PİRHA– Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın (HBVAKV) bir önceki dönem Genel Başkanı Tuncer Baş, Tunceli Cemevi Başkanı Ali Ekber Yurt’un, Diyanet İşleri Başkanı’na imam hatip ve ilahiyat mezunu iki kişiyi maaşlı dede olarak cemevine atamasını önermesine ve Kuran istenmesine tepki gösterdi. Baş “Cemevinin kuran isteme talebi, asimilasyona katkı sunar, iktidar ve hükümet politikalarına çanakçılıktır” dedi.
Tunceli Cemevi Başkanı Ali Ekber Yurt’un, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a imam hatip ve ilahiyat mezunu iki kişiyi maaşlı dede olarak cemevine atamasını önermesine ve Kuran istenmesine Alevilerin tepkisi sürüyor.
PİRHA’ya konuşan Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı bir önceki dönem Genel Başkanı Tuncer Baş, Dersim nüfusunun % 90’nının Alevi olduğunu ve Dersim’in Alevi toplumunun merkez üstlerinden birisi olduğunu kaydetti.
Devlet erkanının sürekli Dersim’i ziyaret ettiğini ama bu ziyaretlerde dişe dokunur gelişmelerin olmadığını belirten Baş, “Bu ziyaretler sırasında cemevi yönetiminin de devlet erkanı ile ilgili çok geniş bir tavır sergilediğini de her zaman gördük” dedi.
“KURAN İSTEME TALEBİ, HÜKÜMET POLİTİKALARINA ÇANAKÇILIKTIR”
Oradaki mevcut cemevi yönetiminde olan insanların tavırları ve tutumlarının belli olduğunu vurgulayan Baş, cemevi yönetimi, kendisinden beklenen şeyleri yaptıklarını belirterek şunları söyledi:
“Asimilasyon süreçlerine katkı koyacak, devlet hükumet politikalarına çanakçılık yapacak uygulamalar içindeler. Sanırım Çemişgezek Cemevi’nin Diyanet İşleri Başkanı’ndan kuran talebi olmuştu.Tunceli’deki Cemevi başkanının da kadro talebi olmuş, Alevi dedelerinin, gençlerinin, imam hatip mezunu olan Alevi gençlerin gelip burada kuran öğretmesi gibi bir talepleri olmuştu. Bu çok anormal değil, bu şahıslar özellikle orası Alevi merkez üstlerinden biri olduğu için Diyanetin ve Sünni anlayışın Emevi zihniyetinin kaleyi en güçlü yerden gediği açarak yıkmak gibi bir stratejisi var ve oraya da bunlar yerleştirilmiş. Yoksa mesele bir miktar Kuran kitabı temin etmek veya bunun bedelini ödeyememek değil veya Tunceli gibi Alevi dedelerinin, ocaklarının merkezi konumunda olan bir yerde herhalde Kuranı anlatacak dede bulamamak da değil, ama özellikle ifadeye dikkat edin imam hatip mezunu kuranı anlatacak dedeler istiyorlar. Zaten burada mızrak çuvala sığmıyor.”
“ALEVİ BAŞKANLARIN DA BU KONUDA ÇARPIK DAVRANIŞLARI VAR
Dersim’de yaptıkları işin net ve açık bir şekilde Sünniliğe veya asimilasyona çanakçılık yapmaya çalıştıklarını kaydeden Tuncer Baş,”Bu sadece Tunceli Cemevi’yle veya Çemişgezek Cemevi’yle sınırlı bir şey değil, Alevi kurum başkanları, yöneticileri, Alevi örgütlerinin de bu konuda bir takım çarpık davranışları ve kendi başlarına buyruk, gündemsiz, ne görüştüğü belli olmayan, afaki ifadelerle, arsızca tavırlarla yaptıkları görüşmeler var” dedi.
ARSIZLARIN CÜRETKAR TAVIRLARI
Sistemin Aleviler üzerinde çeşitli şekillerde asimilasyon yöntemlerini denediğini vurgulayan Baş, asimilasyonun karşısında duranı başka bir şekilde teslim almaya çalıştığını, yanında duranı da başka şekilde kullandığını belirtti.
“Bu dönem itibariyle böyle arsızlıkla yapıyorlar insanlar. Ve o arsızların bir cüretkar tavırları var ve o cüretkarlıkla da açıklamalarda bulunuyorlar” diyen Tuncer Baş, Alevi kurumlarına eleştirilerde bulunarak şunları kaydetti:
“Tunceli’deki gibi, ‘Ya ne olmuş canım Kuranı Kerimin, imam hatip mezunu biri ancak ilmiyle dedelik yapacak’ şeklinde özellikle bunu vurguluyor Ali Ekber Yurt. İlmiyle, ilmi bir şekilde; çünkü ilmin sonuçta Sünni İslam’da olduğuna kanaat etmiş, kendisi her ne kadar dede olduğunu söylese de demek ki kendi ilmi ocağının ona verdiği yetmemiş veya o onu alamamış ilmiyle açıklayacak, imam hatip mezunu kişiler tarafından öğrenilmesi gerektiğine kanaat getirmiş.
Bir diğer taraftan başka bir Alevi kurum yöneticisi veya iki üç tane kurum yöneticisi kafa kafaya verip birini görevlendiriyorlar. Gidip bakanla görüşüyor o da çıkıyor ne olacak ki canım diyor, biz diyor toplumumuz için gereken görüşmeleri yaparız. Peki bunu kime danıştın? Ne görüştün? Görüşmenin içeriği neydi? Sonuçları neler? Bu konuda ciddi bir açıklama yok. Arsızlığın verdiği cüretkarlıkla bunları açıklıyorlar.
“ALEVİLİĞİ ELBETTE YOK EDEMEZLER”
Bunların hepsi bugün için ne bu şahısların kendisi, ne yaptıkları etkinlikler bugün için Aleviliği elbette yok etmez. Bizim binlerce yıldır getirdiğimiz kadimden gelen şekliyle ifade edilen geleneği, yolu, inancı, bilinen biçimiyle asilime etme. Ama Alevilerin özellikle değişen koşullarda kent koşularında pazarın egemenliğinin olduğu, etkin egemen güçlerin çok direk temas edebildiği bir ortamda Alevi topluluğunu dejenere edebilmek, soysuzlaştırabilmek ve asimile edebilmek için bunlar önemli kilometre taşlarıdır.
Bu insanların bu topluma verdikleri kötü bir mesaj var, bir zehirli mesaj var o da arsızlık. Arsızca başına buyruk, kişisel çıkarları ve emelleri için hareket etmek veya bu çokta yükselen bir Alevi dili diye bir söylem var, bununla da kamufle ediyorlar. Artık ağızlar çok fazla Ali, Kerbela, Hüseyin demeye başladı, ama gözler Ali gibi Hüseyin gibi bakmıyor. Duruşlar Hüseyni duruşlar değil, ama ağızlardan Hüseyni duruşlar hiç eksik olmuyor” ifadelerini kullandı.
“YOLUMUZA ERKÂNIMIZA CEM EVLERİMİZE SAHİP ÇIKALIM”
Bu dönemde özellikle Alevi toplumunun uyanık olması gerektiğini ifade eden Tuncer Baş, Alevilere şu çağrıda bulundu:
“Sonuçta örgütlerimize sahip çıkmalıyız, Cemevlerinize sahip çıkmalıyız, yaşadığımız topluklar içerisinde yolu ve erkanı sürdürmenin bu inancı yaşatmanın yolu cemevlerine, cemlerimize, ritüellerimize sahip çıkmaktır. Bu tür sulandırıcı şeylere karşı tedbir almamız gerekir.”
Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.