PİRHA- “Yolumuz nedir? Niye Alevi Bektaşi Kızılbaş yolu diyoruz?” diye soran Ulusoy, ” Bu yol, Hakk’a giden yoldur, Hakk’a giden yola giderken tertemiz gitmeniz gerekir. Hakk’a giderken nefis dediğimiz eksik şeylerimizi atmamız lazım” dedi. Ancak ikrar vererek Alevi olunacağını belirten Ulusoy, dedenin de dara kaldırılabileceğini hatırlattı.
Hacı Bektaş Veli Dergahı Postnişini Veliyettin Ulusoy, Seçeşme dergisinde yazdığı bir yazıda, “Biz ne piriz ne de mürşidiz. “Pirlik, Mürşitlik, Muhammed Ali’ye, Hünkar Hacı Bektaş Veli’ye mahsus bir makam ve sıfattır. Biz sadece bu yolun hizmetkarıyız ve hizmete devam edeceğiz dostlar” dedi.
“HAKKA GİDEN YOLA TERTEMİZ GİTMEMİZ LAZIM”
“Yolumuz nedir? Niye Alevi Bektaşi Kızılbaş yolu diyoruz?” diyen Ulusoy, “Bu yol, Hakk’a giden yoldur, dostlar. Hakk’a giden yola giderken tertemiz gitmeniz gerekir. Hakk’a giderken nefis dediğimiz eksik şeylerimizi atmamız lazım. Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin dediği gibi bu yola giderken, eğer gitmek istiyorsanız, zor yok. Küslüğü, dargınlığı, gıybeti, bütün kötülükleri bir kenara bırakmanız gerek. Çünkü gideceğiniz yer, geldiğiniz yerdir. Dostlar, aklınıza şu soru gelebilir: Gideceğimiz yer nasıl geldiğimiz yer oluyor? Yolumuzda devriye olgusu vardır; zaman döngüseldir; bir daire halkası düşünün nasıl ki başlangıç noktası ile bitiş noktası aynı yer oluyorsa yolumuzda da gittiğimiz yer geldiğimiz yer olmasını aynı şekilde düşünebilirsiniz. Hakk’a giderken, biraz önce ifade ettiğim gibi; tertemiz gideceksiniz; Güzide Ana’nın dediği gibi gideceksiniz. Güzide Ana kim? Hamdullah Efendi’nin, yani o zamanki Hacı Bektaş Veli Dergahı Postnişin’in kardeşidir” dedi.
“Bizler Alevi Bektaşi Kızılbaş toplumu olarak yani bu Yolda olanlar için; bizdeki anayasa kul hakkıdır” vurgusunu yapan Ulusoy, “Üzerimizde kul hakkı olmayacak. Kötülüklerden arınacağız; bunun için de Yol’un bize verdiği bir takım düsturlar vardır. İlk önce ikrar verilir yani bu yola giderim denilmesi gerekir” ifadesini kullandı.
“ANCAK İKRAR VEREREK ALEVİ OLUNUR”
Alevi-Bektaşi-Kızılbaş yolunda, sadece Alevi ana-babadan doğmakla Alevi olunmayacağını belirten Ulusoy, “Ancak, ikrâr vererek Alevi olunur. İkrar vermen lazım, peki ikrar nasıl olacak? Reşit yaşta belli bir olgunluğa erişmiş her can şayet bekar ise kendi özünden; evliyse eşi ile birlikte sorumlu olmak üzere ikrar verirler. Musahip ikrarı ise; ikrarlı evli çiftlerin, ömür boyu uyum sağlayacaklarına inandıkları bir aileyi musahip seçip, belli bir süre birbirlerini sınayıp tanıdıktan sonra, ister yıllık İkrar ve Görgü cemleri sırasında, isterlerse özel olarak yapacakları bir cemde gerçekleştirilir” diye yazdı.
“İKRAR VERMEYE ÖNCE İÇİNİZDE KARAR VERİRSİNİZ”
“İkrar vermeye ilk önce içinizde karar verirsiniz” diyen Veliyettin Ulusoy şunları ifade etti:
“Evet, ben bu yola gideceğim. O gönül, o aşk eğer içinizde ise, o aşk içinize düşmüşse, dersiniz ki ben bu yola gideceğim. Kendinizin vermiş olduğu karardır ama bu yeterli mi? Hayır, yeterli değil, peki ne yapacaksınız? İşte böyle bir cem olacak. Böyle bir toplantı olacak, böyle bir meydan kurulacak; bu toplantıda siz bu yola gidiyorsunuz kendi kararınız ama cem erenleri de şahit olacak, tanıklık edecek. Sizi kontrol edecek, bağlı olduğunuz ocağın dedesi ve meydandaki tüm cem erenlerinin önünde ikrar vereceksiniz. Ve diyeceksiniz ki biz bu yola gidiyoruz, dostlarım, kardeşlerim, canlarım sizler şahit olun, tanıklık edin buna; meydanda bulunan her can eyvallah dedikten sonra ikrar vermiş olacaksınız. Yoksa sade anne ve babanızın Alevi Bektaşi Kızılbaş olması yetmez. Bununla bitiyor mu? Hayır, yıllık kontrol var. Nasıl oluyor bu? Yıllık görgü cemleri olur, bu görgü cemlerinde meydana çıkarsınız, birinde alacağınız borcunuz var mı? Birini incittiniz mi? Birini ağlattınız mı? Meydana çıkarsınız, sorarsınız cem erenlerine ben meydandayım, özümü döktüm ortaya benden istekli, alacaklı, kırgın, küskün, dargın olan var mı diye rızalık istersiniz. Aynen bu meydanda olduğu gibi sizden birisi eğer rızalık vermezse, sizden razı değilse, sizden birini incitmişse meydana çıkar ve siz de onun hesabını vermek zorundasınız.”
“DEDE DE DARA KALDIRILIR”
Dedenin de dara kaldırılabileceğini ifade eden Ulusoy “O eşiğin bu tarafına geçtiğiniz an rütbe diye bir şey kalmaz dostlar. Siz, burada oturanlar, bu meydanda makam diye bir şey yoktur. Bu meydan, cemde bulunan her can için aynı ve eşit mesafededir. Yani bir dedeyi de dara kaldırırsınız. Yani eşikteki ile döşektekinin bir farkı yoktur. Dara kaldırırsınız, niye sabah bana selam vermediniz? Sana selam verdim niye karşılık vermedin de diyebilirsiniz. Bütün bunların anlamı: gönlünüzdeki her türlü gümanı, şüpheyi kaldırmanızdır. Yani eşiğin dışında kalacaktır; her türlü, eksik, noksanlık, şüphe ve kötülükler. Orada da arındıktan ve maneviyatınızı temizledikten sonra psikolojik bir rahatlama yaşarsınız. Her yıl mensup olduğunuz ocağın dedesi ve meydanda bulunan cem erenlerinden rızalık alırsınız” dedi.
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.