olan Dersim ise dergahlar gibi düşünülmeli bu alanlar Alevi örgütlenmesinin merkezleri yapılıp merkezlerden yerellere dair hareket edilmelidir. Dağınıklığı merkezileşmeden toparlamak mümkün değil ise öncelikle merkezi alanlarımızı kendimize ait yapmalıyız. Bu adım birlik bakımından önemli adım olacaktır.
“YOL TALİPLERİNİ BİRLİĞE ÇAĞIRIYORUZ”
Bu nedenle birliği Kırklar Cemi’nde ifade edilen nefsin, makamın, tahtın, tacın, şanın, sıfatın dışarıda bırakıldığı gibi görmeliyiz. Birinden damlayan bir damla kanın kırkından aktığı gibi görmeliyiz. Bir üzüm tanesinin kırk eşit lokmaya ayrıldığı yer gibi paylaşmalıyız. Kırklar Cemi’nden biliriz bir olmayı. Bir olmak, söz ve yetkiyi tek kişide toplamak değil, kırkının da birlikte aynı duygu ve düşünce içinde yola turap olması, benlik davasını bırakıp hakikate sadakatle bağlanmasıdır. Hakk ve hakikat yolunun talibi olmadan mürşidi olunamayacağını bilmektir. Peygamberlerin içine sığmadığı yoksulların hizmetkarlığını yapanların birliğidir bu. Bu mana ile birliğe çağırıyoruz yol taliplerini.
Sonuç olarak derdimiz bundan sonra da bu amaca hizmet edecek çalışmaların sürdürülmesidir. Bu amaca hizmet edecek çalışmaların desteklenmesi ve büyütülmesi hedeflenmelidir. Forum sonucunda bu ve benzeri amaçlara hizmet edilecek her çalışmayı sürdürmek amaç olarak benimsendi. (HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.