Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP) 6-25 Şubat tarihlerinde, depremden etkilenen bölgelerde yaptıkları çalışmaları Deprem Sonrası Değerlendirme Raporu başlığı ile yayımladı. Psikologlar çocukların depremden en çok etkilenen, fakat deprem sonrasındaki süreçte en az çalışma yapılan gruplardan biri olduğunu ifade etti.
Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP) 6-25 Şubat tarihlerinde, depremden etkilenen bölgelerde yaptıkları çalışmaları Deprem Sonrası Değerlendirme Raporu başlığı ile yayımladı. Maraş, Hatay, Adıyaman ve Mersin illerine dair değerlendirmeleri içeren raporda gözlemler ve orta-uzun vadeli öneriler yer aldı.
Çocuklar, kadınlar, yaşlılar, göçmenler ve işçiler gibi farklı toplumsal kesimlere dair gözlemlerini sunan psikologların raporunda öne çıkan kısımlar şöyle:
ÇOCUKLAR: EN ÇOK ETKİLENEN AMA EN AZ ÇALIŞMA YAPILAN KESİM
Çocuklar özelinde, depremden en çok etkilenen, fakat deprem sonrasındaki süreçte en az çalışma yapılan gruplardan biri olduğu söylenebilir. Elbette farklı yaş kategorileri için söylenebilecek farklı hususlar olmakla birlikte, eğitimleri konusundaki belirsizlik paylaşılan bir kaygı konusuydu. Daha özel olarak, lise ve üniversite sınavlarına hazırlık sürecinde olan 8. ve 12. sınıf öğrencilerinde kaygının daha derinleşmiş olduğunu gözledik. Çocukların annelerinin yanında, daha az olmakla birlikte babalarının ya da başka aile üyelerinin yanında bütün gün uzun yardım kuyruklarına girmek zorunda kaldıklarına, bu nedenle mahcubiyet duyduklarına, zamanlarını çocuk olarak değil de, yardım kuyruklarında geçirmekten rahatsızlık duyduklarına sıkça tanık olduk. 6 Şubat depreminden sonra artçı depremlerin ve bağımsız depremlerin sürekli olarak devam etmesi sebebiyle çocuklarda artan kaygının yatışmasının zorlaştığını gördük.
KADINLARIN ÜSTÜNDEKİ BAKIM EMEĞİ YÜKÜ ARTTI
Kadınlar çoğunlukla (ve genellemek pahasına) yaşadıklarını anlatmaya, deneyimlerini aktarmaya açıklardı. İlk başta kendilerinin ve diğer aile üyelerinin temel ihtiyaçlarını karşılamak için emek sarf ediyorlardı. Cinsiyetçi iş bölümü sebebiyle zaten üzerlerinde olan bakım emeğinin yükü depremden sonra katbekat artmış gözüküyordu. Deprem öncesi çekirdek aileye bakım emeği veren kadınlar şimdi çok daha geniş ailelerininkini üstlenmekteydi. Üstelik suyun ve elektriğin yokluğuyla bu büyümüş bakım işleri zorlaşmıştı. Kadınlar kendilerinin nasıl olduklarından önce çocuklarının nasıl olduklarını, çocuklarının mevcut durumları ve gelecekleri için var olan endişelerini aktardılar. Çocuklarının artık bir geleceklerinin olmadığı, hayatlarının artık bittiği gibi aktarımlarda bulundular. Var olan belirsizlik, güvencesizlik içinde karamsarlık ve umutsuzluk ile hemhâl oldukları açıkça gözlenebiliyordu. Kadınlara ve çocuklara yönelik erkek şiddetinin deprem bölgelerinde artmış durumda olduğu ifade edilebilir. Nasıl ki evler kadınlar ve çocuklar için güvenli değilse, çadırlar da öyle. Kayıplarını, acılarını sembolize etmeyen erkeklerin deneyimlerinin acısını, deyim yerindeyse, kırılgan erkeklikleriyle eşlerinden, çocuklarından çıkardıklarına oldukça sık tanıklık ettik.
Şiddet nedeniyle evlerini ayıran kadınlar bir aileye bir çadır verildiği için fail erkek ile aynı çadırda kalmak zorunda kalmıştı.
GÖÇMEN DÜŞMANLIĞI DERİNLEŞTİ
Göçmenler ırkçılığa varan süregelen göçmen karşıtlığını daha derinden deneyimliyor gözükmekteydi. Defne’de Atatürk Parkı’nda ve Serinyol-Pazaryeri’ndeki çadır alanlarında, Adıyaman Merkez, Akhisar Köyü ve Pazarcık Ördekdede Köyü’nde göçmenlerle karşılaşmalarımız oldu. Hem depremden etkilenen halkın hem de kolluk kuvvetlerinin dilinde açık ya da örtük biçimde göçmenlere yönelen bir öfke olduğunu bireysel temaslarımızda pek çok örnekle gözledik. Göçmenlerin, çadır alanlarının çeperlerine yerleşmek zorunda bırakılarak birçok ihtiyacının kasıtlı olarak görmezden gelindiğini gözlemledik. Bu alanlarda çadırların bacalarının birbirlerine bakması, çöplerin birikmesi gibi sağlık açısından riskli birçok duruma karşı önlemler alınmamaktadır.
TODAP’ın önerileri ise şöyle:
-Depremden etkilenen bütün canlıların esenliği sağlanmalıdır.
-Temel ihtiyaçlar ivedilikle karşılanmalıdır.
-Acilen kolektif mutfak ve çamaşırhaneler gibi bakım emeğini ortaklaştıracak alanlar kurulmalıdır.
-Bebeklerin ve çocukların sağlıklı gıdaya erişimi sağlanmalıdır.
-Geleceksizlik ve güvencesizlik karşısında eğitim-öğretimin devamlılığı sağlanmalıdır.
-Depremden etkilenen özel gereksinimli bireylerin ihtiyaçlarını karşılayan destek mekanizmaları oluşturulmalıdır.
-Depremden etkilenen göçmen/mültecilere karşı uygulanan ırkçı politikalardan vazgeçilmelidir. Depremin ya da sonrasında yaşanan sorunların müsebbibi göçmenler ya da mülteciler değildir.
-Daha önceki Van Depremi, Gölcük Depremi gibi birçok afette de gördüğümüz gibi ihtiyaçların karşılanması sırasında “aile” önceliğine son verilmeli, yalnız yaşayan kadınlar ve LGBTİ+ların ihtiyaçları ve güvenliği sağlanmalıdır.
-İhmal, istismar ve suça sürüklenmenin önüne geçilmeli, önleyici/koruyucu mekânsal düzenlemeler gerçekleştirilmelidir.
-Erkek şiddetini önleyecek ve şiddetten koruyacak mekanizmalar oluşturulmalıdır. 6284 hassasiyetle uygulanmalı, İstanbul Sözleşmesi ivedilikle yürürlüğe sokulmalıdır.
-İnşa sürecinde yıkım yaşayan bölgelerin dokusu korunmalıdır. Bölgenin öznelerinin kimlikleri, talepleri, ihtiyaçları gözetilerek, öznelerle birlikte inşa sürecine girilmelidir.
-Deprem bölgesine giden kamu görevlileri ve gönüllüler arasında rotasyon olmalı ve bu kişiler depremden etkilenenlerle birlikte birbirlerini de gözetmelidir. Ayrıca gönüllü ve görevli kişilerin ruh sağlığı da gözetilerek psikososyal destek almaları ve dönüşümlü çalışmaları sağlanmalıdır. STK’lara ve meslek odalarına dayanışma faaliyetlerinde zorluklar değil kolaylıklar sağlanmalıdır.
-Depremden etkilenenlerin gönüllü/ücretli faaliyetlere katılımına alan açılmalıdır
-Olağan bir yas sürecinin gereklilikleri karşılanmalıdır. Olağan bir yas süreci; bütün kayıpların (insanlar, mekânlar, kültürel yapılar vd.) hak ettiği gibi ilgili kültür ve inançlar doğrultusunda cenaze ve yasla ilgili törenlerin yapılmasını gerektirir.
-Depremden etkilenenlere psikososyal paylaşım alanları açılmalıdır.
-Çok dilli psikososyal destek konusunda adımlar atılmalıdır.
-Depremden etkilenenlerin göç ettiği her il, ilçede psikososyal destek mekanizmaları yaygınlaştırılmalı ve işletilmelidir.
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.