Alevi Haber Ajansi

Reklam

TMMOB: 20 yılda 28 binin üzerinde emekçi işyerlerinde hayatını kaybetti VİDEO

PİRHA: TMMOB üyeleri, ‘İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü’ olarak ilan ettiği 3 Mart’ta Ankara’da basın açıklaması yaparak, “Son 30 yılda on binlerce kişi, evine ekmek götürebilmek için çalıştığı işyerinde hayatını kaybetti. Ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda köklü ve yapısal sorunlar vardır. Devlet, çalışandan değil, işverenden yana taraf olmaktadır” dedi.

Türk Mimarlar ve Mühendisler Odası Birliği (TMMOB), İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü olarak ilan ettiği 3 Mart’ta Ankara’da basın açıklaması yaptı.

Reklam

Yapılan basın açıklamasında, ülkenin en büyük maden facialarından biri olarak tarihe geçen 3 Mart 1992’de Zonguldak Kozlu’da yaşanan maden kazası anılarak, 2021 yılında en az 2 bin 170 işçinin işini yaparken hayatını kaybettiği vurgulandı.

“TÜM UYARILARA RAĞMEN ÖNLEMLER ALINMADIĞI İÇİN ONLARCA İŞÇİ HAYATINI KAYBEDİYOR”

Açıklamada ilk olarak TMMOB Genel Başkanı Emin Koramaz söz aldı. Koramaz yaptığı açıklamada şunları dile getirdi:

“Bundan tam 30 yılı önce, 3 Mart 1992 tarihinde Zonguldak Kozlu’da yaşanan ve 263 madencinin yaşamını yitirdiği maden kazası, ülkemizin en büyük maden facialarından biri olarak tarihe geçmiştir. Ülkemizdeki iş cinayetlerine dikkat çekebilmek, insan hayatının, işçi sağlığının ve iş güvenliğinin önemini vurgulamak için 3 Mart tarihi TMMOB tarafından ‘İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü’ olarak ilan edilmiştir. Yaşanan onca acıya, yaptığımız tüm uyarılara rağmen gerekli önlemler alınmadığı, yapılaması gereken düzenlemeler yapılmadığı için aradan geçen 30 yılda on binlerce kişi, evine ekmek götürebilmek için çalıştığı işyerinde hayatını kaybetti. İnsan yaşamına ve insanlığın ortak geleceğine olan tüm saygı ve inancımızla savaşsız ve sömürüsüz bir dünya dileğimizi bir kez daha haykırıyoruz.”

“20 YILDA 28 BİNİN ÜZERİNDE EMEKÇİ İŞYERLERİNDE HAYATINI KAYBETTİ”

Koramaz’ın ardından söz alarak basın metnini okuyan Ankara İl Koordinasyon Kurulu adına Özgür Topçu, basına yansıyan haberlere göre 2021 yılında işi başında hayatını kaybeden emekçilerin sayısının en az 2 bin 170 olarak tespit edildiği bilgisini verdi.

Türkiye’nin ölümle sonuçlanan kazalar bakımından Avrupa’da ilk sırada yer aldığını da söyleyen Topçu, “Emek sömürüsünü derinleştiği; esnek, güvencesiz istihdamın yaygınlaştığı, emek örgütlerinin etkisizleştirildiği 20 yıllık AKP iktidarı dönemi boyunca toplu işçi ölümleri tarihin en yüksek sayılarına ulaşmış, 20 yılda 28 binin üzerinde emekçi işyerlerinde hayatını kaybetmiştir. Madenlerde, inşaatlarda, tarım alanlarında, fabrikalarda yaşanan facialar toplumda derin acılar yaratmaktadır. ILO verilerine göre Türkiye ölümle sonuçlanan kazalar bakımından Avrupa’da ilk sırada yer almaktadır. Bu durum mevcut yasal düzenlemelerin iş kazalarını ve ölümlerini önlemekteki yetersizliğinin, ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda köklü ve yapısal sorunlar olduğunun en açık göstergesidir” şeklinde konuştu.

“YASALAR İŞÇİLERİ DEĞİL SERMAYEDARLARI KORUYOR”

‘Elverişli koşullarda çalışma hakkı’nın İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde güvence altına alınmış bir hak olduğunun altını çizen Topçu sözlerine şu şekilde devam etti:

“Emeğin yüzlerce yıllık mücadelesi sonucunda benimsenen bu hak, ‘işçi sağlığı ve iş güvenliği’ adıyla tüm dünyada kabul edilen temel bir çalışma ilkesi halini almıştır. İş kazaları ve meslek hastalıklarının temelinde, sermayenin azami kar hırsı ve emek aleyhine politikaları yatmaktadır. İşçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin düzenlemelerde sendikalar, meslek örgütleri ve bilim insanlarının görüşlerinin dikkate alınmaması sorunu her geçen gün derinleştirmektedir. Mevcut yasal çerçeve, işçiyi korumak, iş güvenliğini sağlamak ve meslek hastalıklarını önlemekten çok sermaye çıkarlarını gözeten konumdadır. Siyasi iktidar, mevzuatı ve çalışma koşullarını iyileştirici ve geliştirici adımlar atmaktan sürekli olarak kaçınmaktadır. Çünkü insan hayatını değil, rantı odağına almakta; çalışandan değil, işverenden yana taraf olmaktadır.”

“DEVLET, İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİNE KAYNAK AYIRMALI”

Devletin iş sağlığı ve güvenliği alanında çarpık konumlandığını, devletin ve işverenin sorumluluğunda olması gereken pek çok şeyin İş Güvenliği Uzmanları’nın omuzlarına yüklendiğini kaydeden Topçu; “Danışmanlık hizmeti olarak verilmesi gereken işçi sağlığı ve iş güvenliği, ülkemizde yasaların da yol vermesi ile bir suçlu yaratma olayına dönüşmüştür. İş güvenliği uzmanlarının tüm uyarılarına rağmen işverenlerin almadığı önlemler sonucu yaşanan ölüm, kaza gibi durumlarda dahi meslektaşlarımız günah keçisi ilan edilmekte, kazaların asli suçlusu olarak yargı önüne çıkartılmakta, hatta hapis cezaları verilebilmektedir. Yapılması gereken şey, bu çarpıklığın düzeltilerek, işçi sağlığı ve iş güvenliğine kaynak ayırmayan, tedbirleri almaktan kaçınan, bu tedbirlere işgücü ve maliyet hesabıyla yaklaşan işverenlerin de yaşanan kazalardan ve meslek hastalıklarından sorumlu tutulacağı bir işleyişe geçilmesidir” dedi.

“SENDİKAL ÖRGÜTLENMENİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER KALDIRILMALI”

Taşeronlaştırma, özelleştirme, sendikasızlaştırma, denetimsizlik, esnek istihdam politikaları, kayıt dışı çalışmaya izin veren politikalar ve bunun sonucu oluşturulan mevzuat ile sorunlu bir sistem üretildiğini dile getiren Topçu şunları ifade etti:

“İş cinayetlerini seyrederek olan biteni kadere, fıtrata bağlayan açıklamalar yapan siyasi iktidar bu sistemi korumak üzere yoğun çaba sarf etmektedir. Ülkemizde iş cinayetlerinin, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının bu denli yaygın olmasının bir diğer nedeni de, emekçilerin sendikal haklarının baskı altında tutulmasıdır. Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller tüm çalışanlar için kaldırılmadıkça işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yol almak mümkün olmayacaktır. Sendikasız uzman, sendikasız işçi, örgütsüz bir çalışma yaşamı ile emekçiler tüm olumsuzluklara açık ve savunmasızdır. Bu savunmasızlığa karşı adil yargılanma, örgütlenme, insani koşullarda bir çalışma yaşamı ve işyerlerinde emekçilerin ölmeyeceği, yaralanmayacağı, sakat kalmayacağı bir düzen istiyoruz.”

“GÜVENLİ VE GÜVENCELİ ÇALIŞMA HAKKIMIZI İSTİYORUZ”

Gerçekleşen iş cinayetleri ve iş kazalarının büyük çoğunluğunun önlenebilir olduğunu vurgulayan Topçu son olarak; “Bilimsel ve teknik ölçütler doğrultusunda atılacak adımlar ile göz göre göre ‘geliyorum’ demekte olan facialara son vermek mümkündür. Bunun için önce insan hayatını ve emeğe değer veren bir yaklaşımın benimsenmesi gerekmektedir. Bizler, her 3 Mart’ta olduğu gibi bugün de iş cinayetleri ile mücadele etmek için sesimizi yükseltiyoruz. Ölüm, yaralanma ve sakat kalma; esnek ve güvencesiz çalışma hiçbir emekçinin kaderi değildir. İnsan onuruna yakışır, güvenli ve güvenceli çalışma hakkımız, mesleğimiz için sesimizi yükseltiyoruz. Tüm ülkede, tüm çalışma alanlarında iş güvenliği önlemlerinin artırılması, bağımsız denetim sisteminin yerleştirilmesi, iş cinayetlerinin ve iş kazalarının durdurulması için yılmadan mücadele edeceğimizi kamuoyuna saygı ile duyururuz” diye konuştu.

PİRHA/ANKARA

Reklam

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak