PİRHA – Eğitimci Yazar Ali Balkız, Bursa’da Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Mehtap Cengiz’in Aleviler hakkındaki nefret söylemine dair “Bunları siyasal iktidarın talimatı ile yapıyorlar. Bunu bir görev görüyorlar. Sonuçta o öğretmeni o okula müdür yapacaklar. Ama yine de tepkimizi koymak lazım” dedi. Balkız, davaya müdahil olmak istediklerini de söyledi.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) önceki dönem genel başkanlarından Yazar Ali Balkız, Bursa’da Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Mehtap Cengiz’in sınıfta Aleviler hakkında sarf ettiği nefret söylemini kınadı. Aynı zamanda eğitimci olan Balkız, söz konusu öğretmenin halen görevde olmasını eleştirdi.
“NEFRET DİLİ BU KADAR YOĞUN DEĞİLDİ”
Ali Balkız, okullardaki nefret söylemlerinin geçmişe kıyasla arttığına vurgu yaptı. Balkız, “Burası Ulus dediler” isimli yeni romanında da benzer bir olaya yer verdiğini belirterek şunları kaydetti:
“Romanda bir öğrencinin Malatya’da 1960-1966 yılları arasındaki süreci anlatılıyor. Orada şöyle bir şey var; din dersi öğretmeni sınıfta, pencere kenarındaki saksıyı işaret ederek ‘bu saksı değil mi çocuklar’ diyor. Öğrenciler ‘Evet öğretmenim’ diyor. ‘Ne güzel çiçek açmış değil mi?’ diyor öğretmen. Öğrenciler de ‘Evet öğretmenim’ diyor. Bu olay lise 1. sınıfta geçiyor ve öğretmen devamında diyor ki ‘Akşamdan buna bir fincan rakı döksek, sabaha başını eğmiş, ölmüş olur değil mi?’ diyor. Öğrenciler, ‘Evet öğretmenim’ diyor ve devamında öğretmen ‘İşte çocuklar Aleviler de böyle yapıyorlar. Akşamdan rakı içiyorlar, gece ne yaptıklarını bilmiyorlar. Ana, bacı, kardeş hepsi birbirine karışıyor’ diyor. Bir Alevi öğrenci elini masaya vuruyor. Sonra yanındaki, onun yanındaki, arka sıradaki; bütün sınıf ayağa kalkıyor. Harun isimli öğretmen şaşırıyor. Ertesi gün itiraz eden öğrenci Malatya’nın yerel gazetelerine gidiyor ve durumu anlatıyor. Sonraki gün bütün Malatya’daki gazeteler ‘Alevi Sünni tefriki’ yani ayrımcılığı manşetiyle çıkıyor. Vali, emniyet müdürü, Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel işe el koyuyor ve ardından Ankara’dan bir müfettiş geliyor. Ve o öğretmeni bir daha Malatya’da gören olmuyor.
“MİLLİ EĞİTİMİ BU ANLAYIŞ YÖNETİYOR”
O günden bugüne 50 yıl geçti. O zaman da nefret vardı bugün de var ama bu kadar yoğun değildi. Bu tip öğretmen o kadar çok ki. Ben 1970-1980 yılları arasında liselerde Antakya, Urfa, Adana, Giresun gibi birçok ilde öğretmenlik yaptım. Öğretmenler odasında her teneffüste arkadaşlarla buluşur, gazeteleri, akşamdan radyo haberlerini, siyaseti ya da yaramazlık yapan öğrencileri konuşurduk. Öğretmenler yaptıkları pastaları ikram ederlerdi ama köşede biri otururdu; benzi beti bembeyaz, besinsiz, gözleri çapaklı, ağzı şorikli, üstü ütüsüz, kravatsız bir adam… İşte o din dersi öğretmeniydi. İşte onlar, bugün eğitimi yönetiyor. Lafa karışmazlar, söyleyecek sözleri olmazdı. Zaten öğrenciler de onları adam yerine koymazlardı. Çünkü silik tiplerdi. Ülkede bütün din dersi öğretmenleri öyle miydi bilmiyorum ama benim tanıdıklarım en azından öyleydi. Bugün milli eğitimi bu anlayış ve bu adamlar yönetiyor ve intikam alıyorlar.”
“MASKE DEĞİŞTİREREK ÜLKEMİZİ BUGÜNKÜ HALE GETİRDİ”
Ali Balkız, 12 Eylül Askeri Darbesi’nin ardından eğitimle birlikte yaşamda birçok alanın “Tepe taklak” olduğunu ifade ederek, “Kenan Evren güya Atatürkçü. Zaten bütün ihtilalleri yapanlar Atatürkçülük adına darbe yaptılar” dedi. Balkız, günümüz AKP İktidarının da birçok alanda köklü değişimler yapmak istediğine işaret ederek şöyle devam etti:
“12 Eylül sonrası din derslerinin zorunlu hale getirilmesi ile başlayan süreç bugün anayasanın da hiçe sayıldığı, bu devletin temelinde olan Büyük Millet Meclisinin de neredeyse tasfiye edildiği, adı var kendisi yok hale getirildiği, hem yasaların hem anayasanın hiç mertebesine indirildiği, bir kişinin ağzından çıkan her sözün kanun, yasa olduğu bir evreye geldik. Ve o kişi bu 22 senede kendini gizleyip, demokrat görünerek, maske değiştirerek ülkemizi bugünkü hale getirdi. Bugün artık o kadar büyük tahribat oldu ki Cumhuriyeti Cumhuriyet yapan değerler ve kurumlar anlamında onların hepsi artık yerle yeksan oldu. Eğitimi, orduyu, sağlığı, ulaştırmayı, ziraatı, ticareti; yani her şeyi değiştirdi. Değişmeyen bir tek bol bol yapılan gökdelenler ve camiler oldu.”
“KİTLESEL TEPKİMİZİ KOYMAK LAZIM”
Yazar Ali Balkız, Bursa Hürriyet Anadolu Lisesinde görev yapan öğretmenin, bilinçli ve planlı bir şekilde Alevi nefret suçu işlediğinin altını çizdi. Balkız, eşiyle birlikte Mehtap Cengiz hakkında açılan davada müdahil olma isteklerini avukatlara ilettiklerini de belirterek şunları söyledi:
“Eğitimde ya da hayatın herhangi bir alanında Alevilere yönelik bu tür saldırı yapanlar bilinçli şekilde yapıyorlar. İktidarın, siyasetin talimatıyla bu işleri yapıyorlar. Bunu bir görev görüyorlar. Böylelikle doğrudan tepkiyi ölçüyorlar. Bu sözü söyleyenler büyük bir suç işlediklerini düşünmüyorlar. Allah’ın emrini yerine getirdiklerini, sevap kazanacaklarını, cennete gidebileceklerini düşünüyorlar.
“BEN VE EŞİM DAVAYA MÜDAHİL OLMA ARZUMUZU AVUKATLARA İLETTİK”
Söz konusu tepkileri kitleselleştirmeliyiz. Ben ve eşim de avukat arkadaşlara bireysel anlamda müdahil olma arzumuzu ilettik. Kaldı ki bu kadın, ifadesinde söylediklerinden ötürü onur, gurur duyuyor. Sonuçta ne olacak biliyor musunuz? O kadın öğretmeni o okula müdür yapacaklar. Ama tabii bu böyle diye ‘Bir şey çıkmaz bu işten, bu süreç Türkiye’de böyle yaşanacak’ dememek lazım. Tepkimizi koymak lazım. Bu tepkinin de kitlesel olması lazım. Milli Eğitim Bakanlığı’nın, valiliğin, o okulun önünde bütün Aleviler, Sünniler, Kürtler, Türkler, laiklikten, demokrasiden, kardeşlikten ve barıştan yana olan, aydınlık yarınlara dair düş kuran bütün kesimin birlikte o okulun önünde olup el ele verip o öğretmeni protesto etmeleri gerekir. Artık elimizdeki mücadele aracı bu. Yasa, yönetmelik, milli eğitimin temel ilkeleri, ahlak, adap gelenek yok. Toplumu toplum yapan kuralların hiçbiri işlemiyor.”
Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.