PİRHA – TİP Genel Başkanı Erkan Baş, “Ülkemizin yaşadığı en büyük felaket AKP’nin kendisidir. Bu felaketleri tekrar yaşamamak için yapılması gereken en önemli şey bu en büyük felaketin iktidarına son vermektir” dedi.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) ülkedeki son gelişmeleri değerlendirdiği bir basın açıklaması yaptı.
Baş, “Bu ülkenin yaşadığı tüm acıları yüreğimizde, en derinde hissediyoruz. Ancak acımızı büyüten, acımızı öfkeye çeviren bir tabloyla da karşı karşıyayız. Doğa olayları ve kazalar yaşamımızın bir parçası ancak akıl ve bilimin yol göstericiliğinde, insan hayatın her şeyin üstünde tutan bir siyasal iktidar yönlendiriciliğinde bu olayları ve kazaları, can kaybı yaşamadan atlatmak da pekala mümkündür. Fakat tam tersine her şeyin önüne iktidarını korumayı ve parayı koyan yaklaşım, doğa olaylarını da kazaları da felaketlere ve cinayetlere çevirmektedir. İnsanların hayatını kaybetmesinin kader diye, fıtrat diye açıklanmasını kabul etmiyoruz; reddediyoruz.” İfadelerini kullandı.
“ÜLKE FELAKETLERİN ACISINI YAŞIYOR, ERDOĞAN KEYİF ÇAYI DAĞITIYOR”
Baş, açıklamada şunları kaydetti:
“Yaşadığımız her olayın ardından işin aslını öğrenmek için olağanüstü bir çaba harcamak zorunda kalıyoruz. Van’daki çığ felaketiyle ilgili bir gazetenin Ankara Temsilcisi’nin ortaya attığı iddia önemli, sonuna kadar incelenmeli. Daha başka olaylarda AKP’li yetkililerin kendi görüntülerini, itibarlarını önemsediklerini bildiğimiz için kaygılarımız artıyor. Dün tüm ülke çığ felaketinin acısını yaşarken özel televizyon kanalları bu yayınları kesip Erdoğan’ın mitingine bağlanıyor. Erdoğan mitingde neşeyle çay dağıtıp, insanları keyiflenmeye davet ettiği görüntüler halkımıza izletilmeye çalışılıyor. Bunlar hem acımızı büyütüyor, hem öfkemizi katlıyor.
“ULAŞTIRMA BAKANI’NIN GÖREVİ GERÇEKLERİ ÖRTMEK MİDİR?”
Sabiha Gökçen’deki uçak kazasında Ulaştırma Bakanı daha ilk dakika çıkıyor ve ‘ölüm yok’ diyor. Ertesi sabah uyandığımızda öğreniyoruz ki 3 yurttaşımız hayatını kaybetmiş. Ulaştırma Bakanı’nın görevi bir panikle gerçekleri örtmek midir? Kendisinin suçsuz olduğunu ispatlama çabası mıdır? Yoksa ciddiyetle, soğukkanlılıkla olayı anlamaya, varsa eksikleri, hataları sorumlulukları açığa çıkarmak mıdır? Bizim gördüğümüz tablo tamamen kendilerini düşünen, tamamen iktidarlarını merkeze alan bir yaklaşımın egemen olduğudur.
“PİLOTLAR BASKI ALTINA ALINDIĞI GÜNDEME DÜŞTÜ”
Kazayı yapan bir özel havayolu şirketinin uçağı. Maalesef konunun uzmanlarının da teyit ettiği üzere daha fazla kar elde etmek için, daha fazla para kazanabilmek için havayolu çalışanlarının sürekli baskı altına alındığı iddiaları gündeme düştü. Aynı havayolu şirketinin daha önceki kazalarda da diğer uçaklar pas geçmesine rağmen iniş yapması, hatta dün de iki uçak pas geçmesine rağmen bu uçağın iniş yapması iddiaların ciddiyetini arttırıyor.
“YENİ HAVALİMANI ISRARININ KAZAYLA İLGİSİ VAR MI?”
Kazayla ilgili diğer yandan; bu havaalanı yerine Atatürk Havalimanı’na inilmesi mümkün değil midir? Bu soruyu sorduğumuzda bir soru daha sormamız gerekiyor? İktidarın tüm uyarılara rağmen Yeni Havalimanı ısrarının bu kazayla bir ilgisi var mıdır? Bu soruları sormak ve varsa sorumluların açığa çıkarılması bir yurttaşlık görevidir. İnsanların önlenebilir nedenlerle hayatlarını kaybetmesine neden olan iktidarlar mutlaka hesap vermelidir.
“BİZE DÜŞEN SORGULAMAK VE SORUMLULARI AÇIĞA ÇIKARMAKTIR”
Bu ülkenin bir deprem ülkesi olduğunu herkes biliyor. İktidar bunun önlemini almıyorsa, 21. yüzyılın ilk çeyreğinin sonuna gelirken bu ülkede hala çığ düşmesinden insanlar ölüyorsa, daha fazla kar için, para için, bilim insanlarının sözü dinlenmediği için uçak kazalarında insanlar ölüyorsa bizim hayatımıza normal biçimde devam etmemiz düşünülemez. Siyasetçinin görevi gerekli önlemleri almak, bunlara önlem almak ve geçit vermemektir. Görünen o ki yönetiminde Türkiye, bunlara hazırlıksız hale getirilmiş durumda. Bize düşen sorumluları açığa çıkarmak, sorgulamak ve sorumlulardan hesap sormaktır.
AKP’NİN ‘ACILARI SİYASETE ALET ETMEYELİM’ DEMESİ UTANMAZLIKTIR’
AKP tarafından söylenen ‘Bu acıları siyasete alet etmeyelim’ sözü bir utanmazlıktır, bir yüzsüzlüktür. Bu yaklaşım, AKP’nin kendi iktidarının suçlarını örtmeye çalıştığını, sorumluluktan ve hesap vermekten kaçmaya çalıştığını, durumu kendileri açısından bir fırsata çevirmeye çalıştığını gösteriyor. ‘Deprem vergisi nerede?’ diye soran yurttaşlara düşman muamelesi yapılıyor. 30’dan fazla vatandaş hayatını kaybetmişken mitinglerde keyif çayları dağıtılıyor, bu felaketlerin TBMM çatısı altında konuşulmasının önüne geçiliyor. Bunlar siyaset değil mi? Bunlar en rezil, en pespaye haliyle siyasi tutumlardır.
İktidar çok kötü bir uyanıklık yapıyor. Şu anda Genel Kurul’un gündeminde 161 sıra sayılı Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu’nun bir raporu var. Dün o acıları yaşadıktan sonra ‘Meclis çalışmalarına devam etmesin’ denildi. Biz doğru olanın Meclis’in çalışmalara bu gerçek gündemlerle devam etmesini söylüyoruz. Çok açık ifade edelim, bu İmar Komisyonu raporu, yerel seçimlerde kaybettikleri belediyelerin yetkilerini sınırlandırmak ve bakanlıklar eliyle merkezileştirmek üzere gerçekleştirilmektedir.
Doğrudan ülkemizin bu deprem felaketlerine maruz kalmasının nedenlerinden birisi kendisini merkeze koyan yaklaşımsa, bu rapor yasallaştığında bu suç katmerlenmektedir.
“AKP AHLAT SARAYI YASASINI GERİ ÇEKMELİDİR”
Daha da önemlisi ülkede bu kadar sorun varken, bunu yasalaştırıp Ahlat’taki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı meşrulaştırma girişimini şiddetle kınıyoruz. Kabul edilemez buluyoruz. AKP bu Saray yasasını geri çekmelidir. Oyun oynuyorlar. Dün Meclis’i kapattılar, büyük ihtimalle bugün de cesaret edemeyecekler ama gelecek hafta bu yasa için
ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını biliyoruz.
“BİR SARAY DAHA KAÇAK İNŞA EDİLİYOR”
Durum çok vahimdir. Meclis tutanaklarına da bu yansımıştır. Ahlat Belediye Başkanı, ‘Cumhurbaşkanımıza bir güzellik yapalım’ diyor. ‘1071 metrekarelik alanı hediye edelim’ diyor. Hatta arka planda söylenen şu: ‘Cumhurbaşkanı bunu nasılsa kabul etmez’ deniliyor. Fakat Tayyip Erdoğan bu alanı şahsı adına kabul edemeyeceğini, fakat Cumhurbaşkanlığı adına kabul edeceğini söylüyor. Üstüne diyor ki ‘1071 metrekarelik alan yetmez. Burayı sadece kapalı alan yapalım. 10 dönümlük bir araziyi kapatalım’ Meclis’teki AKP grubu hemen talimatı alıyor. Buna uygun bir yasa hazırlıyorlar, yasa çıkıyor ve inşaat başlıyor. Ardından Anayasa Mahkemesi bu yasayı iptal ediyor. Yani şu anda Cumhurbaşkanlığı’na bir Saray daha kaçak biçimde inşa ediliyor.
Bu torba kanun içine dikkatli biçimde bakılmadığında anlaşılamayacak ama Ahlat’taki sarayı yasallaştırılacak bir madde konulmuş durumda. Bu, siyaseti kendi çıkarları için halka rağmen kullanmak değil de nedir? Şu anda neredeyse bitmek üzere olan bir kaçak inşaatı ‘fırsat bu fırsat’ deyip yasallaştırmak için aradan çıkarmaya çalışan bir yaklaşımla karşı karşıyayız.
Tam da bu yüzden diyoruz ki ülke bu kadar ağır felaketler yaşarken AKP’nin yapması gerek ilk şey, hiçbir tartışmaya mahal vermeden bu maddeyi geri çekmek ve bu inattan, bu halka karşı sorumsuz, vicdansız yaklaşımdan vazgeçmektir. Eğer bu yapılmazsa tüm bu felaketlerin nasıl bir siyasal mantığın ürünü olduğu kamuoyu tarafından takdir edilecektir.
“ÜLKEMİZİN YAŞADIĞI EN BÜYÜK FELAKET AKP’DİR”
Görüldüğü kadarıyla ülkemizin yaşadığı en büyük felaket AKP’nin kendisidir. Bu felaketleri tekrar yaşamamak için yapılması gereken en önemli şey bu en büyük felaketin iktidarına son vermektir.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.