PİRHA – Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) Ankara milletvekili adayı Ozan Bingöl, “2 Temmuz Madımak Katliamı’nı yaşamış biri olarak diyorum ki, seçim manifestomuzdaki 13 kırmızı çizgimizden bir tanesi eşit yurttaşlıktır. Alevilere, Kürtlere, Çerkezlere; yani herkes için bunu talep ediyoruz. Yurttaşlar samimi bulduklarına oy vermeli. Gerçekçiyiz ve bizler ilk önce muhalefete talibiz.” dedi.
14 Mayıs seçimleri yaklaşırken Ankara’daki yarışın hızı da arttı. 2023 seçimlerinde başkentten Meclis’e 36 milletvekili gönderilecek.
36 isim arasında yer almak için mücadele veren bir isim de Vergi Uzmanı Ozan Bingöl oldu. Türkiye İşçi Partisi’nin 3. Bölge adayı olan Bingöl, nüfus yoğunluğu bir hayli fazla olan ilçelerin yer aldığı Ayaş, Beypazarı, Etimesgut, Nallıhan, Sincan ve Yenimahalle’de sokak sokak gezerek seçmenle bir araya geliyor.
Aslen Sivaslı olan Ozan Bingöl, 1981 yılında Sivas’ta dünyaya gelse de üniversite eğitimiyle birlikte artık Ankara’da kalıyor ve “Burayı çok sevdim, bir daha da gitmek istemedim” sözleriyle yaşadığı şehre olan bağını anlatıyor.
“VERGİ, OY VE DEMOKRASİ BİRBİRİNDEN BAĞIMSIZ DEĞİL”
Türk Vergi Sistemi üzerinde çalışmalarıyla tanınan Ozan Bingöl, bir hafta önce de demokrasi üçlemesi olarak başladığı serinin son kitabı olan ‘Siyaseti besleyenler ve siyasetten beslenenler” kitabını da okuyucuya ulaştırdı. Kitabının “enteresan bir zamanda” çıktığını belirten Bingöl, “Bir ülkeye gerçek demokrasinin neye, ne kadar vergi ödediğini bilen ve bu vergilerin aslında nerelere harcandığını soran bir toplumla geleceğine inanıyorum. Vergi bilinci bu anlamda çok önemli. Bu yayınlanmış 7. kitabım olacak ve uzun yıllardır da bu vergi bilincine katkı sunmak maksadıyla çalışıyorum. Çünkü bir ülkede vergi bilinci ne kadar yüksek olursa hak arama bilinci de o kadar yüksek olacaktır. Hep söylediğimiz bir şey var; vergi, oy ve demokrasi birbirinden ayrılmaz 3 temel parçadır. Bugün nasıl vergilendirildiğimiz sandığa gittiğimizde oy davranışımızı etkilemiyorsa o zaman maalesef oy davranışımız bizim nasıl vergilendirileceğimizi belirliyor. Yani neden bu kadar vergi yükü yüksek veya ‘bu vergi neden belli bir grubun üzerinden?’ diye sorduğumuzda oy davranışının rasyonalitesinin de peşine düşmemiz gerekiyor. O yüzden vergi, oy ve demokrasi birbirinden asla bağımsız değildir” diye konuştu.
“VERGİ POLİTİKTİR, VERGİLEME İDEOLOJİK”
Ozan Bingöl, politik mücadeleyi Meclis’te yürütme fikriyatına nasıl karar verdiğini ise şu sözlerle anlattı:
“Bir kitabımda, şöyle bir cümle var; ‘vergi politiktir, vergileme ideolojik’. Vergi ile uğraşıyor ya da vergi alanında çalışma yapıyorsanız bunun parlamentodan, siyasetten bağımsız olması mümkün değildir. Temelde ‘vergi, kanunla korunur, kanunla değiştirilir’ diyoruz. Yani verginin çıkış yeri aslında parlamentodur. O yüzden siyasetten bağımsız olması mümkün değildi. Bunun da en temel yeri parlamento çatısı altında Plan Bütçe Komisyonu’dur. O yüzden halkın çıkarını gözetecek politikalara destek vermek ve halkın yararına olmayan politikalar karşısında durabilmek için böyle bir tercih artık zorunlu hale geldi. Halk da bu çalışmalara teveccüh gösterirse bir sonraki dönemde Plan Bütçe Komisyonunda devam etmeyi düşünüyorum.”
“SON YILLARIN EN YÜKSEK KATILIMLI SEÇİMİ OLACAK”
Ozan Bingöl, sahada yaptığı çalışmalara da değindi. Önceki seçim süreçlerine kıyasla daha olumlu bir atmosfer oluştuğunu anlatan Bingöl, şu aktarımda bulundu:
“Önceki senelerdeki atmosferden daha olumlu bir atmosfer gördüm. Mahallelerde muhtarlıklara gidiyoruz. Oralarda dikkatimi çeken en önemli husus, seçmen kartlarının sıkça soruluyor olması oldu. Seçmen bir an evvel sandığın önüne gelmesini bekliyor. Önceki yıllarda seçmen kartlarının bu denli önemsendiğini hatırlamıyorum. Bunu muhtarlar da söylüyor. Bence son yılların en yüksek katılımlı seçimi olacak. Çünkü seçmenin birkaç hususu bir an önce sandıkta belirlemek istiyor. Bunlardan bir tanesi, mevcut yönetimden bir an evvel kurtulmak… Ayrıca seçmen, muhalefeti de güçlendirmek istiyor. Bizim de 4 arkadaşımızın son yıllarda mecliste bu onurlu, kıymetli mücadelesi, halka yakın geliyor. Çünkü orada samimi bir mücadele var. Yurttaş da onu büyütme arzusunu görüyorum.”
Seçim çalışmaları dahilinde işçilerin yoğun oldukları alanlarda çalışma yürüteceklerini belirten Ozan Bingöl, sözlerini şu cümlelerle sürdürdü:
“Her bir yurttaşla bir araya gelmek istiyoruz. Yeri geliyor bir günümüzü sivil toplum kuruluşlarına ayırıyoruz ki benim için sivil toplum kuruluşları çok önemli. Gerçek demokrasinin bir diğer unsuru da sivil toplum kuruluşları olduğunu düşünüyorum. Bağımsız ve kendi öz kaynaklarıyla ayakta durabilen STK’lardan bahsediyorum. Buralara uğramaya çalışıyoruz. Ayrıca işçilerin, emekçilerin, vatandaşın yoğun olarak bulunduğu, özellikle büyük çarşılar, özellikle Batıkent’ten başlayarak mahalleler, parklar, emekçilerin çalıştığı fabrikalarda yurttaşla bir araya gelmeye çalışıyoruz.”
“REKABET EŞİTSİZLİĞİ İLE MÜCADELE BAŞLIYOR”
“Ocak ayının ilk 10 gün içerisinde Amir hüküm olduğu için 5 siyasi partiye 4,5 milyar hazine yardımı ödendi. Türkiye İşçi Partisi’nin 1 lira hazine yardımı yok. Bir kere burada bir rekabet eşitsizliği ile mücadele başlıyor. Ayrıca benim yarıştığım bölgede Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay da yarışıyor. Takdir edersiniz ki Fuat Bey’in makam araçları, kamu kaynakları, korumaları ve benzeri bir sürü imkana sahip olarak yarışıyor. Ama biz de arkadaşlarımın hepsi gönüllü, partinin ne bir arabası ne bir otobüsü ne bu anlamda billboard kiralayabilecek bir maddi imkanı var. Ama biz bu işte bir tek şeye inandık; halkın iradesi ve halkın oyu. Bence en kıymetli olan da budur.”
VERGİ BİLİNCİNİN YÜKSEK OLMASI HALİNDE…
Bingöl, yaptığı temaslar sonucu yurttaşlarda vergi bilincinin belli bir seviye ulaştığını belirterek şöyle devam etti:
“Yurttaşlar, temel bazı bilgilere sahipler ve bugüne kadar yaptığımız televizyon programlarını, yazılarımızı, kitaplarımızı okumuşlar ki bu beni çok mutlu etti. Özellikle bir sohbetimizde genç bir arkadaşlarımızın, ‘hocam, parayı Lidyalılar, vergiyi Sümerler, verginin vergisini Türkler bulmuştur’ sözü beni çok mutlu etti. Vergi bilincinin yüksek olduğu toplumlarda hak arama bilinci de gelişir, demokratik olgunluğa kavuşulmuş olunur, hukuki gelişmişlik seviyemiz artar ve en önemlisi vergi bilinci geliştikçe vergi daha adil toplanabilir ve harcanabilir. Yani gelir dağılımı düzelir. Bu da toplumsal barış ve huzurun sürdürülebilir olmasının vazgeçilmezidir.”
“SÜLALE DEVRİNE KARŞIYIZ”
Ozan Bingöl, sahada Kürt sorunu, Alevi sorunu, kadın sorunu gibi başlıklara nasıl değindiğini “Türkiye İşçi Partisi’nin belirlemiş olduğu eşit yurttaşlık bildirgesi var. Her şey çok açık ve net bir şekilde yazıyor. Bizim seçim şarkımız ‘Karşıyız’ diyor. Bir defa bizler, laiklikle sorunu olanlara karşıyız. Kadın haklarına saygı duymayanlara karşıyız. Gençlerin, çocukların hayallerini çalanlara karşıyız. Kendileri 3-4 yerden maaş alırken yurttaşı soğana muhtaç edenlere karşıyız. Geliri adil dağıtmayanlara karşı biz Türkiye İşçi Partisi olarak sülale devrine karşıyız” sözleriyle açıkladı.
“SİVAS’TA TÜRKÜLER BİLE YANDI”
Ozan Bingöl, Mecliste yer edinmesi halinde Alevi sorununa ilişkin ne yönde mücadele yürüteceğini açıkladı. Bingöl şöyle devam etti:
“Bizler Alevi toplumu olarak yıllardır bir mücadele içerisindeyiz zaten ister istemez. Yani bu ülkede biz eşit yurttaşlık talep ediyoruz ve bu bizim seçim manifestomuzdaki 13 kırmızı çizgimizden bir tanesi. Sadece Alevilere değil; Kürtlere, Çerkezlere, yani buradaki grupların hepsine eşit yurttaşlığı herkes için talep ediyoruz. Benim Ayrıca bir de şöyle bir durumum var; ben 2 Temmuz 1993’ü yaşamış birisi olarak bunu söylüyorum. Aziz Nesin’in o şenliklerde bana imzaladığı kitap halen duruyor. Hatta Asaf Koçak benim orada karikatürümü çizmişti. Hasret Gültekin o gün kültür merkezinde bir konser vermişti. O konseri hiç unutmam. Aslında bunları konuşmak çok zor. O gün Pir Sultan Abdal’ın resminin olduğu şapkalar dağıtılmıştı. Muhlis Akarsu’ya şapkanın üzerine imza attırmıştım onu da halen saklıyorum. İnanın o gün ateş olsa utanırdı. Koray Kaya ile aynı yaştaydım. Maalesef orada sadece 37 insanımız yanmadı. Hasret’in türküleri, Metin Altıok’un dizeleri, Behçet Aysan’ın şiirleri, Asaf Koçak’ın çizimleri, Koray Kaya’nın düşleri de yandı. Hatta çok enteresan bir şey söyleyeyim, orada türküler bile yandı. Çünkü Muhlis Akarsu orada hayatını kaybettikten sonra bir türküsünün mahlası da değişti. Önceki hali şuydu:
‘Akarsu gün görsem de
Çok sefalar sürsem de
Bazı bazı gülsem de
Yine gönlüm hoş değil.’
Akarsu yandıktan sonra türkü de yandı ve sözler şöyle söylenmeye başlandı:
‘Akarsuyum yansan da
Kül olup savrulsam da
Bazı bazı gülsem de
Yine Gönlüm Hoş Değil’
“YOL’UMUZ YOLSUZA DENK DÜŞMESİN”
Ozan Bingöl son olarak “Yurttaş neden TİP’e 14 Mayıs’ta oy vermeli?” sorusuna şu sözlerle cevap verdi:
“Yurttaş, samimi, sahici bulduklarına oy vermeli. Görünen, görünmeyen tüm arkadaşlarımızın mücadelesi gerçekçi ve samimi bir mücadele. 4 arkadaşımızın parlamentoda sürdürdüğü sahici bir mücadeledir. Gerçekçi bir muhalefet var. Halkın çıkarlarını, yararlarını gözeten bir muhalefet var. İşte bu yüzden Türkiye İşçi Partisi’nin o 4 vekilini 14 vekil yaparsak Türkiye Büyük Millet Meclisi son dönemde görmediği en etkili muhalefeti görecektir. Çünkü gerçekçi oluşumuz şununla alakalı; hiçbir arkadaşımızdan ‘Biz iktidara yürüyoruz’ cümlesini duyamazsınız. Evet biz muhalefete talibiz ilk önce. O yüzden tüm yurttaşların bu rekabet eşitsizliğinde sadece ve sadece iradesini ve oyuna güvenerek yola çıktık. Şunu çok iyi biliyoruz ki biz 15 Mayıs sabahı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde en etkili muhalefeti yapacak çok kıymetli birçok arkadaşımla Türkiye İşçi Partisi’ni, halkı temsilen uyanacağız. Bizde çok kıymetli bir dua vardır, bundan sonra gerçekten Yol’umuz yolsuza, yüzümüz nursuza, ömrümüz arsıza denk düşmesin.”
Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.