PİRHA- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin haftalık Meclis grup toplantısında değerlendirmelerde bulundu. Süreç karşıtlarını oyunlarına gelmeyeceklerini vurgulayan Hatimoğulları, “Bu ırkçı atışma sarmalına girmeyeceğiz. Onların belirlemek istediği dar alanda siyaset yapmayacağız. Enerjimizi barış ve demokratik toplumun inşasına harcayacağız. Geçim derdindeki milyonlara, adalet arayanlara, barış özlemi çekenlerin umuduna, mücadelesine güç katacağız” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin haftalık Meclis grup toplantısında değerlendirmelerde bulunuyor.
Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ni başarıya ulaşması için bört bir koldan çalışma yürüttüklerini vurgulayarak, “Hewler’de oturumlarla katıldık. Avrupa’da Alevi canlarla buluştuk, halk toplatıları yaptık. Türkiye ve diasporadaki bütün Alevi canlar barıştan ve demokrasiden yana ama temkinli olduklarını da gözlemledik. Türkiye’de devletin yürüttüğü ‘Alevi Açılımı’nı samimiyetten uzak, tarihsel, asimilasyoncu politikanın bir devamı olarak görüyorlar. Alevilik bir inanç, cemevleri ibadethane olarak tanınmalıdır vurgusunu özellikle belirtiyorlar. Bütün halklar ve inançlar eşit yurttaşlık hakkı temelinde, eşit ve özgür yaşayacağı bir hukuk ve inşaasının ne kadar önemli olduğunu ısrarla vurguluyorlar. Kendilerinin özne olduğu, taleplerinin duyulması, başta kimlik ve inanç olmak üzere bu taleplerinin görünür olmasını özellikle altını çizdiler. Meclis’te de, toplumsal mücadelede de Alevilerin sesi ve can yoldaşı olmaya devam edeceğiz” dedi.
KESK’in yürüyüşüne yapılan müdahaleyi kınayan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “KESK ve KHK’liler yalnız değildir. Her daim yanlarında olacağız” diye konuştu.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Mahpusların bu süreçten ciddi beklentileri var. Devlet, iktidar somut adımlar atmalıdır. Bizler söyledik, söylemeye devam edeceğiz; Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Kobani davası tutukluları derhal serbest bırakılmalıdır. Tayfun Karaman, Osman Kavala, Çiğdem Mater gibi isimlerde derhal serbest bırakılmalıdır.
CHP belediyelerine yapılan operasyolarının siyasi saiklerle yapıldığını defalarca söyledik. Tutuklu belediye başkanları tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmalıdır.
Bizler bütün siyasi tutuklular özgürleşene kadar mücadelemiz devam edecek. Türkiye’nin elinde tarihi bir fırsat var. DEM Parti olarak bu fırsatı önemsiyoruz. İktidar somut adımlar evresine ivedilikle geçmeli, güven arttırıcı adımlar atılmalı. Toplumsallaşmayan barış sonuç alamaz. Barış toplumsallaşmasının yoluysa başta kadınlar ve gençler olmak üzere, toplumun bir bütün olarak barışın mimarı haline gelmesiyle mümkündür. Komisyonuın önümüzdeki süreçte somut adımlara yoğunlaşması, tekil, özgül, bütüncül geçiş yasalarının çerçevesinin bir an önce çizilmesi 2026 bütçesi Meclis’e gelmeden yasal düzenlemelerin yapılması hem güven arttıracaktır hem de bu sürecin başarıya ulaşması için son derece ön açıcı olacaktır.
Numan Kurtulmuş Diyarbakır’da Kürtçe konuştu. Ülke bölündü mü? Tam tersi bu ülkede yaşayan milyonlar Kürdü tanımış ana dillerine saygı göstermiş oluyor. Cumhuriyeti demokrasiyle, Kürt halkını demokratik bir cumhuriyet idealine yakınlaştırmaktan hiç kimse kaybetmez, tam tersi toplum kazanır, demokrasi kazanır. Atılmayan her adım, yaşanan her gecikme, süreç karşıtlarını cesaretlendiriyor.
Adeta tüm tuşlara basılmışçasına sistematik olarak barış karşıtı sesler yükseliyor. Süreç bitsin, ölümler sürsün diyorlar mealen. Peki kim bunlar? Neden bu kadar ısrarcılar? Bunlar yıllarca savaş siyaseti yapanlar, siyaseti çatışmadan ibaret görenler ve bundan nemalananlardır. Şimdi barış onların tüm varlık nedenlerini ortadan kaldırıyor. Meclis’te bu savaş hamasetini yapanları çok iyi görmemiz lazım. Ama bir şeyi de unutmamak gerekiyor. Bu siyasetçilerin sesini, onların partilerine oy veren insanların sesi olarak görmeyelim, o yurttaşlarımızın sesi olarak görmeyelim. Çünkü hangi anne evladının ölmesini ister ki? Hangi baba çocuğunun cenazesini beklemek ister? Hangi kardeş kardeşini toprakta aramak ister? Hiç kimse bunu istemez. Bu topraklarda yaşayan her insan, barışın bu topraklara gelmesini, demokrasinin bu topraklarda inşa edilmesini canı gönülden ister. O Meclis kürsülerinde çığlık atanlar, kendi kapalı dünyalarında yaşayan bir avuç ayrıcalıklı azınlıktır. Onlar kendi imtiyazlı hayatları bitmesin diye Kürtlerle eşitlenmemek için bu adımları attıklarını biliyoruz. Bu sistematik provokasyonlara pabuç bırakacak değiliz. Tek sermayesi nefret olan bu kesimin ırkçı hayallerinin toplumu bölmesine izin vermeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun onurlu bir barış ve demokratik bir cumhuriyetin inşası için sonuna kadar çalışacağız, başaracağız.
ONLARIN OYNADIĞI OYUNU İFŞA EDECEĞİZ
Bu ırkçı atışma sarmalına girmeyeceğiz. Onların belirlemek istediği dar alanda siyaset yapmayacağız. Enerjimizi barış ve demokratik toplumun inşasına harcayacağız. Geçim derdindeki milyonlara, adalet arayanlara, barış özlemi çekenlerin umuduna, mücadelesine güç katacağız. İnsana dokunan, hayata anlam katan, somut çözümler üreten bir dille konuşacağız. Süreç karşıtlarının tahriklerine asla gelmeyeceğiz. Onların oynadığı oyunu ifşa edeceğiz.
HUKUKA VE ADALETE EKMEK KADAR SU KADAR İHTİYACIMIZ VAR
Yeni bir AKP taktiği ile karşı karşıyayız. Toplumun sinir uçlarını gelecek düzenlemeleri basına sızdırıp toplumun gazını almaya çalışıyorlar. Bunun son örneğini 11’inci Yargı Paketi adıyla kamuoyuna sızdırılan taslakta görüyoruz. İktidarın yargı paketleri topluma daha çok güven, çözüm, adalet insan hakları sunacağına topluma baskı, zor, daha çok ceza, daha çok denetim, gözetim ve daha çok tahakküm getiriyor. Kamuoyuna yansıyan bu taslakta toplumun adalet ve demokrasi ihtiyacını giderecek bir tek madde yok. Tam tersi antidemokratik uygulamalarda ısrar var, kadınlara, farklı cinsel kimliklerle saldırılar var. Kimin kendini nasıl tanımladığına, nasıl yaklaştığına karışmak devletin işi değildir. İnsanlara kimlik, inanç, cinsiyet, yaşam tarzı dayatmak devletin hiç işi değildir. Devletin varlık nedeni çatısı altında yaşayan her bir insanın eşit bir şekilde hukukunu korumaktır. Devletin görevi bu çeşitliliği cezalandırmak değil, güvence altına almaktır. Her yurttaş cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği, inancı, dili, kültürü ne olursa olsun eşit haklar ve onurlu bir yaşamı hak etmektedir ve buna saygı duyulmak zorundadır. Nasıl ki sizin yaşam tarzınıza hiç kimse müdahale etmiyorsa siz de başkasının yaşam tarzına müdahale edemezsiniz. Devlet otoritesi ve yargı elinizde elinizdeyse bu hakkı kendiniz de göremezsiniz. Bakın toplumun yüzde 76’sı ekonomi olumsuza gidiyor diyor. Yüzde 70’i ‘demokrasi ve yargı kötüye gidiyor’ diyor. Merkezi hükümetin görevi bu can yakıcı sorunlarla ilgilenmektir. Ama iktidar insanların yaşam tarzına müdahale eden yasaların ve algı yaratmanın peşinde, nefret suçlarının önünü açma peşinde. Çıkaracağınız yasalar yargılama etkisi yaratabilir sizlere ama toplumsal hiçbir sorunu çözmez, meşru da değil. Hukuka ve adalete ekmek kadar su kadar ihtiyacımız olan bir dönemden geçiyoruz.
ELLER NAMLUDA BARIŞ OLUR MU?
Irak-Suriye tezkeresi bugün genel kurula gelecek. Fesih kararı alan PKK’ye ve sivil siyasi parti olarak Suriye’nin önemli siyasi aktörlerinden PYD’ye karşı ilk defa 3 yılı kapsayan sınır ötesi operasyon tezkeresi Meclis’e sunuldu. Tezkereci anlayış güvensizliği arttırmaktan başka hiçbir sonucu açığa çıkaramaz. Tezkere siyaseti 27 Şubat ruhuna uymuyor. Eller namluda barış olur mu? Kürtlerin, Türklerin, Arapların ve etnik dinsel kimliklerin eşit haklara sahip olduğu daha demokratik ve özgürlükçü yaklaşımlara ihtiyaç var. Bunlar tezkerelerle olacak işler değil. Bakın 21’inci yüzyılda teknolojinin, yapay zekanın, nükleer silahların geldiği boyutlara baktığımızda dönem silahların yarıştırılacağı bir dönem değil. Halkların barışını, özgürlüğünü, demokratik haklarını merkeze alan stratejiyi ve siyaset üretmenin dönemidir. Biz bu tezkereye hayır diyeceğiz ve bütün muhalefeti bu tezkereye ‘hayır’ demeye davet ediyorum.
DEMOKRATİK CUMHURİYETİ İNŞA ETMEK BOYNUMUZUN BORCUDUR
Bizler neler yaşanırsa yaşansın, kim hangi provokasyona tevessül ediyor olursa olsun bütün bu provokasyonları boşa çıkarma konusunda kararlılığımızın altını bir kez daha çiziyoruz. Bu ülkede onurlu bir barışı tesis etmek, bu ülkede yaşayan bütün farklı halkların ve inançların kendini eşit yurttaş olarak hissettiği bir Demokratik Cumhuriyeti inşa etmek boynumuzun borcudur. Ne olursa olsun bizler bu kararlılıkla hem müzakerelerimizi hem mücadelemizi yürütme konusunda kararlıyız.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.