Alevi Haber Ajansi

‘Türk, Sünni, kapitalist bir cumhuriyet inşa edildi; hala demokratikleşememe sancısı yaşıyoruz’-VİDEO

PİRHA- Tarihçi-Yazar Erdoğan Aydın CAN TV’de yayınlanan Bizim Gündem programına konuşarak, “Alevi toplumu bugün Siyasal İslamcılığın kurmuş olduğu hegemonyanın yarattığı dehşet karşısında adeta cumhuriyetin kuruluş konseptine, onun kurucu önderine güzellemeler yaparak kendini kandırma eğilimi sergiliyor. Oysa ögeler bize ne yazık ki böyle bir tabloyu doğrulamıyor” dedi.

Cumhuriyet, halkın ülke yönetiminde egemen olduğu bir devlet şekli olarak tanımlanır. Erkin tek elde toplanmasına karşı olan cumhuriyet anlayışı, Anadolu’da Osmanlı’nın tasfiyesi ile şekillendi. Saltanatın kaldırılması ile cumhuriyet ilan edildi. 100 yıl geçti. Türkiye, geride kalan 100 yılda “tek dil, tek din, tek kimlik” ile yönetildi.

100 yılda Aleviler, kırım, yok sayma ve asimilasyon uygulamalarıyla karşı karşıya kaldı. Alevi toplumu, kendi varlığını korumak için yoğun bir çaba harcıyor.

CAN TV’de yayınlanan, Elif Sonzamancı’ın sunduğu Bizim Gündem programının konuklarından Tarihçi-Yazar Erdoğan Aydın, Aleviler ve Cumhuriyetin 100. yılına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

“ALEVİLER OSMANLI’DAN KURTULMA UMUDUYLA CUMHURİYETÇİ GELECEKTEN YANA FAZLA UMUT ÜRETMEYE BAŞLADI”

Cumhuriyetin yüzyıl önce, kendi kuruluş konseptinde de belirtildiği gibi Türkleştirmek, Müslümanlaştırmak ve muasırlaştırmak üzerinden kurulduğunu belirten Aydın, “Muasır kastedilen şeyin de aslında kapitalist bir düzen için gerekli yeniden üretim ilişkilerini sağlamaya yönelik olan bir durum. Çoğu zaman bu konuda da kafa karışıklığı olabiliyor. Muasırlaştırmak derken akla laiklik geliyor. Akla kadın hakları geliyor. Yüzyılın başına gittiğimizde bildiğiniz gibi bir milli mücadele söz konusuydu. O Milli Mücadele’de insanlar kendi kimliklerini saklama gereği duymadan, dönüşmeden, asimile olmadan rahatlıkla ifade ediyorlardı. Dolayısıyla çok kimlikli bir coğrafyada, çok inançlı bir coğrafyada yaşıyorduk. Milli Mücadele’nin ilk dönemi, birinci meclis dönemi yani 1923-24 arasındaki dönemde işlerin iyi gibi gittiğini, dolayısıyla geleceğe dair pekala herkesin kendi kimliğiyle eşit ve özgür olacağı bir hayal üzerinde bir mutabakat sağlamıştı. Hatta bu mutabakat içinde örneğin Aleviler artık Osmanlı’dan da kurtulma olasılıklarını dikkate alarak görece cumhuriyetçi, laik bir gelecekten yana daha fazla umut üretmeye başlamışlardı. Fakat bir müddet sonra görüldü ki özellikle Lozan’da Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası platformlarda kabul görmesinin akabinde görülmeye başlandı ki aslında işler özellikle Kürtlerin, Alevilerin, emekçilerin hayal ettiği gibi kurgulanmıyor. Ağır bir aldatma durumu söz konusu” dedi.

“1924 ANAYASASI İLE BİRLİKTE ARTIK ALEVİLİK, KÜRTLÜK, ÇERKESLİK, EMEK, KADIN HAKLARI YOKTU”

Aydın, 1921 ve 1924 anayasasıyla tekçiliğin başladığını belirterek şunları kaydetti:

“Örneğin kongrelerinin birinci maddesinde gelecekten söz edilirken ırk ve inanç haklarını garanti eden cümleler kullanılırken Amasya protokollerinde benzeri ifadeler kullanılırken, Misak-ı Milli’de tarifi yapılırken Kürtlerin ve Türklerin yaşadığı topraklar diye ifade edilirken, giderek bu durumlarda değişmeler başladı. İlk değişim mecliste de temsil edilen dönemin sosyalistlerin, komünistlerin polisiye operasyonlar ile tasfiye edilmesi şeklinde gerçekleşti. Arkasından 1921 Anayasası’nın bir maddesinde değişiklik yapılarak o ana kadar olmayan bir şey Türkiye Devleti’nin dini İslam’dır maddesi eklendi. Oysa bu söz konusu madde eklenmezden önce o mecliste Sünni dindarlar, şeyhler falan da olmasına rağmen ortak mutabakat böyle bir şey değildi, ortak mutabakat egemenlik kayıtsız şartsız milletindir şeklindeydi. Ortak mutabakat seçimlerle vilayetlerin kendi belediye başkanlarını seçip kendilerini özgürce yönetmesiydi. 1924 Anayasası’nda birdenbire o ana kadar sürekli cümlelere biz Kürtler ve Türkler diye başlanırken birdenbire herkes Türk’tür denildi. Bunlar peş peşe geldi. Artık yeni cumhuriyette bir şeyler bir önceki dönem olan bir şeyler artık yoktu. Ne yoktu? Artık Alevilik yoktu. Artık Kürtlük yoktu. Artık Çerkeslik yoktu. Gayrimüslimler Lozan’da mecburen kabul edilmiş fakat bir müddet sonra diş sıkılan bir küçük topluğa dönüşmüşlerdi. Emek yoktu. kadın hakları şu aşamada yoktu.”

“TEKKE VE ZAVİYELERİN KAPATILMASI İLE BEKTAŞİ DERGAHLARI KAPATILDI”

Alevi toplumunun Osmanlı’dan kurtulma umudu ile cumhuriyetçi söylemler geliştirdiğine vurgu yapan Erdoğan Aydın, “Alevi toplumu bugün siyasal İslamcılığın kurmuş olduğu hegemonyanın yarattığı dehşet karşısında adeta cumhuriyetin kuruluş konseptine, onun kurucu önderine güzellemeler yaparak kendini kandırma eğilimi sergiliyor oysa ögeler bize ne yazık ki böyle bir tabloyu doğrulamıyor” dedi.

Aydın, devamında şu ifadelere yer verdi:

“1924’te çıkartılan köy kanunu, köyün tarifini cami ekseninde yapıyor ve eğer o ana kadar camisi olmayan köyler söz konusuysa 13. maddesi köyün meydanlık yerine mutlaka meydana bakacak şekilde bir cami inşasını zorunlu kılıyor. Bir müddet sonra Tekke ve Zaviyeler Yasası çıkacak. Yine bu söz konusu yasa Türkiye’nin ilerici kesimlerinde, sosyalist kesimlerinde, Alevi kesimlerinde genellikle şöyle okunmak istenir, ‘Bak işte gericiliğe karşı bir ilerici düzenleme’. Oysa tekke ve zaviyelerin kapatılma yasasının ayrıntılarını okumaya başladığımızda gördüğümüz tablo bize böyle demiyor. Türkiye çapında çok daha yaygın olan, ağırlıkla Bektaşilere ait olmak üzere dergahların kapatılması ve en ağır kapatılma operasyonuna tabi olanın da bugün Hacı Bektaş’taki Dergah olduğu gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Adeta tekke ve zaviyelerin kapatılma yasası 1826 ikinci Mahmut’un yeniçeri teşkilatının tasfiyesi sonrasındaki Bektaşi tekkelerine yönelik operasyonu andıran bir şiddet ve kararlılıkla gerçekleşiyor. Söz konusu yasanın diline baktığımızda işte ilk kelime, ilk kavram olarak şeyhlikten söz etmesine rağmen dede, baba ve benzeri Aleviliğe özgü kavramların büyücü gibi kavramlarla, aşağılayıcı kavramlarla aynı anda aynı cümlenin içinde kullanıldığını görüyoruz ki bu söz konusu yasadan sonra çok net bir şekilde karşımıza çıkan gerçek, Aleviliğin, yasalarla Kürtlerin ötekileştirildiği bu topraklarda artık yasaklı bir inanç haline getirildiği gerçeğidir. Nitekim bu yasadan sonra Aleviler bırakın dergahlarını sabit bir yer olmamakla birlikte ocaklarını sürdürebilme imkanlarını, aynı zamanda cem yapamaz hale geleceklerdi veya inanç önderi diye gördükleri insanların eziyetlere uğradığını görecekler. Üstelik oluşturulan bürokrasi şöyle bir bürokrasi, iki ayaklı, bir ayağı geleneksel Osmanlıcı muhafazakar bir bürokrasi. Bir de bu modern, Kemalist, muasırlaşmacı her ikisi de Alevilere farklı gerekçelerle, biri büyücülükle, falcılıkla özdeşleştirerek, diğeri ise işte sapkınlıkla, mürtetlikle özdeşleştirerek ama ikisi de adeta Alevi toplumunun, Alevilerin kendilerini ifade etme imkanlarını ortadan kaldıracak.”

“TÜRK, SÜNNİ, KAPİTALİST BİR CUMHURİYET İNŞA EDİLDİ”

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulması ile Sünniliğin desteklendiğini belirten Yazar Erdoğan Aydın, mevcut iktidarın da kurulan kapitalist cumhuriyet nedeniyle hala egemenliğini sürdürdüğünü söyledi.

Aydın, Diyanet’in devletin tek inanç mekanı olarak kurulduğunu, Türkiye’nin hala demokratikleşememe sancısı yaşadığına dikkat çekti.

Aydın şunları ifade etti:

“Diyanet İşleri Başkanlığı kuruluyor. Diyanet İşleri Başkanlığı örneği şöyle tarif edilmiyor. Bu ülkede çoğunluk olan Sünni inanca sahip insanların kendi ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurumlar diye değil, devlet kurumu, devletin tek inanç mekanı olarak örgütleniyor. Alevilerin o günden bugüne nasıl azaltılmaya devam ettiğini de görüyoruz. Yani Aleviler nasıl azaltılıyor?
1- Asimile edilerek,
2-Kendilerini ifade etme özgüvenleri kırılarak, suçlu, sapkın gösterilerek, kendini gizlemek zorunda bırakılarak ve zamanla da duruma adapte olup olmak üzere.

Özetle temel dini kurum Diyanet, temel inançsal çerçeve İslam, Sünni, Hanifilik, farklı inançların örgütlenme imkanları yok.

Cumhuriyet öyle bir düzen kurdu ki, laikliği gerçek anlamda laiklik olmayan, sadece muasırlaşma, modernleşme ile sınırlı, öyle bir laiklik kurdu ki, örneğin Alevi inançlı yurttaşlarına, Hristiyan, Musevi inançlı yurttaşlarına öteki gözüyle baktı ve onları azaltmayı kendisine tıpkı Kürtlere yaptığı gibi, tıpkı emekçilere yaptığı gibi sol siyasetlere, sol aydınlara yaptığı gibi dolayısıyla Alevi’nin, Kürt’ün, sosyalistin adının geçmeyeceği, Türk, Sünni, kapitalist bir cumhuriyet inşa etti. Hala demokratikleşememe sancısı çekiyoruz. O nedenle bugün son 20 yılını cumhuriyeti bile reddeden ve Sünnilik konsepti üstünden yükselip egemen olmuş olan Siyasal İslamcılığın iktidarı ile karşı karşıyayız.”

Programın tamamını buradan izleyebilirsiniz.

PİRHA/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak