Tutuklu mimar-akademisyen Senem Doyduk, 18 Kasım cuma sabahı Sakarya Adliyesi’nde görülecek duruşmasının öncesince cezaevinden kamuoyuna bir mektup gönderdi.
Geçtiğimiz ay telefonda kullandığı ‘cephe’ sözcüğü üzerine ‘DHKP-C üyeliği’ suçlamasıyla tutuklanan mimar Senem Doyduk, yargılandığı davada ilk duruşmasının öncesinde kamuoyuna bir mektup gönderdi.
Doyduk, mektubunda, “desteklerinizin sürmesini ve duruşmanın ardından fiziken de yanınızda olmayı diliyorum” derken, sözlerini “düşlerim ve düşüncelerim benimle olduğu sürece, biliyorum ki sizlerleyim. Biliyorum ki özgürüm ve özgürüz” şeklinde bitirdi.
Senem Doyduk’un mektubu şöyle:
“Sevglli Mimar Meclisi Dostları,
Küçük Armutlu Mahallesin’deki komünal, eşitlikçi, demokratik yaşamdan referans alan, yıkıcı bir rekabet yerine dayanışma, katılım, tevazu gibi erdemleri öne çıkaran, mesleki bilgi ve yetkinliklerin toplumsallaştırıldığı bir mimarlık proje yarışması düzenlendi. Mimarlığı; salt yapı yapma faaliyetinden çıkarıp, hayatın kendisine dokun aracı olarak kullanan, Küçük Armutlu Yerinde ve Yerlisiyle İyileştirme Ulusal Mimari Fikir Yarışması’nın birbuçuk yıl süren etkinliklerinin, bizler tarafından yayınlanmış fotoğraflarının delil olarak kullanıldığı bir dava kapsamında “örgüt üyeliği” “suçlamasıyla” yargılanıyorum.
23 Eylül sabahı evime yapılan baskınla başlayan akıldışı olaylar, an itibariyle tutukluluğumla sürmekte… Yarışma jüri üyelerinin katıldığı değerlendirme toplantımızın yapıldığı salonda Mahir’in fotoğrafının asılı olması, ev baskınında çekmeceden Grup Yorum müzik CD’sinin çıkması, beş aylık telefon dinlemesinde yarışma raportörüne bir bina cephesini anlatırken CEPHE demiş olmam (telefon konuşma kaydının metninde de, böyle büyük harflerle yazılı!), danışman jüri üyelerimizden Grup Yorum Üyesi bir müzisyen arkadaşımızla Beyoğlu’ndaki bir çay bahçesinde otururken fotoğrafımızın çekilmesi… gibi “ağır” deliller gerekçe gösterilerek tutuklandım.
“HALKTAN YANA İŞ YAPMAMIZ CEZALANDIRILIYOR”
Tutuklanmamın gerçek nedeninin bunlar olmadığını çok iyi biliyorum. Beş aylık telefon dinleme, takip edilme ve ev baskını ile bulunabilen en kriminal deliller ancak bunlar. Esasen katlanılamayan; mesleki ve akademik bilgimizi, gönüllülük esası ile yoksul gecekondu mahalleleri için kullanıyor olmamız. İyi, güzel, halktan yana iş yapmış olmamız cezalandırılıyor. Meslektaşlarımıza, mimarlık öğrencilerine bir mesaj verilmeye çalışılıyor: “Halk için mimarlık yapmayın. Direngen mahallelere gitmeyin. Mimar Meclisi gibi demokratik topluluklara katılmayın birlikte ve güçlü olmayın bireysel olun.” deniyor. Tutuklanmamla verilmek istenen mesaj budur, farkındayım.
“BU HAKSIZ UYGULAMA BENİ ÜZÜYOR”
Bu kadar haksız ve adaletsiz bir uygulama beni üzüyor vve öfkelendiriyor ama diğer yandan; ailem, arkadaşlarım ve öğrencilerimin sahiplenme miktarı da bir o kadar mutlu ediyor, umutlandırıyor. Ne Küçük Armutlu perojelerinden, ne Mimar Meclisi’nden, ne de bunların bir parçası olan benden vazgeçmeyeceklerini görüyorum. Dört duvarın demir parmaklıkların ardına atılmış da olsam, bu desteği vererek içimi kıpır kıpır eden tüm dostlarıma teşekkür ediyorum. Neşemi ve coşkumu kaybetmiş değilim, kahkahalarımın miktarı ve tonu hiç düşmedi. Mektuplarınızdaki muhteşem ifadeler, ne kadar güzel bir iş yaptığımızı tekrar tekrar düşünmemi sağlıyor. Burada da tıpkı dışarda olduğu gibi sizlerle düşlüyor sizlerle hayata geçiriyorum.
“DÜŞLERİM VE DÜŞÜNCELERİM BENİMLE OLDUĞU SÜRECE ÖZGÜRÜM”
Bu oyunun ilk sahnesi olacak duruşmam 18 Kasım Cuma sabahı Sakarya Adliyesi’nde görülecek. Desteklerinizin sürmesini ve duruşmanın ardından fiziken de yanınızda olmayı diliyorum. Mimar Meclisi dostlarını, Sakarya Ü. Mimarlık Böl. öğrencilerini, K. Armutlu halkını, HMM üyelerinin herbirini tek tek, Mimarlar Odası İstanbul Şube Yöneticilerini, beni koşulsuz sarıp sarmalayan muhteşem ailemi sevgiyle hasretle kucaklıyorum.
Düşlerim ve düşüncelerim benimle olduğu sürece, biliyorum ki sizlerleyim. Biliyorum ki özgürüm ve özgürüz. Sevgilerimle…”
Yoruma kapalı.