PİRHA– Dersim coğrafyası kimlik, dil, kültür ve inanç boyutu her zaman ‘öteki’ olarak algılandı. Coğrafyasına HES’ler yapılmaya, kalekollar inşa edilmeye, seçilmiş vekilleri, belediye başkanları ve temsilcileri gözaltına alınıp tutuklandı. Dersim medyası ve sanatçısı, aydını, yazarı-çizeri baskı altına alındı” diyen Can Kasapoğlu, Tunçeli’nin Dersim kindarlığının devam ettiğini vurguladı.
Can Kasapoğlu, “Tunçeli’nin Dersim (kindarlığı) düşmanlığı” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Dersim gazetesindeki yazısında, “Tunçeli’nin Dersim’e olan (kindarlığının) düşmanlığının temelinde genel anlamda İlk kez 24 Eylül 1925 tarihli ve “Gayet mahremdir” ibaresi taşıyan Şark Islahat Planı Kararnamesi ile uygulamaya konuluyor” dedi.
Dersim’e yönelik diğer bir kindarlığın ise şöyle başladığını söyledi:
“Düşmanlığın ve kindarlığın özel olarak Dersim’i kapsayan resmi olarak başladığı ikinci ve önemli bir ayağı ise 1934’te çıkarılan İskan Kanunu ile İsmet Paşa’nın 1935 tarihli ‘Kürt Raporu’ doğrultusunda çıkarılan soykırım eksenli bir katliamın açık habercisi olan ‘Tunceli Kanunu’nun olduğu görülmektedir.”
Bu kanun ile birlikte Dersim Jenosidi, soykırımın taşlarının döşendiğini ifade eden Kasapoğlu, “Buna ek olarak TBMM’sin de 4 Mayıs 1937 tarihinde toplanan Bakanlar Kurulu ‘Dersim Vurulacak’ kararı ile pratik olarak harekete geçiyor ve tertelenin startını veriyordu. 1937’de başlayan soykırım harekatı 1938 yılının sonlarına kadar sürdü” ifadelerini kullandı.
“DERSİM DÜŞMANLIĞI BİTMEDİ”
Kasapoğlu’nun yazısının devamı ise şöyle:
Bölgeye yapılan operasyonlarda Yüz bine yakın insan hayatını kaybetti. On binlercesi bölgeden sürüldü. Dersimin üzerine bomba yağdıran Sabiha Gökçen 1956 yılında Halit Kıvanç’a verdiği bir röportajda, “Canlı ne görürseniz ateş edin! emrini almıştık. Halkın gıdası olan keçileri dahi ateşe tutuyorduk” derken, 30 Mart 1937’de, Umumi Müfettiş Abdullah Alpdoğan’ın Başbakanlığa yazdığı yazının 2. maddesinde “Tayyare Alay Kumandanından yangın ve Milli Müdafaa’dan yakıcı ve boğucu gaz bombaları istedim” diyecektir. Harekatı yöneten ve harekatın içinde olan bu iki görevlinin ifadeleri 1937-38 yıllarında bölgede neler yaşandığını gözler önüne sermektedir.
Bu konuda (Dersim Soykırımı) çok yazıldı, dile getirildi, uluslararası konferanslar, podyumlar, paneller gerçekleştirildi ve Dersim’de yaşananların bir soykırım olduğu vurgulandı.
Ancak Tunçeli’nin Dersim’e olan (kindarlığı) düşmanlığı durmak, bitmek bilmedi ve hala devam etmektedir.
HESLER, KALEKOLLAR, GÖZALTILAR, TUTUKLAMALAR…
Dersim coğrafyası kimlik, dil, kültür ve inanç boyutu her zaman ‘öteki’ olarak algılandı. Coğrafyasına HES’ler yapılmaya, kalekollar inşa edilmeye, devşirilmiş sözde inanç önderleri(!) aracılığı ile ise inancı kuşatmaya alınmak istendi.
Seçilmiş vekilleri, belediye başkanları ve temsilcileri gözaltına alınıp tutuklandı. Dersim medyası ve sanatçısı, aydını, yazarı-çizeri baskı altına alındı.
En son Tunceli Adliyesi 1. Ağır Ceza Mahkemesi DBP İl Başkanı Ergin Doğru, DBP Pertek İlçe eski Başkanı Erdal Kotan, parti yöneticisi Deniz Kazan ve Sinan Kırmızıçiçek hakkında açılan ‘örgüt üyeliği’ ve ‘örgüt propagandası’ davasında toplam 36 yıl 1 ay hapis cezası verdi.
Aynı zamanda ‘Dersim Gazetesi’ kurucularından olan Ergin Doğru, DBP Dersim il eşbaşkanlığı yaptığı 2013-2015 yılları arasında Munzur Nehri üzerinde yapımı planlanan baraj ve HES projelerini protesto açıklamasına katılmak, HES projesini protesto açıklamasına katılmak, 1 Eylül Dünya Barış Günü mitingine gibi 50 farklı eylemlere katıldığı gerekçe gösterilerek tutuklanan gazeteci, yazar ve siyasetçi Ergin Doğru örgüt üyeliğinden 10 yıl, propagandadan 1 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.
DÜŞMANLIĞI SEBEBİ; HAKLI DURUŞU
Dersim’de bırakalım yürüyüş, miting vb aktiviteleri, bir basın açıklaması yapmak, katılmak, bir nefes dillendirmek, Kirmanciki bir ıslık çalmak, dinlemek ve bu konuda görüş belirtmek dahi ‘suç’ unsuru olarak yorumlanıyor ve hemen hakkınızda işlem başlatılıyor.
Sonuç olarak, Tunçeli’nin Dersim (kindarlığı) düşmanlığı devam ediyor..
Dersim’e karşı dinmeyen ve kudurtan bu düşmanlığın sebebi ise diz çökmeyip, ‘dert olmaya devam’ olan meşru, haklı duruşu olduğu kesindir. (HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.