PİRHA- İktisatçı Mustafa Sönmez, halkın ödediği vergilerden oluşan bu varlık fonunun yandaş şirketlere kazanç sağlamayı amaçladığına dikkat çekti.
Kamuya ait çok sayıda büyük şirket Pazar ve Pazartesi günleri sürpriz bir şekilde Türkiye Varlık Fonu’na devredildi. Toplam 20 milyar dolar ödenmiş sermayesi olan şirketler, 26 Ağustos 2016’da çıkarılan bir yasa ile kurulan Varlık Fonu’na aktarılmış oldu.
Türkiye Varlık Fonu’nun amacı, Türkiye’de nasıl işleneceğini ve hedeflerini İktisatçı Yazar Mustafa Sönmez PİRHA’ya anlattı.
Sönmez, “Fon, varlıklarını kamu kuruluşlarından, onların hisse senedi, nakit para ve taşınmaz varlıklarından oluşturacak. Bunlar, son tahlilde toplumdaki bireylerin ödedikleri vergilerden oluştuğu için, toplumsal varlıklardır. Şimdi bu kamusal fonlar, Varlık Fonu’nda –bir kısmı da merkezi bütçeden alınarak, onu eksilterek- toplanacak ve devlete ait bir şirket tarafından bu fon yönetilecek. Bu varlıklar, ipotek edilerek içeriden ve dışarıdan borçlanılacak. Bu borç, kamu borcu değil, şirket borcu gibi gözükecek. Varlıklar ve varlıklar emanet gösterilerek yapılan borçlanmalardan oluşan kaynakların önemli bir kısmı, zor durumdaki şirketlere projelere aktarılacak gibi görünüyor. Fon’un gerekçesinde “mega projelerin finansmanı” yazdığına göre, bunu iddia edebiliriz” ifadelerini kullandı.
Sönmez, yakın gelecekte bu fonun kamusal kaynaklarının zordaki firmalara kullandırmanın ana aracı olacağını vurguladı.
KAMUSAL ÇIKAR GÖZETİLMEDEN SPK DENETLEYECEK
Sönmez, kaynakları, varlığı kamuya ait iken, denetiminin meclisten, onun adına inceleme yapan Sayıştay’dan kaçırılmasının bu fonun en önemli eleştiri konusu olduğunu dikkat çekti. Bugüne kadar Sayıştay tarafından denetlenen kamu bankaları fona aktarılmış KİT’lerin artık sadece sermaye şirketi olacağı için kamusal çıkar gözetilmeden Sermaye Piyasa Kurulu (SPK) tarafından denetleneceğini söyledi.
MECLİS DENETİMİ OLAMAYACAK
Sönmez bu durumun ise şunlara sebep olacağını dikkat çekti:
“Piyasa kurallarına uyup uymaması açısından. Meclis denetiminden çıkarılması, Varlık Fonu’na istediği şirket ve projeye can simidi atmasının sorgulanmamasını getirecek. Vereceği açıklar ya da yıl sonu zararlar sorgulanamayacak. Şirket, Meclis’e bilgi vermek zorunda kalmayacak. Ayrıca birçok vergi ve harçtan muaf tutularak şirkete ve fonuna ayrıcalık tanınıyor. Bu da aslında özel sektörün itiraz etmesi gereken rekabet kurallarına aykırı bir durum.”
İSTENİLEN YABANCILARIN FONA GELMELERİ
“Bu kuruluşların hisseleri, arsa, bina vb. varlıklarından sağlanabilecek gelirle, nakit varlıkları vs. fonun oluşturacağı portföyün bileşenleri olacak ve iç-dış yatırımcıya, bu fona yatırım yapması, getirisinden faydalanması önerilecek. Bunun cazip bir yatırım alternatifi olup olmayacağı henüz belli değil. Çünkü, bir kere Türkiye, şu an 3 derecelendirme kuruluşu tarafından yatırım yapılamaz ülke ilan edildi. İstenen şey, yabancıların fona gelmeleri. Oysa risk primi Brezilya’nınkini bile geçen Türkiye’ye, kolay kolay yatırımcı gelir mi? Yeni fon iştah açar mı? Fon, batak projelere 3. havalimanı, Avrasya Tüneli, Gebze-İzmir Otoyolu, sağlık kampüsleri vb yatırımlara “ortak olmak” adıyla kaynak aktarırsa, fona olumlu geri dönüşler olur mu? Bunlar, evdeki hesabın çarşıya uymayacağına dair işaretler. Yine de bütçe kaynaklarını kullanmadan, merkezi bütçeye açık yazdırmadan, böyle bir paralel bütçe ile “tahlisiye botu” fon kurulmuş durumda. Fon’un acil işlevi, bataklara can simidi atmak olacaktır. Bu nedenle, fona konulan varlıklar kadar, harcamalar “yatırım” adı altında fonun kaynak aktaracağı yerleri iyi takip etmek gerekmektedir.”
YİNE TÜM YÜK HALKA!
Fonun, milli gelirden kamuya akan payı ne de milli geliri artırmadığını söyleyen Sönmez, merkezi bütçeye giden bir kısım gelirleri kendi kumbarasına çekerek bütçeyi zayıflattığına işaret etti.
Merkezi bütçenin açık verme ihtimali daha da arttırdığını vurgulayan Sönmez, bu durumun ise eğitim, sağlık, sosyal bütçelere olumsuz yansıyacağını söyledi.
Sönmez, “Fon portföyü ucuzladıkça yabancı akbaba fonların eline geçebilir ve dolayısıyla bu kamu kuruluşları üstünde de yabancı fonlar söz sahibi olur. Stratejik diye adlandırılıp özelleştirilmeyen bazı kamu bankaları, enerji kuruluşları, PTT, THY gibi kuruluşlar üstünde yabancı hakimiyeti kurulabilir. Batma noktasındaki yandaş firmaları ve mega proje bataklarını kurtarmak için bütün bu riskler kulak arkası edilmiş durumda” ifadelerini kullandı.
Sevim KAHRAMAN
Yoruma kapalı.