PİRHA – DEM Parti Ankara Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan Adayı Öztürk Türkdoğan, AKP siyasetinin Türkiye’deki hak kavramını “inayet” kavramına dönüştürdüğünü söyledi. Türkdoğan yurttaşların, birçok hakkı konusunda bilgi sahibi olmadıklarını belirterek, “Hiç kimse, halkın yönetime katılımı, talepleri ve beklentileri doğrultusunda kenti yönetmekle ilgili bir şey anlatmıyor. Bunu sadece biz anlatıyoruz” dedi.
Uzun yıllar İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanlığı yapan Öztürk Türkdoğan, şimdi ise Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Eş Başkan Adayı olarak çalışmalarına başladı. Tutuklu siyasetçi Gültan Kışanak ile birlikte ABB başkanlığına aday olan Türkdoğan, nasıl bir projeyle seçmene ulaştıklarını anlattı.
“TÜRKİYE’NİN EN ÖNEMLİ SORUNUNU/KÜRT SORUNUNU HATIRLATACAĞIZ”
Geçmişte Akil İnsanlar Heyetinde de yer alan Öztürk Türkdoğan, Kürt Siyasetçi Gülten Kışanak ile Ankara için mücadele vermenin önemini şu sözlerle açıkladı:
“Ankara Büyükşehir Belediye başkan adaylığı için Gülten Kışanak sorumluluk alıp eş başkan adayı olduğunu açıklayınca ben de onunla birlikte bu kampanyayı yürütmekten gerçekten onur duydum. Kürt kadın hareketi içerisinde kadın özgürlük mücadelesi yürüten çok değerli bir arkadaşımız, Kürt halkının bir değeridir Gülten Kışanak. Aynı zamanda bir basın emekçisidir Kışanak. Bununla birlikte bizim yerel yönetim anlayışımızı Amed’te bir dönem hayata geçiren kişidir. Kayyum atanması ile birlikte tutuklanan ve 8 yıldır siyasi rehin olarak tutulan bir arkadaşımız Gültan Kışanak. Toplumsal barış, kadın özgürlüğü ve elbette ki siyasal sorumluluğu gereği böyle bir görevi kabul ettiğini de kendisi belirtti.
Ankara’daki seçim kampanyamızın önemli bir kısmında tabii ki ‘Yerel demokrasi için özgür kentlere’ sloganı ile açıkladığımız seçim bildirgemizi anlatacağız. Ama başkentte Türkiye’nin en önemli sorununu, yani Kürt sorununu ve bu sorunun barış siyaseti ile çözüm yöntemini herkese hatırlatacağız. Çünkü bu sorun çözülmeden Türkiye’de hiçbir şeyi düzeltemezsiniz. Nitekim de düzelmiyor zaten. Şu anda ağır bir ekonomik kriz olmasının en büyük sebebi budur; savaş harcamalarıdır.”
“MEVCUT ADAYLAR, HÜKÜMETİN YAPMASI GEREKENLERİ VAAT EDİYOR”
“Yerel Demokrasi ile Özgür Kentlere” bildirgesinin özgün bir fikir olduğunu belirten Öztürk Türkdoğan, yönetim modellerine dair şunları anlattı:
“Özellikle DEM Parti’nin 3. yol siyasetini, yerel yönetim anlayışını göstermesi bakımından bu bildirge çok özgün önermelere sahip. Bir kere biz, yerel yönetimlerin idari, mali ve siyasi açıdan özerkliğini savunuyoruz. Buna çok basit bir örnek vereceğim; depremin yıl dönümünü yaşadık, hem Türkiye’nin siyasi iktidarı hem de oranın yerel yönetimleri enkazın altında kaldı. On binlerce insanımızı kaybettik. O yerel yönetimlerin hiç yetkisi var mıydı? Yoktu. Bütün yetki AFAD’a verilmişti. AFAD neredeydi? 3 gün ortada yoktu. Peki bizim yerel yönetim anlayışımız kabul görseydi ve bizim yerel yönetim anlayışımıza göre oralar yönetilseydi ne olacaktı biliyor musunuz? Hem halk hızla arama kurtarma çalışmalarında organize olacaktı hem de yerel yönetimler gerekli örgütlenmeyi sağlayacak ve on binlerce insanımızın hayatını kurtaracaklardı. Eğer bir kentin yerel yönetimi o kentin başına bir felaket geldiğinde o felaketi giderecek yetki, ekipman, teçhizat, örgütlenmeye sahip değilse siz ona nasıl ‘yerel yönetim’ diyeceksiniz? Bu vesayetçi bir anlayıştır. Türkiye’deki şu anda yerel yönetim anlayışı vesayetçi, yani merkezi idarenin yerel yönetim üzerindeki vesayetinden başka bir şey değil. Bakın Ankara’da hem mevcut belediye başkanı hem de aday olanlar ne vaat ediyor? Hükümetin yapması gerekenleri vaat ediyorlar. Sosyal yardım vaat ediyorlar. Başka bir vaatleri var mı? Onun dışında standart belediyeciliği anlatıyorlar, başka da bir şey yok. Bir özgünlük yok. Şimdi burada bir tuhaflık yok mu sizce?”
“PEKİ BELEDİYECİLİĞİ HANGİ ARA YAPACAKSINIZ?”
Öztürk Türkdoğan, DEM Partili kadınların, 2 Mart’ta Ankara Kuğulu Park’ta Gülten Kışanak için özgün bir çalışma başlatacaklarını da söyledi. ABB Eş Başkan adayı Türkdoğan, “Bu kenti Ankaralılarla birlikte yöneteceğiz” dedi.
Türkdoğan şöyle devam etti:
“Mahalle meclislerinden başlayarak halkın yönetime katılması önündeki engelleri kaldıracağız. Örneğin bir mahalleye hizmet mi söz konusu, o mahallede yaşayan insanlara soracağız. Onlar ne talep ediyor öğreneceğiz. Dikkat ederseniz hiç kimse, halkın yönetime katılımı, talepleri ve beklentileri doğrultusunda kenti yönetmekle ilgili bir şey anlatmıyor. Bunu sadece biz anlatıyoruz. Onlar hep sonuç kısmıyla ilgileniyor. İşte ‘şu kadar metro yapacağım, şu kadar sosyal yardım yapacağım, şu kadar et, şu kadar mazot desteği vereceğim, emeklilere şunu yapacağım…’ İyi de bir zahmet o insanlara ihtiyaçları nedir diye bir sorsanıza. Yani kent hakları diye bir kavram var. Bunu diğerlerinden duymuyoruz. Kenti birlikte yönetelim, ihtiyaçları birlikte belirleyelim ve çözümleri birlikte üretelim. Çünkü bu kentin ekonomik kaynağı bu kenti yönetmek için yeterlidir ama halkın katılımını sağlayıcı bir mekanizma kurarsanız ancak bunu yapabilirsiniz.
“HÜKÜMET PARALARI FAİZCİLERE VE SAVAŞA HARCIYOR”
Bugün Ankara’da birisi ihaleyi gizli, diğeri ise açık yapıyor! Birisi ne kadar et yardımı yaptığı ile övünüyor öbürü ise ne kadar mazot yardımı yaptığıyla. Bu sosyal devletin görevi değil mi? Peki bu hükümet ne iş yapıyor? Hükümet ise paraları faizcilere ve savaşa harcıyor. Peki siz belediyeler olarak hükümetin bu politikasını eleştirmek, önlemek yerine hükümetin yapması gereken sosyal yardımları yapıp peki belediyeciliği hangi ara yapacaksınız?
“ÖĞRENCİLER NEDEN TARİKATLARIN YURTLARINA MAHKUM EDİLİYOR?”
Ankara halkı daha ucuz bir ulaşımı hak etmiyor mu? Öğrenciler ücretsiz ulaşımı hak etmiyor mu? Üniversite öğrencilerinin ücretsiz barınma sorunu neden hala çözülmedi? Üniversite öğrencileri çeşitli vakıf, dernek, tarikatların yurtlarına niye mahkum ediliyor? Kent hakları kapsamında üniversite öğrencilerinin barınma hakkını ücretsiz şekilde sağlayacak ekonomik kaynağa sahipsiniz. Ankara öğrenci ve aynı zamanda emekçi kentidir. İhracatta 3. sırada yer alıyor Ankara ve aynı zamanda bu şehir bir işçi kentidir. Bu işçi arkadaşlarımız şu an yüksek kira nedeniyle çok ciddi sıkıntılar çekiyorlar. Peki siz işçilerin, kamu görevlilerinin daha uygun koşullarda ki benim siyasal anlayışıma göre bunun da ücretsiz temin edilecek ekonomik koşulları vardır, hiç değilse ücretsiz arsayı niye üretmiyorsunuz? Belediye değil misiniz? Hazine arazilerini alın, insanlara arsa temin edin ve maliyetine ev sahibi olunsun. Bunları anlatmıyorlar ama ne anlatıyorlar? Örneğin kentsel dönüşümü anlatıyorlar.
Ekoloji konusunda da anlatabileceğimiz çok şey var. Örneğin öncelikle su hakkı diye bir şey var. Musluğumuzdan akan suyu içebilmemiz gerekiyor. 15 metreküpe kadar da hiç kimseden su parası alınmaması gerekiyor. 15 metreküpten sonra da katlamalı değil, onu da özellikle söyleyeyim. Çünkü bazıları özellikle öyle yapıyor. Yani bu kadar ekonomik kaynak varken biz musluktan akan suyu neden içemiyoruz?”
“AKP, HAK KAVRAMINI İNAYET KAVRAMINA DÖNÜŞTÜRMÜŞ”
Öztürk Türkdoğan, projelerini sokaktaki vatandaşa nasıl anlattıkları konusuna da değindi. Türkdoğan, yerel yönetim konusunda anlatımlarına karşılık yurttaşın tepkisini ise şu sözlerle paylaştı:
“DEM Parti’nin Türkiye’nin 3. büyük partisi ve 3. yol siyaseti olduğunu, barış siyaseti izlediğini, Türkiye’deki mevcut iktidar ve ona muhalif olan ana muhalefet yapılarının aslında yeni bir şey vaat etmediklerini, tamamen toplumcu, katılımcı, demokratik bir yönetim anlayışına sahip olduğumuzu anlatıyoruz. Yani yönetim zihniyet yapısını anlatmaz ve bu zihniyete değişim ve dönüşüm gerektiğini ortaya koymazsanız söyleyeceklerinizin ayakları havada kalabilir. Bu bir zihniyet değişimi konusudur aynı zamanda. Cumhuriyetin demokratikleşmesine ve barışa inanan insanlar ancak sizi anlayabilirler. Çünkü özellikle AKP iktidarı Türkiye’deki hak kavramını inayet kavramına dönüştürmüştür. İnsanlar, birçok şeyin hakları olduğunu bilmiyor. Bu bakımdan da biz aynı zamanda bir hak siyaseti izliyoruz. Örneğin bugün Türkiye’de milyonlarca emekli var. 16 milyon emeklinin neredeyse 10 milyondan fazlasına ‘aylık 10 bin lira ile geçin’ diyorsunuz, böyle bir şey olabilir mi? Sonra da diyorlar ki ‘gidin belediyeler size sosyal yardım’ yapsın. Bu korkunç bir şey değil mi. Dolayısıyla sokağa bu kavramları anlatıyoruz ve bunun üzerinden aslında farkımızı ortaya koyuyoruz. Bu fark ortaya konduğunda halk bizi daha iyi anlıyor. O nedenle aslında biz Ankaralılara ‘Bakın iki seçenek arasında kalmayın, burada 3. ve doğru bir seçenek var. Hakikaten kentleri özgürleştirecek bir demokratik seçenek var. Dolayısıyla bu seçenek noktasında tercihinizi yapın’ diyoruz.”
Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.