PİRHA-TV10’nun KHK ile kapatılmasını ve dava sürecini izleyen avukatlar Seyit Demir ve Bertan Öztunç PİRHA’ya konuştu. Seyit Demir, darbelerde ezilenlerin hep Kürtlerin, Alevilerin, demokratların olduğuna dikkat çekip “hakkımızı sonuna kadar arayacağız” dedi. Bertan Öztunç da, TV10’a ilişkin verilen kararların garabet ürünü olduğunu belirtti ve Anayasa Mahkemesi’ne başvuracaklarını söyledi.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından OHAL düzenlemeleriyle çok sayıda tv, radyo, gazete, dergi Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile kapatıldı.
TV10’nun kapatılma davasını izleyen Avukat Seyit Demir ve Avukat Bertan Öztunç, PİRHA‘ya konuştu.
PİRHA: 2016 yılında 15 Temmuz darbe girişiminin ardından OHAL düzenlemeleriyle çok sayıda tv, radyo ve yayın organları KHK ile kapatıldı. TV10’nun kapatılma süreci nasıl oldu, süreci anlatır mısınız?
AV. SEYİT DEMİR: 15 Temmuz’a giden süreç çok uzunca bir süreç. Aslında ondan da çok kısa söz etmek gerekir diye düşünüyorum. 15 Temmuz süreci AK Parti ve cemaat ittifakının kendi aralarında iktidarı bölüşememeleri üzerine yaşanmış bir süreç. Bu sürece giden yolda beraber yürüdüler, beraber yağan yağmurlarda ıslanıldı, ne istedilerse parsel parsel verildi. Cemaat açısından ve AKP açısından mutlu günlerdi. Sol kamuoyunu, Alevileri, Kürtleri beraberce ezdikleri dönemdi. Ama tabi dönemin sonu iktidar bölüşülemeyince 15 Temmuz ile neticelendi. Ama ilginçtir Türkiye’de her darbe döneminde yaşanan da bir şeydir malum. Darbeler; genel olarak başka konular bahane edilse de ezilen gene Kürtler, Aleviler, demokratlar bu ülkenin aydınları oldu. FETÖ ile iltisaklı anahtar sözcüğüyle sol basın kapatıldı. Alevilerin kanalları kapatıldı, yurtseverlerin sesi kısıldı. TV10 kapatılırken bizde oradaydık. kolluk görevlileri gelmişlerdi. Her bilgisayar, oradaki kameraların hepsi farklı farklı markaydı. biz kanal yöneticilerine ‘Neden bu kadar farklı marka hepsi?’ diye sorduğumuzda, ‘Çünkü Alevilerin lokmalarıyla; her bir canın kendi biriktirdiği parayla, emekle bir araya gelmiş bir kanal burası. İmece usulüyle bir araya gelmiş bir yer burası’ dendi.
“ANNELERİMİZİN, BABALARIMIZIN KEYİFLE İZLEDİĞİ CEMLERİ, TÜRKÜLERİ, KENDİLERİNDEN BİR SES KISILDI”
-Anayasa Mahkemesi süreci nasıl işliyor?
Hukuki boyutuna geçersek de şunu izah edeyim. Aslında bu tür kararları hukuki tartışmak çok doğru değil, bunlara hukuk atfetmek çok doğru değil. Çünkü bunlar tamamıyla kapatılması da siyasi, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararda siyasi, Danıştay’ın verdiği karar da siyasi. Anayasa Mahkemesi aslında kararında şunu söylüyor: Haklısınız. Biz de hakkımızı verin öyleyse diyoruz. Hakkınızı veremeyiz diyor Anayasa Mahkemesi. Mallarımızı iade edin diyoruz, sonuçta siz canlı yayın ekipmanlarına el koydunuz, kameralarımıza el koydunuz. İnsanların anlattığı gibi lokmalarıyla bir araya getirdiği bir kanala külliyen el koydunuz. Bunları iade edemeyiz noktasındalar. Anayasa Mahkemesi’ne elbette başvurumuzu yapacağız başvurumuz hazır zaten. Ancak sonuç alınmaması durumunda sonuçta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi süreci var. Hak batıl olmaz diye düşünüyoruz. Mutlaka kazanılacaktır, yüzde yüz haklı bir davanın vekiliyiz, avukatıyız. Dolayısıyla kaybedilme gibi bir olasılık olduğunu düşünmüyorum. Ama tabi insanların haber alma özgürlüğü kısıtlandı, basın özgürlüğü kısıtlandı, hak arama yolları kısıtlandı. Annelerimizin, babalarımızın keyifle izlediği kendi memleketini, cemleri, türküleri… Kendilerinden bir ses kısıldı. “ “Hem Anayasa’yla güvence altına alınmış, hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle güvence altına alınmış, hem Birleşmiş Milletlerce güvence altına alınmış. Kişilerin kendilerini geliştirme ve kültürlerini yaşatabilme hürriyeti. Bütün hak ve hürriyetler lağvedildi o dönemde ama tabi hakkımızı sonuna kadar arayacağız. Hak tecelli edecek ama tabi ciddi mağduriyetlerde oluştu.
“MAĞDURİYETİMİZİ ÇÖZECEK KARAR ALABİLİRSEK DIŞ HUKUK YOLUNA GEREK KALMAYACAK”
-Bu karardan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edilen Kanun Hükmünde Kararname. Anayasa Mahkemesi KHK’yı temel olarak anayasanın ilkelerine aykırı buldu. Biz Anayasa Mahkemesi’ne başvurumuzu zaten hazırladık. Anayasa Mahkemesi’nde etkin bir şekilde gerçekten çözüm getiren bizim mağduriyetimizi çözecek bir karar alabilirsek dış hukuk yoluna gerek kalmayacak. Yani hakkımızı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kapısında aramamıza gerek kalmayacak. Ancak kararın Anayasa Mahkemesi’nin Danıştay kararını iptal ettiği karar bize bu anlamda çok umut verici olmadı. Ama biz tabi ki iç hukuk yollarının prosedür olarak tüketilmesi gerektiği için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitmek açısından biz öncelikle Anayasa Mahkemesi’ne başvurumuzu elbette ki yapacağız.
PİRHA: TV10’un Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılmasının hukuki boyutunu değerlendir misiniz?
AV. BERTAN ÖZTUNÇ: 15 Temmuz darbe girişiminin sonrası gelişen süreç malum. Bu süreç sonrasında birtakım Kanun Hükmünde Kararname’ler yayınlandı. İlk olarak 668 sayılı KHK yayınlandı. Bu KHK’nin ikinci maddesinin 4. fıkrasında da muhalif TV ve radyo kanalları kapatıldı. TV10 kanalı da bu kanallardan birisiydi. Bunun devamında biz iptal davalarımızı açtık İdare Mahkemesi’nde. Ankara 4. İdare Mahkemesi açtığımız davayı ehliyet yönünden reddetti. Gerekçesi de biz sizin tüzel kişiliğinizi kaldırdık. Kanunla sizin tüzel kişiliğiniz kalktı. Dolayısıyla sizin hak arama özgürlüğünüz yoktur. Dava açma ehliyetinizde yoktur dedi ve davamızı bu şekliyle reddetti. Devamında İstinaf Mahkemesi’ne başvurduk. İstinaf Mahkemesi ’de gerekçeden yoksun bir kararla oda aynı şekilde yerel mahkemenin kararını onadı. Danıştay’a gitti dosya. Danıştay da kararı onadı ve tarafımıza tebliğ etti. Son olarak KHK çıktığında bir grup CHP’li milletvekili KHK’nin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapmıştı. Danıştay’ın bize kararı tebliğinden sonra Anayasa Mahkemesi de bu kanun maddesi ile ilgili iptal kararını açıkladı. Yani şu anlama geliyor: TV10’un kapatılmasının dayanağı olan kanun maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iç hukukta en üst norm olan Anayasaya aykırı olduğu için iptal edilmiş oldu. Bu neticede kapatılan birçok TV ve radyo kanalları da Anayasa Mahkemesi’nin kararına istinaden şu an başvurularını yapmaya çalışıyor. Biz de Anayasa Mahkemesi’ne başvurumuzu hazırladık. Danıştay’ın ret kararı vermesine karşın başvurumuzu yapacağız.
“HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜ AÇIK BİR ŞEKİLDE İHLAL EDİLMİŞ DURUMDA”
-Hukuksal açıdan hak ihlallerini değerlendirir misiniz?
Anayasa olağan hali ve olağanüstü hali ikiye ayırmış. Yayınlanan KHK’de olağanüstü hali aşacak biçimde uygulamaya sebebiyet veren bir uygulamaya dönüşüyor, diyor. Yani senin yayınladığın KHK olağan dönemde de hüküm doğuracak şekilde. Dolayısıyla Anayasa’nın 13. maddesine aykırı olduğu kararı verdi. Bunun devamında basın özgürlüğünün ihlaline karar verdi. Yerel Mahkeme’nin, İstinaf Mahkemesi’nin ve Danıştay’ın kararları tam anlamıyla bana göre bir hukuk garabeti. Yani siz bir kanalı kapatıyorsunuz ve bütün hukuk yolları da buna kapalı diyorsunuz. Yani hak arama özgürlüğü açık bir şekilde ihlal edilmiş durumda. O zaman biz idarenin eylem ve işlemlerini hukuka uygun olup olmadığını nasıl denetleyeceğiz?
Berfin YILDIZ/İSTANBUL
Yoruma kapalı.