PİRHA- Yazar Can Kasapoğlu, Dersim’de ormanların yakılmasına ilişkin kaleme aldığı yazıda, Dersim’de insanlara ve tüm canlılara karşı suç işlendiğini belirtti. Dersim’de kutsalların yakıldığını ifade eden Kasapoğlu, ‘Dersim için bir damla Su’ çağrılarına duyarlılık gösteren, Dersimlinin feryadına ses veren gelişmeler değerlidir, olumludur ancak yetmiyor, yetmeyecektir” dedi.
Yazar Can Kasapoğlu, Dersim’deki orman yangınlarına dikkat çekerek, Dersim’in OHAL içinde bir başka OHAL’i yaşadığını ifade etti.
2018 yılının Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ait helikopterlerden atılan bombalarla Dersim’de ormanların bir kez daha onlarca kez ateşe verildiğini hatırlatan Kasapoğlu, yangınların söndürülmesine AKP hükümetinin talimatıyla izin verilmemesini eleştirdi.
“DERSİM’DE YAKILAN ORMANLAR BÜTÜN CANLILARIN”
“Dersim yanarken ise ülkede yine savaş tamtamları çalıyor. Ya da savaş tamtamları çalarken Dersim yakılıyor da diyebiliriz” ifadesini kullanan Kasapoğlu, “Dersim’de yakılan ormanlar salt Dersimlilerin ormanları değildir. Bütün canlıların, Tekirdağlının, İstanbullunun, Tokat ya da Karadenizin ormanlarıdır” dedi.
“DERSİM’DE İNSANLARA VE CANLILARA KARŞI SUÇ İŞLENİYOR”
Türkiye’de bilinen tek yanlı medyanın Dersim’deki orman yangınlarını görmezden geldiğini belirten Yazar Can Kasapoğlu, şunları kaydetti:
“Dersim’de doğaya, insanlara ve canlılara karşı açık bir suç işlenmektedir. Dersim’de yanan sadece ormanlar değildir. Dersim inancının kutsal mekanları, mezarları ve tarihi dünyanın gözü önünde yakılmaktadır. Kültür, tarih, doğa ve toplumsal hafıza yok edilmektedir. Dersim’de on yıllardır süregelen sistematik soykırım politikaları ve olağan olmayan hukukdışı baskılar devam ederken son yıllarda bir de buna orman yangınları eklenmiştir. Bu yaklaşımların hedefinde tarihten günümüze Dersim olduğu çok açıktır. Bununla birlikte insansızlaştırma, barajlar, HES’ler, demografik yapıya müdahale ile bir tarih yok edilmek istenmektedir. 37-38 Dersim Soykırımı ile başlayan ancak kendilerince tamamlan(a)mayan kültürel ve coğrafik soykırım ısrarla devam ettirilmektedir.
Diğer yandan ‘Tunceli’leştirme, kimlik üzerindeki ırkçı politikalar, eğitimdeki ‘tek’ çi anlayış ile birleştirilip özel yasalar ve ‘Kanun Hükmünde Kararname’ler (KHK) eşliğinde Raa Haqi/Riya Heqi ya da Hakikat Yolu’nun Takipçilerine yönelik ‘özel’ bir ‘Bektaşi(cilik)’ kuşatması dayatılmaktadır.”
Bütün bu olup bitenlere karşı ise onurlu Dersimlilerin karşı durmaya çalıştığını dile getiren Kasapoğlu, cezaevindeki ve dışarıdaki siyasetçilerin, sanatçı, aydın ve yazar ile bir kaç sivil toplum kuruluşunun süreci göğüslemeye çalıştığını hatırlattı.
“DERSİM’DE KUTSALLARIMIZ, İNANCIMIZ YOK EDİLİYOR”
“Ülkede ve yurt dışındaki Dersimli kurumlar ve şahsiyetler orman yangınlarına karşı ‘Bir Damla Su’ çağrıları yapmakla kalmıyor aynı zamanda kendileri birer damla su oluyor” diyen Can Kasapoğlu, şöyle devam etti:
“Avrupa’nın bir çok önemli merkezinde Dersimliler, Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB), Avrupa Konseyi (AK), Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Greenpeace ile Çevreyi korumak için kurulmuş tüm sivil toplum örgütleri ve yetkililerine sorumluluklarının gereğini yerine getirme çağrıları yapıyor. Dersimlilerin bu feryadına ve çağrısına ise bazı dost kurumlar, onurlu siyasetçiler ve Aleviler destek veriyor. Sonuçta Dersim’de kutsallarımız, inancımız ve kültürümüz yanıyor, yakılıyor, yok edilmek isteniyor. Nasıl ki Mekke-Medine Müslümanlar için neyi ifade ediyor ise ve nasıl ki Vatikan Hıristiyanlar için ne anlama geliyor ise ve nasıl ki Kudüs Yahudiler için önemli ise Dersim ve kutsal coğrafyası, dergahları, Ocakları ile başta Kürt-Kızılbaş Aleviler olmak üzere kendisine Aleviyim diyenlerin merkezidir.”
Yazar Can Kasapoğlu, ‘Dersim için bir damla Su’ çağrılarına duyarlılık gösteren, Dersimlinin feryadına ses veren gelişmeler değerlidir, olumludur ancak yetmiyor, yetmeyecektir” dedi.
“Az sayıda duyarlı ve ısrarlı insanların emekleri, Dersimlilerin, Alevilerin ve ‘İnsanım’ diyenlerin kendi öz kaynakları ile oluşturdukları medyası aracılığı ile dünyaya duyurulmaya çalışılan bu sese ses vermek vicdan sahibi kesimlerin insani görevidir” diyen Kasapoğlu, şunları ekledi:
“Bu anlayış ve görev ile Dersimlilerin sesi olmak aynı zamanda Cumartesi Annelerinin ve insanlığın sesi olmaktır. Bu cephe mazlumların zalimlere karşı direniş cephesidir ve güçlendirilmesi, genişlemesi elzemdir. Damla su hiç yoktan iyidir ancak, az gelir, yetmez, dere, ırmak, göl, deniz, okyanus olunmalıdır. Çünkü ateş büyüktür..
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.