Alevi Haber Ajansi

TTB uyardı: Kızamık salgını günden güne artıyor, önlemler alınmalı-VİDEO

PİRHA-Türk Tabipleri Birliği, ölümcül olan kızamık hastalığında artış görüldüğünü belirterek, “Kızamık olan bir kişi, aşılanmamış yakın temasta bulunduğu 10 kişiden 9’una bu hastalığı bulaştırabilir” uyarısını yaptı. Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, aşıların biran önce halka ulaştırılması gerektiğini belirterek “Aşıların güvenli olması çok kıymetli. Ucuz aşıya değil güvenli aşıya ihtiyaç var” dedi. 

TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve TTB Pandemi Çalışma Grubu üyesi Prof. Dr. Esin Şenol, kızamık salgınına karşı uyarıda bulundu.
TTB Genel Merkezi’nde yapılan basın açıklamasında konuşan Prof. Dr.Esin Şenol, “Kızamık salgını ile karşı karşıyayız” diyerek söz konusu hastalığın ölümcül, körlük gibi sakatlıklara neden olabilen bir salgın olduğunu belirtti.

“SALGININ BOYUTU ARTTI”

Kızamık salgınının iki doz aşı ile önlenebilen bir hastalık olduğunu belirten Şenol, şu açıklamayı yaptı:

“Kızamık olan bir kişi, aşılanmamış yakın temasta bulunduğu 10 kişiden 9’una bu hastalığı bulaştırabilir. Deyim yerindeyse anahtar deliğinden bakana dahi bulaşabilecek kadar bulaşıcıdır. Virüs, havada veya enfekte yüzeylerde iki saate kadar aktif ve bulaşıcı kalır. Eksik aşılı ve aşısız, hatta aşılı kişilere dahi bulaşabilecek güçtedir.
Ülkemiz, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölgesi Kızamık ve Kızamıkçık Raporuna göre, son bir yılda 457 Kızamık vakası ile Rusya ve Tacikistan’ın ardından üçüncü ülkedir. Nisan 2022-Mayıs 2023’te bildirilen 457 vakanın 343’ü 2023 yılının Ocak ve Şubat aylarına ait olup salgının boyutu özellikle 2023 yılında gitgide artmıştır.
Ülkemizde 2023 yılı ilk dört ayında Kızamık ön tanısıyla 2005 kişi incelenmiş ve bunların 1440’ında Kızamık laboratuvar tanısıyla doğrulanmıştır. Kızamık vakalarının büyük çoğunluğu 1-9 yaş grubundadır.
Kızamık nedeniyle 242 kişi hastaneye yatmıştır, bu olgular içerisinde 1-9 yaş çocuklar en yüksektir. İleri yaş kızamık olguların varlığı uzun dönem aşı ile ilgili sorun ile yüz yüze olduğumuzu göstermektedir.
Kızamık ön tanısıyla incelenen olgularda aşısız ve eksik aşılılar çoğunluktadır.”

“13 YIL SONRA ÖLÜMLER YENİDEN BAŞLADI”

Prof. Dr. Esin Şenol, sağlık yetkililerinin, kızamık salgınının duyulmasını engelleyecek girişimlerde bulunduğunu ve hastalığı önlemek için etkin bir rol oynama konusunda isteksiz davrandığını da söyledi.

 Şenol, kızamık nedeniyle ölüm duyumları aldıklarını belirterek şöyle devam etti:

“Sağlık Bakanlığı’nın reddiyeci ve şeffaflıktan uzak tutumu ülkemizde Kızamık salgınının başladığı 2010 Aralık yılından itibaren değişmemiştir. Öte yandan kızamık nedeniyle ölümler olduğuna dair sahadan bilgiler alınmaktadır. Oysa kızamık aşı ile önlenebilir bir bulaşıcı hastalık olup on yıllardır milyonlarca çocuğun ölümünün aşı ile engellendiği bilinmektedir. Bugün içinde bulunduğumuz durum ise son kızamık ölümünü yaşamamızdan 13 yıl sonra yeniden ölümlerin başladığı kaygısıdır. Ülkemizde de sağlık emekçileri başarılı bir bağışıklama programı ile kızamık hastalığını eliminasyon aşamasına kadar getirmeyi başarmıştı. 2007-2010 yılları arasında Kızamık olgu sayısı 10’u geçmiyordu. Ne oldu da yeniden kızamık salgını ve kızamığa bağlı ölümlere tanık olmaya başladık? TTB olarak, halk sağlığına gönül verenler olarak bunun nedenini çok iyi biliyoruz: Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) ile koruyucu hizmetlerden tedavi edici hizmetlere evrilen birinci basamak ve aşı karşıtlarının yarattığı aşı kararsızlığının/tereddüdünün büyümesi ve ülkenin sağlık otoritesinin bu tereddüdü giderecek hiçbir etkili girişimde bulunmaması, sorumluluğu bireylere yüklemesidir.
Sağlık Bakanlığı’nın DSÖ’ye bildirdiği veriler, 2021’de ülkenin yarısında kızamık aşısı tamamlanmış çocuk oranının yüzde 95’e ulaşamadığına, 2023’de ise 34 bölgeye ayrılarak paylaşılan verilerde iki doz aşıyı tamamlamış tek bir bölgenin dahi olmadığına işaret etmektedir. Yüzde 95 kızamık aşılı oranına erişemeyen her mahalle, ilçe, il, bölgenin salgın tehdidi altında olduğunu hatırlatıyoruz. Sağlık Bakanlığı bu aşı oranını yakalayamamıştır.

“İŞ ÇIĞRINDAN ÇIKMIŞ!”

Aşı, milyonlarca sakatlık ve ölümü önleyen en başarılı koruyucu halk sağlığı uygulamasıdır. Ülkemizde bağışıklama programının uygulanması ile yaklaşık 3 milyon çocuk aşı ile önlenebilir hastalığa yakalanmaktan; 30.000 çocuk da bu hastalıklar nedeniyle ölümden kurtarılmıştır. Buna rağmen özellikle pandemi ile birlikte aşı retçileri, sistemin müsamahası hatta koruması nedeniyle organize olmuş, çok sayıda kişiyi tedirgin eden yanlı/yalan bilgileri yayan hesaplar ile “aşı tereddüdü” olanların artmasına yol açmıştır. 2019 yılında ulaşılabilen veriler, çocukluk çağı aşılaması yaptırmayanların 40.000’e ulaştığını göstermektedir.
Deprem nedeniyle artan nüfus hareketliliği, birinci basamak hizmetlerde ciddi aksamalar aşısız ve eksik aşılı çocukların sayısını daha da artırmıştır. Tüm bunlara aşılamaları düzenli olarak yapılmayan sistem dışı bırakılan mülteci nüfusu ve mevsimlik tarım işçileri de eklenmelidir.
Sağlık Bakanlığı’nın pandemi döneminde daha da görünür hale gelen aşı konusundaki ilgisizliği ve aşı karşıtlarına karşı suskunluğu ve aşı kararsızlığını önlemeye yönelik ciddi bir çalışma yürütmemesi dikkate alındığında aşısız çocukların bu kadar yüksek olması sürpriz olmaktan çıkmaktadır. Dahası ailelerin aşı reddi ile ilgili karar sürecini kolaylaştırma, aile hekimlerini de aşı yaptırmayan çocuklarla ilgili yorucu bir süreç yerine ret butonunu işaretleme kolaycılığı sorunun boyutunu büyütmektedir. Bölge tabanlı hizmet yerine liste tabanlı hizmet, geniş ekip yerine dar ekip, sahada hizmet yerine polikliniğe daralma, aile sağlığı hemşire sayısındaki ciddi açık ve açlık sınırındaki ücretleri, artan iş listesi ve performans baskısı ile cebelleşen aile hekimliği sisteminin yapısal sorunları aşısız nüfusun gittikçe yükselmeye başlaması ile yakından ilişkilidir.
Deprem bölgesinde iş çığırından çıkmış, artan hizmet gereksinimi ve depremzede sağlık çalışanlarının idari izinli sayılması göz ardı edilmiş, dahası esnek mesai ve aşı ile ilgili negatif performans askıya alınmış, afet döneminde bölge tabanlı hizmet ile koruyucu hizmet verilmesi gerçekliği yok sayılmıştır. Bu durum deprem bölgesinde başta Kızamık olmak üzere birçok sağlık sorunu ile karşı karşıya kalma tehdidine yol açmaktadır. Nitekim yerelde çalışan sağlık yöneticileri ve sağlık emekçileri bunun kaygısını taşımakta ve Sağlık Bakanlığı’na hatırlatmaktadır.

“ENKAZ ALTINDA KALAN SAĞLIK SİSTEMİ”

Ne yazık ki “sağlıkta dönüşüm” adı altında en son depremde de enkaz altında kaldığına kahrolarak tanıklık ettiğimiz sağlık sistemi, mevsimlik işçilerle artan toplumsal hareketlilikle, düzensiz göçlerle takibi yapılamayan insanları kaderine terk eden, üretip dünyaya dağıttığımız aşılardan dövize endeksli ulaşılamayan aşılarla baş başa bırakıldığımız birinci basamak sağlık hizmetleri… Ceyhun Atuf Kansu’nun “Kızamuk Ağıdı”ndaki gibi köylere ulaşamadığımızdan değil, insanların onca yoksulluk ve yoksunluklarını yok sayıp aşıya ulaşması için beklediğimizden, bir de hakikat ötesinin yalanları aramızda dolanıp inanca dönüştüğünden yeniden çocuklarımızı yitirmeye başlayacağız. Elimizde önleme olanağı var ama memleketin sağlık otoritesi vaka sayılarını gizliyor, gizlediği yetmiyor. Bu konuda konuşan meslektaşlarımızı da türlü yollarla susturmaya çalışıyor. Tereddüdü gidermek mi dediniz, aşı karşıtlarının tehdit ettiklerine dönüp bakmıyor, tehdit edeni serbest bırakıyor.
Her çocuğun aşı ile önlenebilir hastalık riskinden arındırılmış bir ortamda doğma ve büyüme hakkı vardır, ödevlisi devlettir. Acilen ranta terk edilmemiş sağlık politikalarına ihtiyacımız var, sorumluluğu bireye yıkmayan, toplumu yaşama katan… Hakikati birlikte kuracağımız.

ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER

Prof. Dr. Esin Şenol, salgın tehlikesine karşı yapılması gerekenlere dair şunları söyledi:

“Aralık 2010’dan itibaren varlığını sürdüren, bu yıl daha da artış gösteren kızamık salgınına karşı Sağlıkta Dönüşüm Programı’ndan vazgeçilmesi kolaycılığına düşmeden şu önlemlerin kısa sürede alınması gerektiğini kamuoyu ile paylaşıyoruz:
• Vaka görülen bölgelerde 6/9 ay – 15 yaş arası tüm çocuklara aşılı olup olmadığına bakılmaksızın mutlaka bir doz aşı yapılmalıdır
• Henüz vaka görülmeyen bölgelerde 9 aydan itibaren eksik aşılı çocukların kızamık aşıları tamamlanmalıdır.
• Özellikle ikinci doz kızamık aşı kapsamının yükseltilmesine yönelik özgün bir program geliştirilmelidir.
• İkinci dozun ilkokul birinci sınıftan 48. aya çekilmesi ve sorumluluğunun aile hekimlerine devredilmesi ile performans dışı tutulmasının ortaya çıkarttığı 2,5 milyonu bulan aşısız okul çağı çocuk bir an önce aşılanmalıdır.
• Aile sağlığı birimlerinde hemşire-ebe açığı bir an önce giderilmelidir. Hizmet gereksinimi yüksek olan bölgelerde mevcut bir aile hekimi bir aile sağlığı çalışanı yaklaşımından vazgeçilmeli, bu bölgelerde aile hekimi ve hemşire/ebe sayısı artırılmalıdır.
• Tüm döküntülü hastalık yakınmaları kızamık yönünden değerlendirilmelidir.
• Hastanelerde kızamık hastalığının yayılmasının önüne geçilmelidir. Bu bağlamda:
• Sağlık çalışanlarının kızamığa karşı bağışıklanması,
• Döküntülü hastalık yakınmasıyla gelenlerin hızlıca, bekleyenlerle temas süresini en aza indirecek bir akış- mekan düzenlemesiyle hizmet alması, hizmet aldıkları ortamın havalandırılması önemlidir.
• Salgın gerçekliğinde yürütülecek aşı kampanyasının bölge tabanlı yapılması zorunludur. Vatandaşın başvurusu ile sınırlı kalınmamalı, sahaya çıkılmalıdır. Mobil aşı istasyonları ile kısa sürede aşı oranı yükseltilmelidir.
• Toplum aşı konusunda bilgilendirilmeli, yanlış/ yanlı haberlerin sağlık bakanlığı yetkileri tarafından da üzerine gidilmelidir.
• Mülteci-göçmen nüfusa yönelik koruyucu hizmetlere yoğunlaşılmalı, aşısız çocuk bırakılmamalıdır.
• Deprem bölgesinde depremzede sağlık çalışanlarını rahatlatan uzun süreli sağlık çalışanı görevlendirmeleri yapılmalıdır. Bu bölgede yaşam ve çalışma koşullarının zorluğu dikkate alınarak teşvik uygulamasına gidilmelidir. Bu bölgede aşının sağlanması ve korunmasına yönelik teknik destek mutlaka verilmeli, tüm aile sağlığı merkezleri ve geçici yerleşim alanlarında aşılar yapılabilir hale getirilmelidir.”

“AŞILAR BİR AN ÖNCE HALKA ULAŞTIRILMALI”

Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise aşıların biran önce halka ulaştırılması gerektiğini belirterek “Aşıların güvenli olması çok kıymetli. Ucuz aşıya değil güvenli aşıya ihtiyaç var. Bunu Covid-19 sürecinde dile getirmiştik. Verilerin hızla kamuoyuna paylaşılmasını istiyoruz.” ifadelerini kullandı.

PİRHA/ANKARA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak