PİRHA- Hünkar Hacı Bektaş Veli Vakfı Başkanı Veliyettin Hürrem Ulusoy, kaleme aldığı ‘Evveli Ali, Ahiri Ali’ başlıklı yazısında, “Yolumuz ve o hakikat duvarı asla eğri taşı kaldırmaz” dedi. Ulusoy, “Yolumuzda Pir eşiği Kâbe’dir” ifadesini kullandı.
Hünkar Hacı Bektaş Veli Vakfı Başkanı Veliyettin Hürrem Ulusoy, Serçeşme Dergisi’nin 51. sayısında yayınlanan ‘Evveli Ali, Ahiri Ali’ yazısında, “Yolumuz ve o hakikat duvarı asla eğri taşı kaldırmaz” dedi.
Ulusoy, “Yolumuzda Pir eşiği Kâbe’dir, erenlerin gönlü mihrap, sırrı sır edenin cemâli haktır. Yeter ki talip olan eşiğe demi ile vara ki erenler meydanında derdine derman bula. Ötesi eksik, kusur, noksan, gam ve arada kalmanın hamlığıdır” diye yazdı.
Veliyettin Hürrem Ulusoy’un yazısının tamamı şöyle:
“Evveli Ali, ahiri Veli olan Yolumuz’da marifet meyli muhabbet meydanı açmak ise kerâmet sofra kurmaktır. Meyli muhabbet meydanı terk-i şeriat ile başlayıp, tarikat babında meydana giriş ile başlar. Burada akıl ile gönül birlenip, Hakk aşkına, Hakk yoluna, Hakk’a hizmet etmek ile devam eder.
Başlangıçta söylenmesi ya da ifade edilmesi çok kolay gibi görünse de döngüselliğin seyrinde ateşten gömlektir, demirden leblebidir, kılıçtan keskindir çünkü teslimi rıza başını hakikat duvarı dibindeki sunağın üzerine koymaktan geçer Yolumuz ve o hakikat duvarı asla eğri taşı kaldırmaz. Teslim-i rıza ile başını koyanlar için dem-i devrana döner, dolu dolana akar. Bu döngüsellik ve akışta marifet muhabbetin gıdasından almaktır. Kerâmet kudretten beslenmektir; meydana bir göz atıp, sofradan birkaç lokma almak değildir.
“YOLUMUZDA PİR EŞİĞİ KABEDİR”
Tersine ayak baş sağ gerek menzile kavuşa, akıl ile gönül hoş gerek erenler meydanında derdi deşe, teslim-i rıza ile konulan baş gerek Hakk’a kavuşa, çağırmasını bilen gerek ela gözlü Pir’i yetişe. Çünkü yolumuzda Pir eşiği Kâbe’dir, erenlerin gönlü mihrap, sırrı sır edenin cemâli haktır. Yeter ki talip olan eşiğe demi ile vara ki erenler meydanında derdine derman bula. Ötesi eksik, kusur, noksan, gam ve arada kalmanın hamlığıdır. Ham ervah ile yola çıkmak ise mayasız hamuru fırına atmaya benzer. Sonu gam, keder, ikilik, ayrılık, gayrılık, dedikodu, koy gıybet, kıl ü kaldır.
Belirtmiş olduğumuz ifade ve hususlar kapalı ya da soyut kalmış olabilir ve bu nedenle somutlaştırmaya gitmekte yarar vardır. Düz bir ifade ile konu eğitim ile ilişkilendirilebilir fakat yolumuzda bunun adı eğitim değildir: Ya görüp girmektir ya da girip görmektir; asıldan nesil nesilden asıl olmaktır; talip olmaktır, talep etmektir, üretmektir, çalışmaktır, can-ı gönülden istemektir; teslim-i rıza ile ikrar vermektir; ölmeden evvel ölmektir, pirden doğmaktır; teni toprağa canı Hakk’a kurban etmektir, meydan açmaktır, muhabbet etmektir, cemal cemale durmaktır, gönülden gönüle ayan olmaktır; hal, hatır, gönül, kadir kıymet bilmektir; gönlü bol gözü tok olmaktır, cem kurup dem sürmektir; erenlerin, evliyaların, pirlerin, aşıkların, sadıkların kelâmını Hakk kelâmı bilmektir; hak hizmetinde zahmete katlanmaktır ve zahmeti hizmet bilmektir; meydana dem ile gelip dolu ile gitmektir; sağ ile çürüğü hak ile batılı ayıklamaktır; dem ile gelene eyvallah gam ile gelene illallah çekmektir; dönem eğri olsa da her daim ve her demde doğru durmayı marifet bilmektir; du cihana mihman olup Kerbelâ meydanına baş koymaktır; hakikat terazisinde tartılmak ve meydan-ı Ali’nin vicdanında aklanmaktır; haktan gayrı taraf olmamaktır; meydan fırlayıp ele güne sırrı faş etmemektir ve dahi sırrı sır etmektir.
“VASIL OLANLAR DARA DİDARA DURANLARDIR”
Tabi ki bütün bunlar için marifet evvel-i eşikten temaşa etmeyip, Hakk’tan gelip Hakk’a giden bir canı Hakk’tan esirgememektir ki kavli karar bilip, Hakk’ın her canı türlü türlü merhaleler ile tartıp biçtiğine vasıl olmak gerekir. Vasıl olanlar ateşten gömlek, melâmet hırkasını giyip, dara didara duranlardır; demden öte nura erip, gölgesinde ateş yakmayanlardır.
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.