PİRHA- Hacı Bektaş Veli Dergahı Postnişini Veliyettin Ulusoy, “Kişinin Yol’dan düşebilmesi için de evvela ikrar ceminin kurulup, sürülen demler eşliğinde, cem erenlerinin tanıklığında meydanda ikrar vermesi gerekir” dedi. Ulusoy, Yolun kâmil olanı seçeceğini ve olur olmaz herkesi taşımayacağını, Yolun kendisine uymayanı elediğini vurguladı.
Hacı Bektaş Veli Dergahı Postnişini Veliyettin Ulusoy, “Edep ile Erkan bir olmayınca insan-ı kamilin kerameti cahile sihir olarak görünür” başlığıyla bir yazı kaleme aldı.
Serçeşme Dergisi’nin 44. sayısında yayınlanan yazıda Ulusoy, “Yolumuzda düşenin sitemi “cana can, göze göz, dişe diş, ele el, ayağa ayak, yanığa yanık, bereye bere” şeklinde çalınmaz. Kişinin Yol’dan düşebilmesi için de evvela ikrar ceminin kurulup, sürülen demler eşliğinde, cem erenlerinin tanıklığında meydanda ikrar vermesi gerekir” dedi.
Ulusoy, “Yolumuzun temel esaslarına göre verilen ikrar ile birlikte kişi kendi hata, eksik, kusur, noksan ve yanlışlarından sorumlu tutulur ve kendisi de bizatihi bu sorumluluklara ‘Allah eyvallah’ der; yani teslim-i rıza olur. Ebedi yenilenme ve sonsuz döngü içerisinde kurulan ilk görgü ceminde kişi meydanda sorgu sual edilir ve eğer varsa bir hata, eksik, kusur, noksan veya yanlış; özür, niyaz, teslim ve tecelli ve rıza ile müşkülat çözülmeye çalışılır. Ama eğer çok daha karmaşık ve hükmü ağır bir kusursa sitem çalınır ve Yolumuzun düsturlarına düşkünlük erkanı uygulanır” hatırlatmasında bulundu.
“KURALLAR HERKES İÇİN EŞİT DERECEDE UYGULANIR”
Veliyettin Ulusoy şu örnekle ifade etti:
“Örneğin, kadın erkek fark etmeksizin haksız yere ve keyfi olarak eşini boşayan, haram kazanç sağlayan, yalancı şahitlik yapan, nefsine hâkim olmayan, hırsızlık yapan, cana kıyan, insanlara zarar veren, hatır gönül kıran, söz taşıyan, kapı dinleyenler düşkün sayılıp, sitemleri bitinceye kadar ceme alınmazlar. Ama öyle suçlar vardır ki sitemleri yaşadıkları sürece devam eder. Verdiği ikrardan dönenler, zina suçu işleyenler, kasten cana kıyanlar, sırrı faş edenler vb. Yolumuzda kişi ister mürşit, rehber, dede, ana, bacı; ister talip, baba, dedebaba olsun kurallar herkes için eşit derecede uygulanır ve hatta cezanın derecesi taliplikten mürşitliğe doğru çalınan sitemin derecesi daha ağır olur.”
“YOL KAMİL OLANI SEÇER, HERKESİ TAŞIMAZ”
Hacı Bektaş Veli Dergahı Postnişini Veliyettin Ulusoy, yazısına şöyle devam etti:
“İnsan-ı kamilin kerameti cahile sihir olarak görünse de Yolumuz talibini ve kurbanını kendisi tayin eder. Yol kâmil olanı seçer ve olur olmaz herkesi taşımaz. Başka bir ifade ile Yol kendisine uymayanı eler. Verdiği ikrara sadık kalıp, pişeni olduğu gibi eksik, hata, kusur, noksan ve yanlışları sonucu düşeni de olmuştur ve olacaktır da ama bu düşene vurmak anlamına gelmiyor. Eğer işlediği suç kişiyi ömür boyu düşkünlüğe mahkûm etmiyorsa vurulan sitemler ve uygulanan yaptırımlar olumlu, yapıcı, birleştirici, kişiye zarar verilmemesi yönünde olur.
“İZLENİLEN YÖNTEM YOLUMUZUN TEMEL DÜSTURLARINA AYKIRI”
Fakat günümüzde düşkünlük kurumu öyle bir hale getirildi ki Yolda olan da olmayan da Yola gireni ya da girmeyeni düşkün ilan edebiliyor. Yolda olan ya da olmayanın kişiyi düşkün ilan edebildiği gibi aynı “hak” ve cesaret” ile kişinin düşkünlüğünü kaldırabiliyor. Oysaki Yolumuzda tarikat kapısına rehbersiz girilmez, marifet kapısında mürşitsiz gezilmez, hakikat kapısına pirsiz varılmaz. Eşiğe varmadan Haydar kapısının kilidini kendisinde bilen de var; meyli muhabbetten pişmeden, meydan görmeden kendisini meydanın sahibi ilan edenler de. Bu ifadeleri dile getirirken amacımız elbette ki kimseyi incitmek, kırmak ya da hizmet edenlerin emeğini yok saymak değildir. Ama uzunca bir süredir basında, çeşitli toplantılarda yapılan konuşmalarda, sosyal medya üzerinde ve daha birçok mecrada düşkünlüğe dair edilen kelamlar çok da yerinde olduğu söylenemez. Edilen kelamlar haklılık payı da içerebilir fakat izlenilen yöntem Yolumuzun temel düsturlarına aykırıdır.
YOLDA OLANLA OLMAYANIN FARKI
En basit hali ile kişi yola girmemişse kendisine yönelik yapılan suçlamalar ile ilgili düşkünlük kurumuna ait olan terimlerin kullanılması erkân değildir. Şayet bunun erkan olduğunu kabul edersek yolda olan ile olmayanın birbirinden hiçbir farkı kalmaz ve “kalsın gönül, yol kalmasın” ifadesini tersyüz etmiş oluruz. Yani “kalsın yol, gönül kalmasın.” Belki bir istisnai durum olarak değerlendirilebilir. Ama böyle bir duruma “eyvallah” demek en basit hali ile bizi ikrarsız Alevilik sonucu ile karşı karşıya getirir. Elbette ki “istisnalar kaideyi bozmaz” fakat istisna olanın kendisi kaidenin yerine geçerse bir süre sonra istisna olanın kendisi kural haline gelebilir.”
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.