PİRHA- KHK ile bir gece yarısı işinden atılan Sosyolog Veli Saçılık Ankara Yüksel Caddesi’nde 1 yıldır yapılan direnişin adeta sembolü oldu. Hemen her gün polis şiddetine maruz kaldı. Oğlunun direnişini sahiplenen Anne Kezban Saçılık da polis şiddetini hep yaşadı, yerlerde sürüklendi. 10 Aralık İnsan Hakları Haftası dolayısıyla Veli Saçılık ve anne Kezban Saçılık’a mikrofon uzattık.
Haberin Videosu
Bugün 10 Aralık İnsan Hakları ve Demokrasi Haftası. Biz de işinden OHAL kararnamesiyle atıldıktan sonra Ankara Yüksel Caddesi’nde direnen ve hemen her gün polis şiddetine uğrayan ve gözaltına alınan Sosyolog Veli Saçılık ve oğlunun bu direnişine destek olan Anne Kezban Saçılık ile konuştuk.
Sosyolog Veli Saçılık bir gece yarısı KHK ile işinden ihraç edildi ve tam 395 gündür Kızılay Yüksel Caddesi’nde arkadaşlarıyla direniyor.
PİRHA mikrofonunu uzattığımız Veli Saçılık, “Bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü ve Haftası. Ben kendimi söyle tanımlıyorum: İnsan haklarının Türkiye’de olmadığına kanıt olarak Türkiye’de yaşıyorum” dedi.
Veli Saçılık bunun nedenlerini şöyle açıklıyor:
“Neden denirse, bir ülkenin cezaevlerinde boş yere uzun süre kaldım, kolum koparıldı. Sonrasında bana bir sürü dava açıldı. Hiçbir sorumlu cezalandırılmadı. Ardından AHİM’in “Türkiye Cumhuriyetinin savcısı ve hakimleri işkenceyi kapatmak istemektedir” diyerek karar vermesiyle ancak bir sonuç alabildim.
Bugün işten ihraç edilmiş durumdayım diğer arkadaşlarımla birlikte. Ve burada tam 395 gündür bir mücadele veriyoruz.”
“İNSAN HAKLARI KARAKOLU DİYORUZ”
Yüksel direnişi nedeniyle İnsan Hakları Anıtı’nın bir bariyer içerisinde alındığını vurgulayan Veli Saçılık, “O görüntü zaten Türkiye’de insan haklarının olmadığının iyi bir kanıtı. Polis hemen o anıtın yanına bir de karakol kurdu. Biz onun adına insan hakları karakolu diyoruz. Biliyorsunuz Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde insan hakları merkezini de kapattılar artık. Öyle bir merkez kalmadı. İnsan hakları savunucularının neredeyse tamamı cezaevinde” diye konuştu.
“BEN FAŞİZMİ YAŞIYORUM, İNSANA DAİR BİR ŞEY YAŞAMIYORUM”
Yüksel direnişi sırasında uzun süredir dayak yediklerini belirten Sosyolog Veli Saçılık, şunları kaydediyor:
“Nuriye ve Semih’in açlık grevi 275 gününde bir saç teli kadar vücutları kalmış durumda. Anayasa’da yazan hakkımız olan basın açıklaması yapmak istiyoruz ama bunun karşısında hakkımızda dava açılıyor, sopa yiyoruz bir de üstüne paramızla dayak atıyorlar bize. Çünkü 227 lira her gün ceza kesiyorlar. Bunları topladığımızda Türkiye’de insan hakları yok. Ne var denirse? Bence ben faşizmi yaşıyorum. İnsan haklarına dair insana dair bir şey yaşamıyorum bu ülkede ve olması için mücadele ediyorum ama.”
“KENDİMİ İNSAN HAKLARININ OLMADIĞINA KANIT OLARAK ORTAYA KOYUYORUM”
“Kendimi insan haklarının olmadığına bir kanıt olarak ortaya koyuyorum” diyen Saçılık, “Çünkü ben onlarca davayla uğraştım. Üstüne kolumu koparttıkları duvarın parasını bile benden isteyen bir zihniyetle karşı karşıya kaldım ama Türkiye’de elbette insan hakları mücadelesi verilecek ve biz de bunun bir parçası olacağız. Bende bir parçası olacağım.” ifadelerini kullandı.
“ENİNDE SONUNDA TÜRKİYE’DE ÖZGÜRLÜKLER OLACAK”
Sosyolog Veli Saçılık, eninde sonunda Türkiye’de özgürlüklerin olacağını, eninde sonunda insan hakları mücadelesinin kazanacağını ve bu zulümün böyle gitmeyeceğini belirterek, “Pir Sultan’dan bu yana bu direniş sürüyor. Direnenler mutlaka olacak, zulmedenler de zulümleriyle abat olamayacaklar. Bu kesindir” dedi.
“İNSAN HAKLARI OLMADIĞINI HER GÜN SOKAKTA GÖRÜYORUZ”
“İnsan hakları olmadığını biz her gün bu sokakta, Yüksel Caddesi’nde görüyoruz” ifadesini kullanan Saçılık şunları söylüyor:
“Anayasanın bütün kurallarına aykırı olarak bizi işten attılar. İşimizi alabilmek için ne zulümler yaşadık biz burada. Ve ne yazık ki bu koşullar altında insan hakları haftasını kutlamak zorunda oluyoruz ve bununla ilgili söylemlerde bulunuyoruz ve insan hakları savunucuları Türkiye’de artık ajan diyerek otelleri basılarak, evleri basılarak gözaltına alınıyor. Çok yaygın bir biçimde insan hakları savunucuları baskı alında. Ve bu baskı altında daha ne kadar gidebilir daha ne kadar gidilebilinir onu bilmiyorum. Ama bizim yapabileceğimiz şeyler var. En azından şu anıtı insan hakları anıtının etrafındaki bariyerlerin kaldırılması için bugün toplumun bu mücadeleye katılması lazım. Bu bariyer kalktığında belki sembolik olarak biz kazanmış olacağız.”
“MUTLAKA KAZANACAĞIZ”
İnsan hakları haftası deyince tutuklu gazetecileri, Tutuklu milletvekillerini ve bütün sivil toplum kuruluşu temsilcilerini, parti liderlerini unutmadıklarını söyleyen Saçılık, “Bunlar şu anda rehin alınmış durumda. Bu rehinlik içerisinde toplum da bir esir ve bu esarete karşı biz insan hakları mücadelesini yükselteceğiz. Mutlaka biz kazanacağız diyorum.” ifadelerini kullanıyor.
“ANNEM DE ÇOK ZULÜM GÖRDÜ, HAK İHLALİNE ANNEM DE KANITTIR”
Sosyolog Veli Saçılık, İnsan hakları alanında aslında annesi Kezban Saçılık’ın da çok daha kanıt taşıdığını ve cezaevi önünde çok zulüm gördüğünü hatırlatıyor. Saçılık annesinin bugün yüksel caddesinde de zulüm gördüğünü ve bu zulümlerin devam ettiğine işaret ediyor.
Bu kez Anne Kezban Saçılık’a mikrofon tutuyoruz. Anne Saçılık, oğluna destek olmak için gittiği Yüksel Caddesi’nde polisler tarafından yerlerde sürüklenmişti. Ve bu duruma tüm kamuoyu tanık olmuştu.
Saçılık, oğlu Veli Saçılık’ın elinden ekmeğini aldıklarını söyleyerek konuşmasına başlıyor.
“OĞLUM HAKLI; DEVLETİN ELİNDEN ALDIĞI EKMEĞİNİ İSTİYOR”
“İnsan haklarına da tuzak kurdular” diyen Kezban Saçılık, oğlunun direnişinde haklı olduğunu vurguluyor:
“1 seneyi aşkındır benim çocuğum ve arkadaşları burada işkence görüyor, zulüm görüyor. Biz bir şey istemiyoruz, benim oğlum bir şey istemiyor. Elinden aldıkları ekmeğini istiyor. Eğer işi olsaydı ve oğlum her gün buraya gelseydi haksızdı niye gidiyorsun yavrum derdim, ve gelmezdim. Ama şimdi ise dişi ile tırnağı ile kazandığı ekmeğini elinden aldılar. Benim oğlum haklı, buraya gelmek zorunda işini, ekmeğini alana kadar. Devletin elinden aldığı ekmeğini istiyor. Her zaman oğlumun arkasındayım. Her zaman da gelirim.”
“BİZ ASLA BU DÜZENİ KABUL ETMİYORUZ”
Anne Kezban Saçılık, “Türkiye’de aklı yeten insanları cezaevine koyuyorlar. Bir de cezaevleriyle övünüyorlar. Okullarla övünsünler, yaptıkları kültürle övünsünler. Cezaevlerinde hep aydın insanlarımız içeride. Aklı yetmeyenleri burada koyup aklı yetenlere hep zulüm yapıyor. Kendine benzemeyen, kendi gibi olmayan, kendine uymayan insanlar cezaevinde hep. Biz asla onun düzenini kabul etmiyoruz” diyor.
Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.